Seneca, Yusuf Has Hacib, bilgelik yahut kendi özümüzün mecraı
Mavi Gök Yağız Yer
Seneca, “Felsefe, ruhu bir kalıba döker, işler;
yaşamı düzenler, eylemleri doğru yola koyar; yapılacak yapılmayacak işleri
gösterir” ve "Felsefe, sözleri
değil, davranışları öğretir", ifadeleri ile felsefenin yabancısı
olduğumuz bir tarafına işaret eder. Ayın karanlık yüzü. Hikmet belki de tam
burada bilgelikle birleşerek felsefenin bir ameline dönüşür. Akıl fikirle,
gönül erdemle buluşur. Kendözümüze doğru bir yola çıkacaksak burada var olmak
düşünmek ve hareket etmektir diyen, Nurettin Topçu’yu hatırlamanın tam
vaktidir. İnsanın düşünen canlı olması, beyni ve aklı ile varoluşunun
felsefenin bu mefhumundan bakışla birleştirmesi bize kendözümüzü yahut
kendimizi bilmeyi anlatacak bir kapıyı da aralayabilir. Modern bilimin kendi
mefhumu içinde tecrit ettiği felsefe burada başka bir hayat değeri olarak
karşımıza çıkıyor. Bir medeniyet mefhumunun ülkemiz, Türkistan ve insanlık için
yeniden teşekkülünde bunun ehemmiyetli olduğu aşikardır.
İnsan çok insanlık az
derken Yusuf Has Hacib muhtemele akıl, bilgi ve bilgelik ile yoğrulmuş bir
karakter ve eylem durumundan bahsediyordu. İnsanlığın geniş kültür yapıları,
katmanları, çeşitliliği içinde bize kendözümüzü hatırlatan, kendimizi bilmenin
esasına işaret eden, insanlığın aklıyla kendine ayna tuttuğu pek çok kaynaktan
birisi Kutadgu Bilig’tir. Bu eser, Türk düşüncesinin nasıl beynelmilel bir
karakter ile Türkçe’nin bir medeniyet kurucusu dil olduğunu da gösteren ve bu
yönüyle aslında çok da bilinip düşünülmeyen mahut ideolojik kamplaşmalarımız
içinde yakıt olarak tüketilmek ötesinde bir kaynak haline hala getiremediğimiz
bir kendöz eseridir. Burada, İnsanın değeri bilgi, akıl ve anlayışıdır,
denilirken Seneca'nın insan eylemlerinin neticesinde oluşan ahlaki kötülük,
bilgisizlikten sebep ortaya çıkmaktadır; bilgisizlik, insanı alçaltan,
ihtirasların peşinden sürükleyen bir şeydir ve insanın rasyonel/makul
eylemesine manidir. Bu halden insanı çıkarıp halas edecek şey, bilgeliktir.
Bilgi, akıl ve anlayış işte bu sebeple insanlık değeri olarak Türk kültür
sisteminden cihan şümul bir değer olarak sunulurken aynı mefhumda Seneca kendi
kültür dünyasından "İyi, bilgidir;
kötü ise bilgisizlik", şerefli/iyi olan şeylerin erdem ve bilgelikle,
utanç verici şeylerin ise bilgisizlikten kaynaklandığını söylerken kendözümüze
dair bize bir ayna tutmaz mı?
İyi, akıl ve erdem bu
yolda nerede durur? “Seneca 'ya göre,
yalnızca akıl, insana yetkin bir iyilik verebilir. İnsanın kötülüklerden uzak
durması, iyi bir varlık olması, aklının gelişmesine ve yaratılışının
isteklerine uygun davranmasına bağlıdır. Çünkü her şey, kendine özgü yanıyla
övülür. Örneğin bir kılıcın omuz kayışının yaldızlı, kınının kıymetli taşlarla
süslenmesi, onun iyi olduğunun kanıtı değildir. Onun iyi olması, keskin olan
ucuyla her kalkanı delebilmesidir. Bir insanda da önemli olan, ne kadar ekip
biçtiği, ne kadar parası olduğu, ne kadar değerli döşeklerde yattığı değil, ne
kadar iyi olduğudur. iyilik, bir iş değil bir fazilettir. Mükafatı da
kendisindedir. İyilik, sadece iyilik etmek için yapılır. Bir iyilik, verdiği
sonuç veya verilen şeyle değil, hareket anındaki niyetle değer kazanır.
İyiliğin yolu da bilgiii ve erdemli olmaktan, doğanın isteklerine boyun
eğmekten geçmektedir. Ancak böyle bir insan, kötü saplantılardan kurtulacak ve
kötülük yapmayacaktır. (Seneca, Ahlaki Mektuplar, s.180 vd; Tuncay
İmamoğlu, Seneca ve Kötülük, Ekev Akademi Dergisi, 9/24, 2005, s.88)” Kutadgu
Bilig dünyası buradaki anlamı şöyle kendi kültürü içinde anlatır; Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Sen her
iki dünyayı arzu ediyorsan, bunun çaresi iyilik yapmaktır. İyi, halka
faydalı olan ve bundan dolayı ona zevk veren şeydir. İyinin vasfı faydalı olmaktır. Kendi istifadesini düşünmez,
başkasına fayda temin eder ve buna mukabil, bir karşılık beklemez. Ey
iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedidir.
İnsan derler, insan kimdir; insan
başkalarına faydalı olan ve onların işlerini gören kimsedir. İnsanların
iyisi başkalarına faydalı olur. İnsan hayatından kendisini yükseltmek ve adını
yaşatmak için, başkalarına faydalı olmalıdır. Seneca için, “Haz, erdemin ödülü ya da sebebi değildir, ve
erdem zevk vermez, eğer zevk verirse aynı zamanda haz da verir.” Bilgelik
olarak önceki paragrafta bahsettiğimiz karakter oluştuğunda akıl ve anlayış
iyiye dair böyle bir bilgeleşmeyi de söz konusu kılacaktır. Biri Latince diğer
Türkçe bu iki batı ve doğu bakışı esasen insanlığımızın kendözüne dair manidar
yerden bizi medeniyetin sularına çeker. Birleşmiş Milletler teşkilatında bugün
bu mana için güç kullanımı söz konusu mudur? Bugün haz ve hızın alternatifi
olan özümüzün esasını burada yeniden bir insanlık değerine dönüştürmek
medeniyetçi milliyetçiliğimizin de Türkistanlılık çatısındaki ülkülerinden biri
olmalıdır.
Nihayet insanın medeni
tabiatı icabı ortaya çıkan devlet yahut düzen yapılanmasında da bu çerçeve
kendisini gösterecektir. Seneca bilge’nin, insan
türüyle ortaklaşa paylaşmadığı hiçbir şeyi kendi malı saymaz SENECA, Ahlak
Mektupları / Epistulae Morales, çev. Türkân Uzel, İstanbul, s. 261-262.”
sözleri insanın medeni hayatında bilgeliğin tezahürüne odaklanır. Burada devlet
kavramı bu çerçevede insanlığın düzen kavramı olarak öne çıkar. Yusuf Has
Hacib, “Tabiatı ve gönlü doğru olan insan
ne der, dinle; bu senin için bir nasihattir, dikkat et ve bunu unutma. Kötüye
katılma ve kötü nizam kurma; kötülük yapana da müsamaha gösterme. Sen iyilik
yap, iyi nizam kur; her iki dünyada da kötülük görmeden, yaşa.“ Seneca’nın yol
başçılarından Cicero tam burada [İ]nsanlığın
meydana getirdiği toplumu gözetme erdemi olmaksızın nesneleri bilme çabası
çorak ve verimsiz bir bilme çabası olarak görünür, aynı şekilde ruh yüceliği de
toplum bilincinden ve insanlar arasındaki bağdan yoksun olursa acımasızlığa
dönüşür. O halde insanlar arasındaki birlik ve beraberlik, bilme çabasına üstün
gelmelidir” (Cicero, Yükümlülükler Üzerine, çev. C. Cengiz Çevik, İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 68). Bunları Kutadgu Bilig dünyasının “Dünyayı tutan insan akıllı
olmalıdır; halkın başında bulunan kimse de cesur olmalıdır. Bu ikisinden sonra,
hizmetkârların da töre ve usule vakıf olmaları lazımdır. Beyler kudretlerini
bunlar ile yükseltirler; düşmanlarının başını ezer ve öçlerini alırlar. Bu
kanun ve töreyi kendimizin vaz’etmemiz icap ederken, töreyi bozmamız bize nasıl
yakışır.”, tespitleri ile tamamlayalım. Aristoteles “Devlette amaçlanan iyilik adalettir”, derken aslında kendözümüz,
medeniyetimiz ve insanlığımız adına bu yazıda ifadeye çalışılanları hülasa
ediverir. Bu yazıdan anlaşılmasını isteyeceğimiz son şey ise gördünüz mü, ne
şanlı kültürümüz var onlarda ne varsa bizde de var azizim; ahh ahh şeklindeki avunma
halidir. Düşünmek için yazılanı eğlenmek; ideolojik meze bulmak, övgü
bataklığında dolaşmak için okumamak en iyisidir.
Cicero’nun şu tespitleri
ile bitirelim; “Erdemin övgüsü tümüyle
eyleme dayanır.” Sartre varoluş özden önce gelir derken belki tümel
kalıpları inkâr adına bir söylem içinden eylemsiz erdemin boş bir laf
gevezeliği olduğunun da altını bir yorum olarak çizmemiş miydi? Kültürümüzde de dendiği üzere ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz! Hal imiş…
Vesselam