20 Mart 2018

'Sibel'in çorbası' kaynamaya devam ediyor

İzmir'de hayatını kaybeden Sibel Arslan ile bir arkadaşının başlattığı ihtiyaç sahiplerine çorba dağıtılması projesini daha fazla kişiye ulaştırmak için Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği kuruldu.

İzmir'de 6 ay önce hayatını kaybeden Sibel Arslan ile bir arkadaşının başlattığı ihtiyaç sahibi kişilere çorba dağıtılması projesini "miras" olarak gören arkadaşları ve gönüllüler, uygulamayı bir adım daha ileriye taşıyarak Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği'ni kurdu. Gönüllüler, merhum arkadaşlarının ismini verdikleri "Sibel'in Çorbası"nı haftanın iki günü kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor.

Bu iyilik organizasyonu nasıl başladı

İzmir'de 4 yıl önce ihtiyaç sahiplerine bir kase sıcak çorba ulaştırmayı hedefleyen üniversite öğrencisi Sibel Arslan ve Ece Altınörs, evlerinde hazırladıkları çorbayı kentin değişik bölgelerinde sokakta satış yapan ve yaşayan insanlara dağıttı.

İnsanların yüreğine dokunan çorba hareketine daha fazla gönüllüye ulaşmak için sosyal medyadan çağrı yapan Arslan ve Altınörs'ün talebine başta üniversite öğrencileri olmak üzere birçok gönüllüden destek geldi. Yardımseverlerin desteğinin artması üzerine kimi zaman evlerinde yaptıkları kimi zaman ise bir restorandan aldıkları çorbaları İzmir'deki daha fazla ihtiyaç sahibine ulaştırıldı.

Mirasını arkadaşları ile gönüllüler devam ettiriyor

Başlayan sağlık sorunları nedeniyle başlattığı sıcak çorba dağıtımına zaman zaman katılan Sibel Arslan, arkadaşlarının devam ettirdiği harekete desteğini hiç kesmedi. Yakalandığı hastalık nedeniyle geçen yıl eylül ayında hayatını kaybeden Sibel'den kalan mirası devam ettirip ismini yaşatmak isteyen arkadaşları yardım hareketini "Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği" ile bir adım öteye taşıdı.

Kimi okulundan kimi iş yerinden çıkarak dernek binasına gelen gönüllüler, hep birlikte çorba yapmak için harekete geçiyor. El birliğiyle soyulan patates, soğan, havuç ocak üzerindeki kazanda mercimekle buluşarak çorba haline getiriliyor. Termoslara konan çorbalar gönüllülerin elinde kaplar içerisinde Basmane ve Alsancak bölgesindeki ihtiyaç sahiplerine ekmek ile birlikte dağıtılıyor.

Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği Başkanı Ali Can Yurdasever, yaptığı açıklamada, Sibel ve Ece'nin başlattığı sıcak çorba projesine sosyal medyadan duyduğu paylaşımlar ile katıldığını ve 4 yıldır sokaklarda dolaşarak ihtiyaç sahiplerine sıcak çorba ile ekmek ikram ettiklerini söyledi.

Çok sevdikleri arkadaşlarının anısını yaşatmak için yaptıkları çorba dağıtımını dernek çatısı altında yürütmeye karar verdiklerini anlatan Yurdasever, "2 yıl önce Sibel sağlık sorunları Ece ise eğitim hayatındaki değişiklikler nedeniyle dağıtımlara aralıklarla katılabiliyorlardı. Biz de buradaki arkadaşlarımızla onların yokluğunda çorba dağıtımlarımıza devam ettik. Eylül ayında Sibel'i kaybettik. Sibel'i kaybedince onun başlattığı bu hareketi miras olarak benimsedik bir adım öteye götürmek istedik. Sibel'in ailesinin de katkılarıyla önce bir mekan tuttuk, daha sonra dernekler masasına başvuralar bir tüzel kişilik kazandık. Şu an resmi olarak Sokak Çorbacıları Yardımlaşma Derneği olarak faaliyet gösteriyoruz." dedi.

250 BİN ŞEHİDE 250 BİN HATİM OKUNDU

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Çanakkale'yi geçilmez kılan 250 bin şehidimizin ruhu için 250 bin hatim okuttuklarını söyledi.

Prof. Dr. Ali Erbaş, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. yılı dolayısıyla Şehitler Abidesi'nde düzenlenen törenin ardından açıklamalarda bulundu.

“Çanakkale'yi Çanakkale kılan 250 bin şehidimizi anmak için buradayız. Onların ruhu için bütün Türkiye'de 250 bin hatim okuttuk. Bu hatimlerin dualarını burada yaptık." diyen Erbaş, ramazana kadar Türkiye'deki birçok ilden din görevlilerinin Çanakkale'ye gideceğini, burada şehitler için Kuran okuyup dua edeceklerini bildirdi.

Erbaş, şunları kaydetti:

"İnşallah ramazan ayına kadar Türkiye'den pek çok ilden buraya din görevlilerimiz gelecekler. Şehitlerimiz için Kuran okuyacaklar, dua edecekler. Yapılan hatimlerin dualarını edecekler. Bundan sonra bu projemizi uygulamaya çalışacağız. Gelecek yıllarda da bu projeyi devam ettirmeye çalışacağız. Vatanımız için askerlerimizin yanında en büyük destekçileri din görevlileridir. Bir yazarımızın ifadesiyle sarıklı mücahitlerdir. Onlar sadece kürsülerde, minberlerde değil gerektiğinde cephedeki askerlerimizin yanında onlara manevi destek veriyorlar ve aynı zamanda cephelerde savaşmış pek çok din hizmetlerinde bulunmuş olan kardeşlerimiz var."

Millet olarak el birliğiyle vatanının bölünmez bütünlüğü için ellerinden gelen her türlü gayreti göstereceklerini vurgulayan Erbaş, şöyle devam etti:

"Şu anda gerek sınır içinde gerekse sınır ötesinde Zeytin Dalı Harekatı münasebetiyle Afrin'de mücadele eden terör örgütlerini temizlemeye çalışan ve zafere adım atmış olan tüm kardeşlerimizi, askerlerimizi, komutanlarımızı buradan tebrik ediyorum. Tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize acil şifalar ve hayırlı ömürler diliyorum. Cenab-ı Hak vatanımızı, milletimizi, ezanımızı, bayrağımızı korumak ve tüm manevi değerlerimiz için mücadele etme ruhunu bizlere nasip eylesin diyorum."

Tacettin Aslan Camisi'nde 'Çanakkale Şehitlerini Anma Programı'

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İlahiyat Fakültesi Tacettin Aslan Camisi'nde düzenlenen "Çanakkale Şehitlerini Anma Programı"na katılarak bir konuşma yaptı.

İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale'yi "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altında binlerce kefensiz yatanı" mısralarıyla tanıttığını belirten Erbaş, bu topraklarda bundan 103 yıl önce inançlı bir milletin yüreklerindeki imanın gücüyle yazdığı destanın yıl dönümünde olduklarını ifade etti.

Bugün ecdadın neyin mücadelesini verdiğinin daha iyi anlaşılması gerektiğini kaydeden Erbaş, "Onlar hangi değerler için toprağı kanlarıyla sulamışlarsa o değerleri yaşamak ve yaşatmaktır bize düşen. Çanakkale'de canlarıyla, kanlarıyla destan yazan bir neslin torunları olarak onların uğruna can verdikleri değerleri yaşayan bir nesil yetiştirmektir bize düşen." diye konuştu.

"Şehitleri anlamak, sorumluluklarımızı anlamaktır." diyen Erbaş, konuşmasında, "Müslümanlar dünyanın gidişatından sorumludurlar. Müslümanlar iyiliği hakim kılmak, kötülüğe engel olmakla sorumludurlar. Zira rabbimiz bir ayeti kerimesinde buyuruyor ki 'siz inananlar için, müminler için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyilikleri emreder, kötülüklerden alıkoyar ve Allah'a inanırsınız'." ifadelerini kullandı.

Şehitler gibi onların uğruna can verdiği değerlerin de unutulmaması gerektiğine işaret eden Erbaş, en büyük değerin de kardeşlik, birlik ve beraberlik olduğunu söyledi.

Erbaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Çanakkale'de mezar taşlarının üzerinde sadece Çanakkale'den mi şehitlerin isimleri vardır? Sadece İstanbul'dan mıdır şehitler? Hayır, Diyarbakır'dan, İzmir'den, Erzurum'dan ve ülkemizin her yerinden içinden ve dışından, hatta Kudüs'ten, Musul'dan, Kerkük'ten gelip bu topraklarda şehit düşmüş nice yiğitler vardır. Gelibolu muharebeleri de şunu haykırmaktadır aslında, biz birlik olduğumuz zaman, kardeşliğimizin farkına vardığımız zaman, önümüzde durabilecek hiçbir şer güç yoktur."

 

MEHMED KISAKÜREK: ÜSTAD SİMSARLIĞINA ÇIKANLARLA AYNI YEKÜN ÇİZGİSİ ALTINDA TOPLANMAK İSTEMEDİM

Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı Kurucusu Mehmed Kısakürek, "Mayıs ayı geldiğinde elinde çantalarla 'Üstad' simsarlığına çıkan insanlarla aynı yekün çizgisi altında toplanmak istemedim. Bunu zaman içerisinde bir prensip edindim." dedi.

Fikir adamı, şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in oğlu Mehmed Kısakürek, CNR 5. Uluslararası Kitap Fuarı kapsamındaki panelde konuştu.

Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı Kurucusu Mehmed Kısakürek, babasının eserlerinin noktasına-virgülüne dahi dokunmadan okuyucuyla buluşturduklarını söyledi.

Etkinliklere pek fazla katılmadığını aktaran Kısakürek, "Mayıs ayı geldiğinde elinde çantalarla 'Üstad' (Necip Fazıl Kısakürek) simsarlığına çıkan insanlarla -açık söylüyorum- aynı yekün çizgisi altında toplanmak istemedim. Bunu zaman içerisinde bir prensip edindim. Gördüğünüz gibi yaşlandım ve bugünlere geldim. Üstad'la hayatım ciltler dolusu bir eser mevzusudur. Peki bu nerede? Benim ruhumda, kalbimde mahfuz, Belki de benimle birlikte mezara gidecek." diye konuştu.

Kısakürek, Büyük Doğu Yayınlarının veraset yoluyla kendisine geçmediğini belirterek, "Büyük Doğu, Üstad'ın kendi talimatıyla benim adıma 1973 senesinde kurulmuştur. Bu suretle beni Büyük Doğu'ya bağlarken, bütün eserlerini de Büyük Doğu'ya bağlamış oldu. Hayatın direksiyonuna geçeriz bir o tarafa, bir bu tarafa, gitmek istediğimiz istikamete doğru yol aldığımızı sanırız. Halbuki hayat bizi netice itibariyle kendi istediği yere vardırır. Benim hayatta böyle bir sıkıntım olmadı. Bir dekovil gibi Üstadımın arkasına takıldım, onun gösterdiği ve emrettiği yolda bugünlere kadar geldim." ifadelerini kullandı.

Kısakürek'in emanetleri gençlerin tasarrufuna geçecek

Hayatının en zor günlerini, Kısakürek'in vefat yılı olan 1983'te yaşadığına işaret eden Mehmed Kısakürek, şöyle devam etti:

"Bir kanepenin üzerinde adeta ana rahmindeki bir çocuk şekliyle, bunalımlar içinde geçen bir yaz ayı nihayetinde lütfu ilahi ile bir rüya gördüm, muazzam bir rüya. Bunun üzerine kalktım Büyük Doğu'ya gidecek mecali kendimde buldum, Üstadımın, üzeri bir karış toz bağlamış masasına oturdum. Masadaki takvimden bir sayfa koparttım ve bugün 'Hikayelerim'in başında yer alan 'Üstadımın emanetlerine bağlılık yemini ile' şeklindeki o kısacık notu yazdım."

Kısakürek, Büyük Doğu üzerindeki maddi ve manevi bütün haklarını kendisinden sonra gelen nesle bıraktığını vurgulayarak, "Yani bu bir bayrak yarışı gibi, benden sonra gelenlere gerçek liyakat sahiplerine. Şimdi Büyük Doğu onların elinde ve ilanihaye gidecek inşallah." dedi.

Necip Fazıl Kısakürek'in eserleri üzerinde titiz çalışmalar yapıldığının altını çizen Kısakürek, "1983'te Üstad'ın masasına oturduğum zaman, kan kokusu almış köpek balıkları gibi etrafımızda fikir tüccarları, simsarları ve kitap tüccarlarının bize müthiş bir tasallutu söz konusu oldu. Bunlarla ve korsan kitaplarla mücadele ettik. Çok şükür Üstadımızın eserlerini tam bir bütünlüğe erdirerek yarınki nesillere intikal edebilecek noktaya getirdik." değerlendirmesinde bulundu.

Mehmed Kısakürek, faydalı çalışmalar yaptıkları Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı aracılığıyla da Kısakürek müzesinin kurulacağını, araştırma merkeziyle Necip Fazıl Kısakürek hakkındaki bilgi ve belgelerin bir nevi gençliğin tasarrufuna geçeceğini sözlerine ekledi.

"Hiçbir siyasetçinin dümen suyuna girmedi"

Gençliğin Necip Fazıl Kısakürek'in hedef kitlesi olduğuna dikkati çeken Kısakürek, şunları dile getirdi:

"Bütün derdi gençlerledir. Zaman akışı içinde birçok gencin siyasi partiler tarafından istismarı söz konusudur. Bir kere siyaset deyince durup, çok ciddi olarak düşünmemiz lazım. Üstad hayatı boyunca hiçbir siyasetçinin dümen suyuna girmedi. Yani kimse Üstad'ı istihdam edemedi. Bazı siyasetçilerle zaman zaman yaklaşması sadece onları davası uğruna istihdam edebilmesi içindir. Bu inceliği de iyi kavramamız lazım."

Kısakürek, babasının ailesine çok önem verdiğini kaydederek, "Üstad'ın şahsiyet ağırlığı, herhangi sıradan bir insan için kolay kolay tahammül edilir bir ağırlık değildir. Bir saat yanında kalır ve ona muhatap olursunuz. Sonra 'Ben neredeyim? Benim 'ben'im nerede? Ben kimim?' diye düşünmeye başlarsınız. Bu psikolojik bir ukde. Üstad'ın evinden çıkmayan, mütemadiyen 'Üstadım' diyen insanların, vefatından bir süre sonra 'Necip Fazıl' diye hitap ettiğine şahit oldum. Bu, psikolojik bir durumu, ruh halini gösteriyor." şeklinde konuştu.

Mehmed Kısakürek, Necip Fazıl Kısakürek'in diğer oğlu Osman Kısakürek, torunları Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şeyma Kısakürek ve Büyük Doğu Yayınları Genel Koordinatörü, Basın Yayın Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Kısakürek ile Büyük Doğu Yayınları Editörü Suat Ak'ın da katıldığı toplantıda dinleyicilerin sorularını cevapladı.