Şiir kitapları derûnumuzu anlatır
Korona yasakları kalkmış olsa da bu şehir münzevîsinin çarşıyla, alışveriş merkezleriyle, bağ bahçeyle, köyle, yazlıkla, tâtille, maçla, sporla iştigali ve ünsiyeti olmadığı için hânesinde yâni mağarasındadır hep. En sevindiği şey kapısını çalan postacının “kitap paketiniz var…” demesidir. Elden gelen kitaplar da aynı duyguyu yaşatır.
“MARAŞ SAATİ”
Bu
hafta okuduğum ilk şiir kitabı şair Yasin
Mortaş’ın “Maraş Saati” dir. 12
Şubat Belediyesi yayınlarından Nisan 2021’de çıkan ikinci şiir kitabıdır. İlk
şiir kitabı “Güvercin Vadisi Şiirleri” 1997’de Kırağı Yayınlarından çıkmıştı.
Yasin Mortaş narin ve yumuşak kelimelerle şiir yazan bir şair. Mısraları
ürkütmez, bağırıp çağırmaz, ukalalık etmez, meydan okumaz. Sessizdir,
hüzünlüdür, narindir... Şiirleri Kırağı, Dolunay, Hece, Hece Taşları, Dergâh,
Türk Edebiyatı, Yitiksöz, Yedi İklim, Türk Dili, Edep, İnsan Saati, Yalnız
Ardıç, Alkış, Güneysu, Mostar, Gülbang, Bir Edebiyat Yaprağı, Yoldaki Kalemler
gibi dergilerde yayınlanandı. Şiir dalında birçok ödüle lâyık görüldü. “Maraş Saati”
Kahramanmaraş’ın sûret ve sîretini anlatan bir şiir kitabı. Her Maraşlı
okumalıdır. Şiirler zaman tünelinden Maraş’ın eski sokaklarında, dağlarında,
târihî ve dinî mekânlarında, Maraş’ın usta şairlerinin ruhaniyetinde
dolaştırıyor. Maraş, kitabın başından
sonuna kadar “Ökkeş” ismiyle özdeş
olarak mısralara çekilmiş. “Ökkeş” Maraş’ın bir sembolü… Şiirler dört bölümde toplanmış. “Yeryüzü Saatleri” de “Maraş’ın Destan Saati”, “Mağara Saati”, “Dağ
Saati” adlı şiirler yer almaktadır. “Bedesten Saati” nde “Kadim Bir Saat” adlı uzun soluklu bir
şiir var. “Maraş’ı Ağlatan İthaflar” da “Ilgım Kuşu”, “Buz Tutan Dudağa
Harfler”, “Yalnız Ardıç”, “Ali’ye Ağıt”,“Efsus Sağusu”, “Hüzün Tezleri”, “Efsus’lu
Havva Solosu”, “Gol Çiçeği”, “Güvercin
Rüzgârı” “Maraşlı Bayram”, “Maraş’ta Bir Şair Musallası”, “Beyaz Serçe
Temrinleri”, “Maraş’ta Güz Öykü” “Keş Dağı Ağıtı.” “Mensur
Ağıtlar” da “Şiir Sesli Kartal Sağusu I”, “Şiir Sesli
Kartal Sağusu II”, “Şiir Sesli
Kartal Sağusu III”, “Kalemi Şiir Çerağı Bir Şair” ,
“Yağmura Aşina Bulut”, “Tuna Yüzlü Şair”, “Hurman Kalesinde Kalem Yontan Şair”, “Ceyhan Köprüsü (Taş Köprü) Sularında”,
“Ağlayan Gelin (Ters Lale ) Otağı” Bu bölümde ağırlıklı olarak merhum Bahaettin
Karakoç ve Abdurrahim Karakoç’un şair şahsiyetleri üzerine manzum ve mensur
yazılar yer almaktadır. Maraş’ın sûret ve sîretini
göstermeye “Maraş’ın Destan Saati” başlıyor
kitap:
“Yüzümüz bedir /
aşka buradan çıngı verilir / turnamın / sesi aşktan / “kanadın ıslanmış
yağmurdan yaştan” /ben Ökkeş’im / Hartlap bıçağının su bilgeliği ve örsüm /
güneşe yürüyen tan keskinliğiyim işte / bıçkın bir çelik iliği / ilkin kalpte
bileylenen uhde /çıngının yağmura dönüştüğü meşale tüveyci /işte, kalbimde /
karanlığı kanatış meşalesi/ Ede’nin kartal taranışı işte / bende ruhun
çatıldığı yer / bir kalbin bir kalbe yaslandığı gibi içimdeki ülke / Ökkeş’im /
kalbim göğü karşılayan nefesle kaim / çokça diriliş burcuyum/çokça Yusuf ve
kuyu bildirisi / göğü
yıkayan yıldızları not tutan seyyah /bir kervan seferi kanımda kızışan sızıyla
/ ben ikindi
sükunetiyim uzadıkça hüzne / ah Maraş seninle /
Aksu’yum işte / ovaya ses
veren neşide sağanağıyla mülhem /Akdeniz çağrısıyla rengini arayan bulut
kirmeni / taş köprüden geçen ay
burcu Ceyhan’ın kuş yatağı /-ah Kanlı
Köprü’nün taş kanaması / Kanlı
Dere’nin kan sızısı- göğse
aminler mühürleyen / olgu/su korosu ve huşû mevsimi / sarplara dik akan/yokuşu kırk adımla tutan
süha / kırk kanatlı aşk
kuşlarının yarasındaki merhem / ben
Ökkeş’im işte sımsıkı / dağ defterine yazılı Milcan /ve haykırışlar taşıran
uzaklara ey şehrim/ gün yüzüm, sezgim / yağmura
şerh ol / gözyaşım tenine değince /
Ökkeş’im ben / yokuşlara nefes veren Tekke içimde bir ülke /
alnımda atlı kışkırtan bir hilâl kıvrımı /
bir diriliş kavsi / yıldız
bulaşığı dilimde huşu sesleri/ bir bildirge / o sesleri
sokağa döşeyen direniş yayı/ve okun ucu benim / benim
Sütçü İmam namlusundaki ışık talkımı / güm güm /tarihin şadırvan şırıltısı: gül
sesi /İbrahim’in göğsü melek nefesi / taş medrese sesimin elleri / ve Taş Han
avlusunda Ede imgesi /sayfalarca bahar kıpırtısı dudağımın kumrularıyla /
Hayyalel Felah sesi / aşk
aynasına düşmüş bir bedesten yüzümdeki loşluk / Fatih’in
gemileriyle inen kuşluk benim /o mütevellit vakit / alnımda konuşan bakır tezi /ar ve ter izi /
namlu ucuna ses veren o yalansız terazi / vınlayıp
kanatan put silsilesini / kuruyasıca o elleri / benim Fransız kalanlara tarih
dimağı ve altın simyası / bakmanın
görme utku Arslanım ey/tarih rüzgarı / Ahır Dağı’nın gök tanıklığına /
sayfalarca yıldız / şubatlara rüzgar çağıran şiiri ah peygamber çiçeği /
divanda bir ‘Elif ‘ dimdik ve hay / rahlede
rikkat çiçeği ve hay / bileğimde
kurulu saatin evliya dakikası iç mağarası / hançeremde
hûlar kaşındıran vakit / terkimde
eskimeyen bir koşu / bürünür giderim / ‘cancık’ kapılı güneşlere koşturdukça
açılır atımın sağrısı / avuçlarımda bin güneş / bin dua /
bin kıvanç / bir kürek / bir kazma kamaşır ellerimde / bin yıl sofrası açarız biz çetelerimle
/ ey şehrim, kadim hüznüm, akağım / zemzem ol /
yüzün yüzüme süzülünce / ah bindallım /
belledim /çeteliğimin gülüşüne kördüğüm bir hayat ilmeği olduğunu / içime
uzanan yolların bel kemiğini / ve
toprağın / ve aşkın / ve
tutkunun / şebneme yaslanan göğertisi olduğumu uykusuz fidanın belgeli özeti
hüznü / ve öğrendim /
ölmeyi öldüren Ökkeş olduğumu / Şeyh Adil küpesi kalbim Fatiha kuşları hû
hû / kalbimde sükûnet uçuşları hû hû / bir dirilik ahdi ve diri duyuşlar hû hû
/ şüheda rüzgârını
öpüp de geçen alnım / göğün ebabil sarnıçlı akışları hû hû /Belledim / Yusufların
yusufçukların / kayıt altındaki diriliş şiirini: hû hû / çınar bir tarih
sarkıtıdır / yağmur cıvıltılarını saklayan mihmandardır / hışırtısız akşamın
koynundaki sırdır / o sırda
saklı bir dağ vardır / ben Ökkeş’im
/ sim sırma toprağa
hasret ekildiğini belledim / evet
belledim / hasretin mendile dokuma içeriğini / yârin gülüş işlemesini /
teni eriten mum ipliğini / evet belledim /yâr
’in yanağındaki Havva yeminini / Yemeni derinliği yüzünü / aşk tarihi / istiklâl aynası yüzünü / yürek
gamzesinde aşkın yoğuruluşunu/o
dağ/Ulu Camii’ avlusuna sığmayan bir gök topluyor/toplanıyoruz / ben ve rüzgâr saf saf / ben ve melekler saf
saf / yeri göğü sarsan bir hutbe: gök ay’sız olmaz; hilal kalbimin kavsi / taş
söken minberde son çağrı: kan yıldızsız olmaz /
geceyi yırtan o ruh yangısı çağrı / ifriti büken / kötüyü öteleyen /
o çarpıcı hutbe / alev saçan çağrı /
ve o çağrı mozaiği Rıdvan / ve onun
kaleleri sırtlanış hiyerarşisi / Cuma çiyleriyle tomur tomur kurtuluş
manifestosu / kalbin bayrağa taştığı zafer uzantısı / direnişin kanla
çalkalandığı gün korosu / Hürriyetin yağmur taşınışı sütun sütun /
gâvura karşı gül ile damıtılmış bir yaşamak
solosu / günün /
yere taşınış ırmağı sesim: Alla hû Ekber /
Pınarbaşı’nda abdest alan atlı, kanıyla dörtnala / Uzunoluk’ta bir gökkuşağı
hiyerarşisi ve bâki / Poyraza
tutulmuş bir ay kitaplığı sokaklar / direnç benim / ve haki / derkenar
dağ yürüyüşleriyle aşılmış bu
şehrin dilinde kırık bir alfabe / gibi duran yalnızlığı çağırdım / yokuş
saatlerinin altından geçen rûzigâr /bir Maraş ağrısı sapladı kalbime /ki yüzüm
ahir yanlarıma yansıyan bir kent gibi ürperdi içinde / kim çağırdıysa gittim
kim gittiyse çağırdım / sözüm aktı durdu o ateşlenmiş buluttan / eğildim insan
yansımalarıyla o gölgesiz aynalarınıza / gecenin dokunulmamış rahminden ışıklar
topladım / Ay / aynada
/ kınalı gece /
yansır yüzümün ırmağı Akdeniz’e /ufuklar çatlatan süvarilerle namlu /aşk
tarifiyle uzayan saçların gibi benim, ıslak hasret beliklim / benim o kurşun gibi kaynar bakış /
biliyorum / Senem
Ayşe’min gözleri tetik çeken bir Mehmet / tetik,
ben ve Senem’de merhamet / ve sonra o
fecir / sürmelenmiş bir mavzer gibi onurlu omzumuzda: tan tan / güneş ovaya muştular fısıldayan cümle oluyor
/ ve o başak:
öğütülen duygu tarlaları / ve o sokak: başakların olgun rüzgârı
/ o rüzgârı
öğütüyoruz harf harf / yine oluyor bir cümle / ruhla ten arasında
övünç öğütüyoruz / işte helalle pişen dilim ve Maraş çöreği /dolunay /
güneşle kalaylanmış bir aşk tepsisi
sofralarda / bir ceylan izi yanımızda / Başkonuş’ta
/ Yavşan ve Uludaz’da
/ Taşoluk’ta bir kuzu sevinci anneler sükûtla baş başa / ey şehrim / kanadım,
turna düşüm / güneşin pervane olsun / kanatların
göğ(s)üme değince / göğsümü inileten aşk çalabı / Halil
gürzüyle yenilenen taş köprü üstündeyim / güm güm / davul
/tenimle gerilen Ay gibi yarar karanlığı / ki o
yarıktan taşar Aksu bir şebnem sezgisiyle / Kumaşır’la
ova iç içe bir met ritmi / rampaların
kırıldığı dizimde bir cezir ritmi / Malik Ejder tepesi /sahabe tutanağı /
dua içtenliği / o
/ içli gölün kuğusuz dili: durgun bir Leyla’yım ben / çöl yorgunu dudağımla /
sevgiliyi alnından öpme fiili / derkenar
“bu ejder
kalesinden sökülmüş aynaların gecesi yok / öyle bir ak su ki ışıkların içinden
geçen saat / zamana ayarlanmış yalnızlıktan / bir Maraş bir ağzım yanar /
dökülür üzerime o Milcan’ın topladığı rûzigâr / ya vakit durulur içimde / ya da ocaklarda
saatler kaynar / Gâvur Gölü
batık bir akşamın saklı kenti: -dudağımda bakırdan bir su terlemesi- /kuzu
öğretisiyle uyanan Karagöl’de keven sezgisi /-sümbül ağrısıyla uyanan bir oba
türküsü- / Pınarbaşı şırıl şırıl gözyaşı betiği / saraçhaneden kuşlara bengisu
süzülüşü / Bertiz’i uyandıran bebeğin salkım salkım gülüşü / ey toprak beşiği
/ ben Ökkeş’im / gün / kurşun
gibi seken bir atlıdır / biliyorum / biliyorum /Afşin alp gözleriyle eyerli /
Elbistan nehir esleriyle eyerli / Pazarcık demir ısısıyla eyerli / Türkoğlu
eyerli hazır atlarıyla / Göksun
sümbül bahtlı ve eyerli / Çağlayancerit açar göğsünü dağlara /eyerli/ Ekinözü
ağrısız subaşlarında eyerli /Nurhak
keklik taşları üzerinde eyerli / dağ muştusuyla yükselir bir nida / atımız ufuk
ile / ve aşk ile eyerli / ey şehrim / dirimim-dirilişim / gözlerim dolu olsun /
dudağım rahlelerine değince / Ben Ökkeş / derviş yüzlü bulutun gözyaşı
yazıtı / Yedi Yaren uykusuyla surlar övündüren algı bir kapıdan bir kapıya
açılan nöbet /yağmur çerağı o bulutun çarkındaki ateş /
çakmak çakmak ve mümbit bir sarsılış ateşi / Yedi
Kuyu sırrıyla kaynayan atlasın ateşi / bakraçlardaki buğulu sabah kar
kaynatılan küplerde büyüyen umut / kıyama
durduğunda/çiğdemin ağartı telaşı /ve Ağlayan Gelin’in rükû sentezi /ve Orkide’nin yaz üşümesi / suyun kuyuya
kervan müjdesi / mavera çeşmesine abdest çınlamasıyla dokunan ten /
ve Mekke duyuşu /ve Medine sessizliği / ve
Ulu Camii ezanlarıyla / Itırlaşan boşluk / ruhumda bir
gül karıncalanması gibi kalır / damıtılmış
gül alkımı / lirik kuşum /kan şıvgınım / akıl usaresi aşk
süreğim / uykusuzluğun kızıl yankısıyla övünç çarpıntım / ısırılmamış elmam/ ar
yanağım / yüzüme tebessüm izi bırakan rüzgârındır/ ah nazlım /Ahır Dağı’nda
sümbül buğusuyla sırlı kuyu /ah Yusuf içim kalbim kalbinin dağında Anadolu /
keklik zikrim / ah kalbim / Berit bir bahar Kehkeşan’ı / yankılanır ruhun
ruhumda / ah aşk yankım / ağrı ve sevincine ayarlandığım / kalbimdeki ayarlı
saat / Maraş saatim…”
“YANINA GİTTİĞİMİZDE”
Okuduğum
ikinci şiir kitabı şair ve yazar Ömer
Yalçınova’nın “Yanına Gittiğimizde”
adlı kitabıdır. İkinci şiir kitabıydı okuduğum. Muhît Kitap yayınlarından Ekim
2020’de çıkmış. Hâl tercümesine göre ilk şiir kitabı 2015’de Okur Kitaplığından
çıkan “Ömer’in Çatılan Kaşları” dır.
Yeni Şafak Gazetesi Kitap Eki’nde kitap tahlilleri yapıyor ve çokça roman
tenkitleri üzerine yazıyor. Dünyabizim.com sitesinde de yazdığı bu tür
yazılarından oluşan yazılarını “Raskolnikov
mu, Bihruz Bey mi?” adıyla ve denemelerini “Aynamdan Yansıyanlar” adıyla kitaplaştırmış. Dergâh, Muhît, İtibar,
Hece, Sabit Fikir, Kırklar, Fayrap ve Atlılar gibi dergilerde yazmaya devam
ediyor.
“Yanına Gittiğimizde” adlı şiir kitabındaki
yer alan yirmi iki şiir üç bölümde toplanmış. “Buzdan Kaleler”, “Kerpiç ve Ahşap”, Olmayacak Dua.” Ömer
Yalçınova’nın “Saklanmayı Bıraktım” adlı
şiirindeki (s.13) şu mısralar birçok insanın yaşadıklarını anlatıyor: “Beni
alın diyorum briket duvarların üstünden atlayın / Kollamayın kesinlikle
düşerken vişne ağacından / Karpuz sevinciyle koşan çocuğun / Merdivenden
devrilişini seyredin/ Sakın yetişmeyin onun son adımlarına / Yığılıp kalan
hayallerine ve heveslerine (…) Şimdi beni gökkuşağının renklerine raptiyeleyin
/ Salındığım dünya hayatından çıkarmayın / Boğulsun yine o kuyuyu doğru eğilen
korkularım / Gün neler taşıdı diye bakmaya vakit kalmasın…”
“Gözlerinde Karanlık Geyik Heykelleri”
adlı şiirindeki (s.17) şu mısralar dokunaklı: “Seni alıp götürecekler /
İstemediğin yerlere / Soğukta yürüyeceksin / Gözlerine soğuk rüzgârlar dolacak
/ Uzun uzun bakacaksın / Oyun oynanan masalara / Gözlerinde karanlık geyik
heykelleri / (…) / Seni alıp kaldırıma koyacaklar / Sen ateş sanacaksın
cebindeki paraları / Hayır dedikçe seni / Yolun kenarına bırakacaklar / Her
yanın isli sisli puslu ve soğuk olduğunu / Haykıracaklar sana / Sabah olmasın
isteyeceksin / (…) Evet yazacağım diyeceksin mesela kendinden emin / Sonra
hayır yazmayacağım diyeceksin kendi kendine / (…) Kekelemeyi bırak artık /
Masana ve kitaplarına dön / Baş ağrılarına ve yorgunluğuna / Yükselmeyecek
kadar kaygılı / Doruklara çıkamayacak kadar yüklüsün.”
(ilbeyali@hotmail.com)