Sanat Eğitimi Neden Önemli?
Maddiyatı başa yerleştiren, maneviyatı ise gündelik ihtiyaçlardan ayırarak meydana gelen boşluğu kişisel gelişim manifestolarıyla dolduran bir dünya gündeminde; “kendi menfaatimizi düşünmeden” sergilememiz gereken inceliğin, hassasiyetlerin, hehâl olmanın, anlayışlı olmanın, hoşgörülü olmanın altı neredeyse hiç çizilmiyor. Eğer bir yerlerde çizildiğini görüyorsanız, materyalist dünyada kalıcı imajla bir var olma yöntemi olarak pazarlanan kişisel gelişim uzantısından başkası değildir.
Hâlbuki bu meziyetleri kazanmanın, klasik dönemden kalma
birkaç çini panoya bakmakla, tabiat üzerine yazılmış birkaç mısra okumakla, bir
beytin en az üç manaya karşılık gelmesine kafa yormakla, talik hattın diğer hat
yazılarına karşın ne kadar yalın ve nahif olduğunun ayırtına varmakla,
Mushafların serlevhalarındaki süsleme inceliğini seyrederken hayretle mest
olmakla, bir peyzajı anlamlı kılan
tabiat kompozisyonunu yansıtan dimağı keşfe çıkmakla, bir peşrevin zihinde
ritim ve notalarıyla âdeta bir güzergâh gibi muhteşem bir görsel akışa nasıl dönüşebildiği üzerine akıl
terletmekle; ya da bütün bunların yerine konulabilecek sanat unsurlarıyla
hemhâl olmakla yakından ilgisi bulunduğunu düşünenlerimiz yok denecek kadar
azdır.
Bu incelme, yaradılışla bütünleşen bir sanat algısıyla keşfe
çıkan dimağlara has bir incelmedir. Hayretin peşine düşmüş, maharet ve hayretin
yakın ilişkisini keşfetmiş, eşyayı tasvir ve yorum üzerinden yeniden okumayı
haz kabul etmiş kimselerin birer sanatkâr olması gerekmez. Hayatın her gününü,
değerini bilerek ve gün gelip taşıdığı emaneti teslim edeceğinin farkında
olarak, hakkıyla yaşamaya azmetmiş bir dimağ, bu güzellik keşfinden ve
incelikten sıradan bir hayat yaşayarak da pekâlâ payını alabilir.
Bugün her önemli şeyin neon renklerle ve siyah çerçevelerle
işaretlendiği bir “moda” kuşatıcılığı içinde bu inceliklerin esamesi okunmuyor
olabilir. Ancak el emeğinin, göz nurunun, zihin mesaisinin, kalp yolculuğunun
anlaşılması için o işten bir pay almak, ihtiyaç miktarı pay çıkarmak bile, bizi
bu sert hatlarla çevrili, ferdîleşmeye zorlayan ve günden güne acımasızlaşan
âlemde, daha anlayışlı, daha sevimli ve daha faydalı insanlar hâline
getirebilir.
Maddi varlığımızı, manevi varlığımızın desteklediğinden yola
çıkarsak yukarıda özetlemeye çalıştığımız farkındalığın kavranması da
kolaylaşacaktır. Zira sanat insan için hem zihnî hem de kalbî manada manevi bir
besindir.
Diyeceğimiz o ki; sanat eğitiminin temel amacına
yerleştirilmesi gereken, bugünün dünyası karşısında kişinin maddi varlığının en
önemli destekçisi olan manevi varlığının beslenmesi ve gelişiminin sağlanması
olmalı.
Sanat eğitiminin mahiyeti, bu eğitimin neden önemli
olduğunun anlaşılmasına bağlı. Burada mahiyet yükümlülüğünün ne velilerde ne de
öğrencilerde olmadığı ortada. Elbette sanat eğitimi gerekliliğinin topluma
yönelik bir izahı da olmalı. Olmalı ki veliler çocuklarını bu konularda
destekleyebilsin, sanat dersleri “gereksiz” yaftasından kurtulsun.
Millî eğitim idarecileri, okul idarecileri, eğitimciler ve
sanat eğitimcileri, “sanat dolaylı eğitim” amaçlı sanat derslerinin bir ferdin
yetişmesine ne tür katkılar sağladığını ve topluma faydasını tam mânâsıyla
idrak etmeleri hâlinde; bu idraki öğrenciye de geçirmeleri, hem öğrencilerin
hem de velilerin bu dersleri ciddiye almalarını sağlayabilmeleri mümkün olur.
Sanat dersleri müfredatını ideal noktaya taşımak ve “gereksiz” yaftasından
kurtarabilmek için alan eğitimcilerinin sanatı manevi besin ve ihtiyaç olarak
görebilmelerini sağlamak şartı var.
Yukarıda meselenin manevi cihetini özetleme gayretine
karşın, ferdin gelişimi için temel eğitimde sanat dersinin neden önemli ve
gerekli olduğunun “görünen” kısmına dair sıralama yapmakta fayda görüyoruz:
- Sanat eğitimi, kişinin
duyularını/algılarını keşfetmesini sağlar. Bakmaktan ibaret olmayan görme
şekli, duymaktan ibaret olmayan bir işitme şekli, varlıkları dokunarak
hissetme ve anlamlandırma yatkınlığı kazandırmak bu keşfin temelini
oluşturur.
- Sanat eğitimi, kişiyi
çocuk yaştan itibaren üretken -ki buna eğitim bilimcileri yaratıcılık
diyor ki bu kelimeyi benimsemiyoruz ve gerekli bulmuyoruz- yapacak bir
temel oluşturur.
- Kişi sanata olan
yatkınlığı varsa bunu, “sanat için eğitim”e tâbi tutulması gerekmeden
“sanat dolaylı eğitim”le de keşfedebilir.
- Sanat eğitimi ile kişi
çocuk yaştan itibaren çok yönlü düşünebilme, mevcut durumda görünmeyen
ihtimallerin farkına varabilme yatkınlığı kazanır.
- Teknik bir alana yönelen,
bilim alanında çalışan bir kişi, çocuk yaşta aldığı sanat eğitimi
sayesinde, el ve zihin becerilerini geliştirmiş olacağından başarısı da
buna göre ivme kazanacaktır.
- Temel eğitimde verilecek
sanat eğitimi, çocukların el becerisini geliştirir. Çocuk yaşta gelişen el
becerileri (serbest çizim, makas kullanımı, renklerin tanımlanması, renk
uyumu, çizgi ve renk bütünlüğü, üç boyutlu tasarımlar, resim yapma ve
renklendirme vb. ile) kişinin zihinsel gelişimini önemli ölçüde etkiler ve
yetenek gelişiminin temelini oluşturur.
- Müzik derslerinde söylenen
şarkılar/türküler, çocukların toplum içinde var olma motivasyonunu
yükseltir ve sosyalleşmesine katkı sağlar. Her birlikte, uyum içinde güçlü
ve güzel bir ses oluşturabildiğinin, birlikte hareketin sağladığı
bereketin ve ekip çalışmasının şuuruna varır.
- Sanat eğitimi esnasında,
herkesin aynı malzemelerden farklı şeyler üretebildiğini gören bir
çocukta, sorunların birden çok çözümü olabildiğinin, görünenin arkasında
görünmeyen birçok mesele bulunduğunun temeli atılmış olur. Bu da ferdi
çözüm odaklı ve olumlu olmaya yöneltir.
- Sanat eğitimi alan bir
çocuğun, tek başına bir şey ifade etmeyen nesnelerden anlamlı bir tasarım
ortaya koyabilmesi, ona bulunduğu ortamda eldeki imkânlardan yeni bir
imkân üretebilme, çevrenin ve dünyanın değerini anlama ve uyumlu olma
yatkınlığı kazandırır.
Sıraladığımız bu meziyetleri her öğrencinin az ya da çok
kazanabilmesi için, sanat eğitimi bir disiplin içinde öğrenciye aktarılmalı ve
öğrencinin gelişimi yakından takip edilmelidir. Eğer gerçekten önemi ve değeri
kavranabilseydi, hiçbir veli çocuğunu bu eğitimden mahrum bırakmak istemezdi.