Senin 'kurun' kaç oğlum?
Yıllar önce Aksaray’da yaşayan âlim ve ferasetli bir hocamız vardı: Ziya Hoca(Ziya Güvenç). Sene 1979 yılı yaz aylarıydı. Babamızın sarraf dükkânında abimle birlikte oturuyoruz. Ama o kadar tedirginiz ki altın satmaya -almaya korkuyoruz. Zira o yıllar enflasyon aldı başını gidiyor. Altının onsu da hareketli sık sık değişiyor. Döviz fiyatları dersen, o zamanlar tabi ki serbest piyasa yok, yasak. Ama sık sık devalüasyon olduğu için fiyatlar yükseliyor. O zaman yeni öğrendiğim bir kelime vardı, şimdilerin “kur” dediği bizim de ilk olarak “ parite” olarak öğrendiğimiz kelime. Evet, sık sık parite değişiyor.
Şimdi ki gibi ne internet var, ne faks var hatta telefon
bile doğru dürüst yok ancak santrala yazdırıp arayabiliyorsunuz. Günde iki kez
anca arayabiliyorsunuz İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı ki fiyat öğrenebilesiniz.
Parite kaç olmuş, altının onsu kaç onu sorup kapatıyorsunuz. Sizde ona göre satış
yapacaksınız.
İşte bizde o gün epey satış yaptık. Ama bir telefon açtık ki İstanbul’a eyvah
kur yükselmiş, devalüasyon olmuş. Altın fiyatları yükselmiş, döviz fiyatları
yükselmiş. Sabah 10 liraya sattığımız
altını öğleden sonra 12 liraya geri almak zorunda kalmıştık. Tabi ki moraller bozuk.
Keşke satmasaydık.
Keşke altın alsaydık.
Keşke daha önce telefon açsaydık.
Kısaca keşkelerin arkası gelmiyordu. Tam o sırada ikindi namazına giden Ziya
Hocamız kapının önünde geçiyordu. Her geçişinde bize uğrar başını eğerek selam verir öyle geçerdi. Babam dükkânda
olsun olmasın her zaman böyle yapardı. O günde geçerken yine selam vermiş ama
bizim suratımız asık, moralimiz bozuk olduğu için ne selamı aldık, ne Ziya
hocamızı gördük. Heybetli bir şekilde içeri girdi tok ses tonuyla “ Ne oldu
çocuklar, babanıza mı bir şey oldu? “
Yok hocam babam iyi elhamdülillah. “ Peki, ailenizde bir hasta mı var, ya da
sizlerde bir hastalık mı var? “ Biz bu soruların niye sorulduğunu anlamadığımız
için “ yok hocam “ diyorduk sadece. Ne
olduğunu kısaca abim anlattı. Daha sonra merhum hocamız sonra sesini biraz daha
yumuşatarak bakın şu güzel ve veciz konuşmayı yaptı:
“Çocuklar Allah size ahirette sizin kurunuz kaç onu soracak. Sizin
İNSANLIK KURUNUZ NE KADAR OLDU ona bakacak. Dünyada iken insanlık paritenizi
yükseltebildiniz mi? Diğer canlılar arasında insana akıl verildi düşünsün diye.
Beceri verildi kullansın diye. Amaç insanlık paritesini, insanlık değerini,
insanlık kurunu yükseltsin diye. Allah sizin dünyada iken edindiğiniz
mal-mülke, evlat, araba yat kat bunlara bakmayacak. İnsanlık değerini daha da
yükselttin mi ona bakacak. Bugün üzülüyorsun döviz yükseldi. Altın yükseldi ben
kafayı kullanamadım diye. Peki, bu arada insanlık ayarın düşüyor fark ediyor
musun? İnsanlık pariten düşüyor fark ediyor musun? Sevgili yavrularım siz siz
olun ne kadar iyi satış yaptık. Ne kadar iyi kar ettik diye değil, insanlık
kurumuzu bugün ne kadar yükseltebildik ona bakın. Üzülecekseniz insanlık kurumuz
düştü bugün Allah yanında diye ona üzülün. “