Sen kimin oğlusun?
İstanbul’u çok severim bu satırların yazarını artık tanıyorsunuz, İstanbul deyince ayrı bir muhabbetim vardır. Çocukluğumda yani sene 1978 yılında yine bir yaz ayında İstanbul’a geldim. Fatih-Balat Vodina caddesinde kalıyorum. Bu sefer uzun kaldım, bir ayı biraz geçti. Müze gezmeleri, her gördüğüm yiyecek bu neymiş deyip almalar, Çarşamba pazarında aman bu ucuzmuş deyip yedi sülaleye hediye almalar derken bende Aksaray’a dönecek yol parası bitti. Cebimde sadece 5 lira kaldı. Misafir kaldığım ev sahibim olan Mısırı Yengem ve Mustafa Sarıtosun abimden de para isteyemem utanıyorum.
Ayağımda şıpıdık terlik ile Unkapanı’na kadar yürüdüm ve oradaki postaneden
yazdırmalı telefon ile babamı arayıp para isteyeceğim. O zamanlar hemen pat
diye telefon çıkmıyor tabi, üç dört saat bekledim ve telefona dükkânda babam
çıktı. Baba, param bitti yol parası bana posta ile yollar mısın? Babam da oğlum
biz buradan göndersek bile eline bir hafta da anca geçer Kapalıçarşı’ya git
babamın selamı var de Hakkı Moldibi abinden iste, dedi ve kapattı telefonu.
Abovvv ne yapacağım şimdi. Ayağımdaki terlikle Kapalıçarşı’ya gidilir mi? Esnaf
çocuğusun. Tekrar Balat’a döndüm. Üstümü değiştirdim, ayakkabı mı giydim ama
içim de efil efil . Nasıl olmasın ilk defa gidip para isteyeceğim. Ne diyeceğim
ben Sarraf Mehmet’in oğluyum yol param bitti bana para verin. Kalbim çarpıyor
ama babama da söz verdim giderim dedim. Neyse gittim Rahmetli Mehmet Moldibi
abinin yanına. O kadar tatlı o kadar cana yakın karşıladı ki bana hemen bir
limonata söyledi. Terledim çünkü yürüyerek geldim taa Balat’tan önce Unkapanı
sonra Eminönü oradan da Mahmutpaşa yoluyla Kapalıçarşı’ya geldim.
O zamanlar çocuğum işte
12 yaşındayım Rahmetli Hakkı amcamız halden anladı bende bir şey olduğunu ve
kuzum dedi sıkılma burası sizin de dükkânınız bir şey mi lazım söyle. Şey dedim, Hakkı amca babam Mehmet
Sarrafoğlu’nun oğluyum selamı var size, bana para lazım oldu da sizden istememi
istedi bana varsa 100 lira verebilir misiniz? (o zamanlar İstanbul –Aksaray
Tanrıverdi otobüs bileti 100 TL ) Bir taraftan da kendime kızıyorum ah Fahri şu
düştüğün durama bak. Biraz az müze gezseydin, az alışveriş yapsaydın ya.
Hakkı Amca ayağa kalktı ve gözlüğünü düzelterek sen Mehmet
Sarrafoğlu’nun oğlu olduğun için elbette sana para veririm. Sen babanın selamı
ile geldin dükkân senin. 100 lira değil bin lira bile alırsın. Ama sen sen ol
babanın selamı ile değil. Fahri Sarrafoğlu olarak gel, sen sen olmaya bak.
Kendin olarak gel, kendin olarak iste. Böylesi daha iyi olur. Böylece kendi
çevreni oluşturursun. Baban da sana bunu öğretmek istedi. Babalar evlada mal
miras bırakmaz, çevresini bırakır, güvenini bırakır, arkadaşlarını bırakır.
Sende babandan aldığın bu çevreyi genişlet çocuklarını da böyle yetiştir.
Mehmet Sarrafoğlu’nun torunu olarak ya da Fahri Sarrafoğlu’nun oğlu/kızı olarak
değil kendileri olsunlar evlatlarını böyle yetiştir.
Gerçekten de ne güzel tavsiye değil mi? Allah rahmet etsin Hakkı Moldibi
amcaya. İyi ki gitmişim iyi ki bu güzel tavsiyeyi almışım. Babamız bize bu
özgüveni taaa İstanbul’da Hakkı Moldibi amcamızın eli ile öğretmiş oldu.
Üniversiteye
başladığım 1984 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesine başladığımda
hiç unutmam Türk Dili dersine giren Merhum Emin Özdemir hocamıza da bunu
anlatmıştım. Kendisi bana göre zor beğenen birisi olduğu için sınavda bu hikâyeye
hiç beklemediğim yüksek bir not vermişti. Bu vesile ile Emin Özdemir hocamı ve tüm
hocalarımızı teşekkür ve rahmetle anıyorum.
Önemli not: Kaldığım ev sahibi olan
Mısırı yengem bu olayı duyunca çok kızdı bana taa Kapalıçarşı’ya niye gittin
diye. Ve oda çıkartıp 100 lira verdi. Aksaray’a varınca ilki işim Mısırı
yengenin 100 TL sini göndermek oldu. Ve 100 TL de Hakkı Moldibi amcaya
gönderdim. O günden beri de mutlaka kenarda yol parasını ayrıca sakladım.
Kısaca:
Çocuklarınıza kendi oluşturduğunuz çadırın içinde kalarak yaşamalarını değil,
dünyaya açılmalarını sağlayın. Dostlarınız da sizin evlatlarınızın yol da mola
verdiği yerler olsun. O mola yerleri ne kadar çoksa çocuklarınız o kadar güzel
yetişir, özgür ve güvenli. Ayakları üzerinde duran.
Peygamberlerin ve «evliyâullâh»ın nazarında; en güzel mîras,
hayırlı bir nesli topluma mîras bırakmaktır. Hazreti Ali (radiyallahu anh) ; Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil,
onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin buyuruyor.
Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan
vesilesidir. Allah’ın sevgi ve taatini mal ve evlat sevgisine tercih edenleri
Allah katında büyük bir mükâfat beklemektedir. (Tegabün 15.ayet)