05 Şubat 2017

Sakallı memur olur mu?

Bu soruyu duyduğumuzda, gülüp geçmek yerine ciddiye alıp bir süre düşünüyorsak, sakalla ilgili bilinçaltı yazılımlarımızın algı dünyamızdaki kontrolü devam ediyor demektir.

Son birkaç senedir sakalın moda oluşu, evvelki etkiyi biraz olsun hafifletse de çocukluğumuzdan beri bombardımana uğrayan bilinçaltımızdaki negatif etki, gücünü korumaktadır.

Bir zamanların çok beğenilen Temel Reis çizgi filminde dahi sakalla ilgili güçlü bir negatif algı oluşturulmuştur. Dikkat ederseniz masum ve eğlenceli gözüken bu çizgi filmde Temel Reis karakteri her zaman başarılıdır ve karşı cins olan Safinaz ile arkadaş olmayı her zaman o başarır. Kaba Sakal karakteri ise, her zaman aptal durumuna düşer ve kaybetmeye mahkûmdur. Temel Reis'in hiç sakalı yoktur. Ancak diğer başarısız karakterin hem kendisi çirkin resmedilmiş ve ismi bile Kaba Sakal olarak konulmuştur. Yani mesele bize anlatıldığı gibi ıspanağı sevdirmek falan değildir.

1_56

Ve daha Batmanlar, Süpermanlar gibi filim ve çizgi filmlerde kurgulanmış ne kadar süper kahraman karakteri varsa, sakalsızdır. Ayrıca güçlü ve erkeksidir.

2_45

 

Medeni insan profilleri her zaman sakalsız olarak işlenirken, diğer taraftan mağara adamları,  Robinson Crusoe gibi sakallı karakterler medeniyetten uzak ve mahrumiyet içindedirler.

“Neden böyle?” diye sorduğumuzda aklımıza yüz milyon dolarlar dönen büyük bir tıraş sektörü gelmektedir.

Tabi ki bunun en büyük sebebi sadece para değildir. Sakal Allah'ımızın erkeğe özgü bir ikramı, bir nimeti olarak yarattığı fıtratının önemli bir parçası konumundadır.

“Erkekleri sakallarıyla, kadınları saç örgüleriyle süsleyen Allah'ı (c.c.) tesbih ederim." (Hadis-i Şerif)  (El Acluni, Keşfu'l-Hafa:1447)

 Allah'a olan düşmanlıklarından dolayı, doğal olana, en başta da insan doğasına düşman olan zamanımızın Nemrut ve Firavunlarının, insan fıtratını ifsat etmek için çok uzun zamandan beri ciddiyetle çalıştıkları bir konudur bu.

Sakal fıtrattan olduğu için konuyu sağlık kaçışından değerlendirdiğimizde de, hormonlar başta olmak üzere birçok tıbbi faydasını ve sakal tıraşı olunduğunda yine hormonların ve cildin sağlığı gibi ortaya çıkan zararlarını ufak bir arama ile bulabilirsiniz.

Sorumuza geri dönersek şunu görürüz: Sakal çıkarken adamın işine bakmadan çıkmaktadır. Yani bir öğrenci, esnaf, işçi veya memur ne fark eder ki? Sakal fıtridir, doğal yani normal olandır.

 Zaten sakal bırakmak diye bir şey de yoktur! Sakal kendiliğinden çıkmaktadır. Bırakmak için bir gayret harcanmaz. Tam tersine bırakmamak için masraf ve gayret gerekir. Ve aslında bu eylem farkında olunarak veya olunmaksızın, fıtri olan doğal süreçle inatlaşmaktır.

Bu kadar açık ve sade olan bir konunun, daha hala bize garip gelmesinin bir diğer sebebi ise toplumsal alışkanlık haline gelen tıraş olma eylemidir. Bir bebek dünyaya gelir gelmez 15 yaş üstündeki erkeklerin %90'ının düzenli olarak sakal tıraşı olduğu bir dünya ile karşılaşıp, bu dünyada büyürse; tabii ki bu durumun normal olduğunu zannedecektir. Eğer on senelerdir saçlarımızı kazımamız gerektiği algısı bize dayatılsaydı, şimdi saçlarını uzatan kişiler bize garip gelecek ve belki de “Saçlı memur olur mu?” konusu üzerine kafayı yoracaktık.

Gariptir ki, şuanda memurların çoğu, Kıllık Kıyafet Yönetmeliğindeki yasaktan dolayı sakal bırakamamaktadır. Bıraktıkları takdirde soruşturma açılması söz konusudur. Ancak sendikaların 2013 yılında başlattığı ve halen süren bir “Kıyafet serbestliği eylemi” vardır.  

Anayasanın 24. maddesinde ''Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir...” “…dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz…'' ifadeleri memurlarda dâhil her vatandaşa sakal bırakma hürriyeti vermiştir.

Ayrıca anayasanın 13. maddesinde, ''Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir…” ifadelerinden anlaşılacağı üzere yapılabilecek sınırlamalarda ancak sebeplere bağlı olarak kanunlarla sınırlandırılabilir.

Yürürlükte sakal bırakma hak ve hürriyetini sınırlayan hiçbir yasa yoktur. Yönetmelikler ise anayasaya ve kanunlar aykırı olamayacağından memurlar için 1982 yılında darbe atmosferinde hazırlanan “Kıllık Kıyafet Yönetmeliği” usulsüzdür.

Bu konuda 3 senedir eylem yapan sendikalar, yönetmelik hakkında Danıştay'a iptal davası açabilirler. Ancak sadece iş mahkemelerine açılmış davalar vardır. Bu davalar kazanılmaktadır. Ancak sonuç sadece davayı açan memuru bireysel olarak kapsadığından, sadece o birey sakal bırakabilmektedir.

Ne diyeyim? Hükümetten kısa zaman içinde yönetmelik değişikliği beklendiğini biliyoruz. Ama her şeyi beklemek mi gerekiyor? Belki arada hatırlatmak ve biraz daha gayret etmek gerekmez mi?