18 Şubat 2024

Sarı çiçeğin can yakan cevapları bağlamında yaşanmışlık müzakereleri (8)

 

-Merhum Şükrü Karakaya’ya rahmetle-

 

“Sordum sarı çiçeğe, sizde ölüm var mıdır? Çiçek eydür; ey derviş, ölümsüz yer var mıdır?Yunus Emre

 

Bu seri, emanetini teslim edip sırlanmadan evvel, karşılaştığı derviş namzetine gönlünü açan bir

dervişin, yolda gördüklerini aktardığıdır. Yaşanmıştır.

 

Bu yazı dizisinde talibi ve matlubu mezc olmuş olarak görebilir, soranla cevaplayanın hemdem,

hemrâh ve hatta gümrâh yürüyüşüne tanıklık edebilirsiniz.

 

Derviş ve namzet temsilleriyle aktardığım cümleler, umulur ki sadırlara şifa olur.

 

Namzet: Esselamunaleyküm ve rahmetullahi ve berekatühû.

Derviş: Ve Aleykümselam.

Namzet: Üstadım, size gönderdiğim son yazıyı okuyabildiniz mi?

Derviş: Evet. Mihenklerde elde edilen insanı mı şahlandırır?

Namzet: Biraz daha açabilir misiniz, anlayışım kıt da kusura bakmayın efendim J

Derviş: Kıt anlayışınan yazılar niteliği bakımından güzeldir.

Namzet: Boş laf söylememeye özen göstermeye çalışıyorum. İnşallah muvaffak oluyorumdur.

Derviş: Muvaffak olmak için yazılan her yazı, bir yere taşıyacağından, boş sayılmaz.

Namzet: Evet, beni edebi olarak bir yere taşıyor. Ama okuyanları da bir yere taşıyorsa ne ala.

Derviş: Okuyanlar nasibi kadar algılar. Çok insan Kur’an’ı okuyor fakat anlayabildiği kadar anlayabiliyor.

Namzet: Çok haklısınız. Aklıma Kur’an’dan bir ayetin meali geldi sizce bu nasıl algılanmalı? Allah Teâla Bakara Suresi’nde (Allahualem) şöyle buyuruyor: “Affetmek benim üzerime farzdır.” Öncesiyle sonrasıyla bu ayet nasıl anlaşılmalı lütfeder misiniz?

Derviş: Özrün nihayetinde ısrar neticesi mutmainlik gerçekleşmesi bir neticeyi bildirir.

Namzet: Yani önce tövbe(özür) etmek ve sonra istikrarlı bir şekilde tövbede sebat etmek, affedilmeyi neticelendiriyor öyle mi?

Derviş: Evet.

Namzet: Peki ya mutmainlik? O da aftan sonra mı oluyor, yoksa mutmain olduktan sonra mı affediliyor?

Derviş: Mutmain olduktan sonra.

Namzet: Aboo J Yani insan önce nefsini itminana erdirecek ki, ondan sonra affetmek Allah'a farz olsun...

Derviş: Anlamaya namzet olduğun belli.

Namzet: Buradan mutmain olmaya da namzet olduğum anlaşılabilir mi?

Derviş: Kalbinizle ilgili.

Namzet: Kalbe he deyince mutmain olmuyor ki..

Derviş: Olması gerekeni amaç edinmekle olur.

Namzet: Seyre başladık elhamdülillah ama yaptıklarımdan ötürü kibirlenmekten korkuyorum.

Derviş: Korku lazım.

Namzet: Peki ya korktuğum başıma gelirse?

Derviş: Ustana dayan.

Namzet: Eyvallah. Allah sizden razı olsun siz de O’ndan razı olun inşallah.

Derviş: Allah, Allah, Allah…

Namzet: Arada bize de dua edin J

Derviş: Allah, Allah, Allah…

Namzet: Duaların en hayırlısı zikir mi demek istiyorsunuz? J

Derviş: Başka var mı?

Namzet: Yok. O'ndan başkası yok. 

Derviş: Yok olduğuna inandığın zaman Kendi’ni zikret.

Namzet: Aslında namazlarda ve sair zamanlarda ‘La ilahe illallah’ı sürekli söylüyoruz ama ne kadar inandığımız şüpheli.

Derviş: Şüpheyle ne kadar olabilinir?

Namzet: Orası da şüpheli J

Derviş: Şüphenin olmadığı yer hakikattir.

Namzet: Şüphe varsa, teslimiyet yok. Teslimiyet yoksa İslam yok. İslam yoksa hakikat yok. Bunu siz öğrettiniz.

Derviş: Öğrendiğinizle amil olun.

Namzet: Gayretli ve ümitliyim… Üstadım, aklıma takıldı. Hani Araf suresinde buyuruluyor ya; Araf’ta bekleyenler cehenneme girenleri görünce tadın azabı diyeceklermiş de cennete girenleri görünce ne mutlu size diyeceklermiş. Kimdir bu Araf’takiler acaba?

Derviş: Zamanı gelince görürsün nasipse.

Namzet: Cehenneme atılırken görmeyelim de J

Derviş: Allah, Allah, Allah…

Namzet: Cehenneme girip Allah'ı ve Habib’ini üzmekten korkuyorum. Allah bizi, üzmeyenlerden eylesin. Yani o kadar aciziz ki, O'nu üzmemeyi bile yine O'ndan istiyoruz.

Derviş: Elimiz avcumuz çukur.

Namzet: Nefis de işte o dipsiz çukurda. Bir de çıkmış artistlik yapıyor. Kendisine ait olmayan bir şeyi benim malım deyip el koymaya çalışıyor. Hani dolaptaki su senindi içsene oruçluyken hadi, içemezsin. Neden? Çünkü senin değil.

Derviş: … (sükût)

Namzet: Üstadım çok değerli sohbetiniz için teşekkür ederim. Siz dahi Allah'ın bir lütfusunuz bize. Hakkı anlatıyorsunuz. İstese buna müsaade etmezdi Allah. Ama etti çünkü çok cömert ve şefkatli. Yanlış kişilerle muhatap kılmak istemiyor bizi.

 

(Devam edecek.)