27 Kasım 2017

Sıkılmak nimettir

Modern dünya sıkılmamamız için tasarlanmış. Yüzlerce kanaldan oluşan dev ekran t.v. miz. Yemek yapmak dahi sıkıntı vermesin diye, kapımıza kadar gelen pizzalar, kebaplar veya kolay pişirilen hazır yemekler, mikro dalga fırınlar hepsi hizmetimizde(!) Evde değil de yolda, durakta, başka neredeysek yine sıkılmamızı önleyecek binbir çeşit uygulamalar ile akıllı telefonlar en iyi dostlarımız(!) Her ay vizyona giren yeni yapımlarla sinema salonları, sayıları gitgide artan AVM ler, Outlet mağazalar, … Yeter ki aman sıkılmayalım!

Çocuklarının sıkılması da büyük dertlerindendir ebeveynlerin. Konuşmaya yeni başlayan bir çocuk bile kısa sürede başlar “öff sıkıldım” demeye. Aman çocuğum sıkılmasın, mutsuz olmasın diye seferber olur anne-babalar. Yeni oyuncaklar alınır, çizgi filmler açılır. Bir süre sıkılmaz çocuk, mızmızı kesilir. Ancak yeni oyuncaklarda kısa sürede cazibesini yitirir. Çizgi filmlerde mutlu etmez çocukları.

Apartman dairelerine hapsedilmiş yeni nesil, koşup oynayacakları geniş alanların imara açılmış, basıp enerjilerini akıtacakları toprak hapsedilmiş, gülüp eğlenecekleri arkadaşları ekran başına kilitlenmiş olduğundan, ya hırçın ya da içine kapanık olarak, daha ömrünün başlangıcında modernizmin darbesini yemiş bir şekilde hayata başlarlar. Daha vahimi bazı çocuklar, dertlerini anlayacak, çare üretecek ebeveynler yerine, “Bu çocuk neden bu kadar doyumsuz?!”, “Neden sürekli mızmız, sürekli ağlıyor?!” gibi şikâyetlerle, evlatlarını suçlayan ebeveynlere sahiptirler. Hatta evin düzeni, temizliği bozuluyor, dağılıyor diye, kendi evinde bile rahat rahat oynamasına izin verilmez bazı çocukların.  Biraz şanslı -mı diyelim bilemedim?- olanlar kapalı odalardan oluşmuş kreşlerde, yine açık havadan, ağaçtan, topraktan yoksun olsalar da yaşıtlarıyla biraz oyun oynama imkânı bulurlar. Ebeveynler, çocukların aç gözlülüğe, ranta kurban edilerek gasp edilmiş en doğal hakkı olan arkadaşlarıyla oynama hakkının birazını kurtarabilmek için bile para ödemek zorundadır. Bu bedelli kazanımın faydalı yanları olsa da, ortaya çıkan yeni sıkıntılardan konu dışında kaldığı için pek bahsetmeyelim.

Çocuğunu kreşe göndermekle biraz “nefes alan” ebeveynler bile, kreşten aldıkları çocuklarının eve gelir gelmez “sıkıldım” demeleriyle şaşkına düşmekte, maalesef yine çareyi tablette, t.v. de bulmaya çalışmaktadırlar.

Çocuklarının sıkılmasına tahammül edememeye sebep, ebeveynlerin kendi sıkıntılarına tahammülleri olmayışıdır.

Hızla akıp giden hayatın, meşguliyetlerin ve eğlencelerin içinde sıkılmak, bir canavar gibi algılanır olmuştur. Sıkılmaya olan ihtiyacımız önemsenememiş, sıkıntının bize anlatmak istedikleri işitilememiştir.

Bu yüzden, oluşan en ufak bir sıkıntıyı kovalayarak, kendimize oyalanacak bir ıvır zıvır bulma yolunu seçer olduk.

Bırakın sıkıntı gelsin hayatımıza. Çünkü:

Sıkılmak, bir şeylerin yanlış gittiği ve düzeltilmesi gerektiğini anlatan bir sinyal vericidir.

Bu dünyaya boşuna gelmediğimizi bir amacımız olması gerektiğini anlatır.

Hemen t.v. yi, bilgisayarı açmak yerine sıkıtıyla mücadele edersek hayatın farklı güzelliklerine ulaşabileceğimiz düşünce kapıları açılmaya başlar.

Problemlerimizi unutmaya çalışmak, ertelemek yerine; üstüne gidip çare üretmemizi sağlar.

Hayatı ve insanları gözlemlememizi, sevdiklerimize daha fazla yoğunlaşabilmemizi sağlar.

İnsanın derin iç dünyasına kapı aralar. Varlık gayemizi ve Allah'a karşı olan kulluğumuzun bilincine varmak için önemli fırsatlar sunar.

Sıkılması engellenen kişinin ise, kendini tanıması, yeteneklerini keşfetmesi ve geliştirmesi engellenir.

Medya tarafından beynimize biriktirilmiş, aslında birçoğu bizim olmayan abartılmış problemlerin, olumsuz düşüncelerin, sanal gündemlerin içinde bunalması, karamsarlığa kapılması, iradesini ve kontrolünü kaybetmesi sağlanır.

Modernizmin sıkılmamamız için bulduğu “çareler”, çare değil aklımızı uyuşturan ve ruhumuzu daraltan manevi zehirlerdir. Bu yüzden insanın oyalanmak için denediği bu sahte çözümlerin hepsi, zamanla hükmünü yitirerek daha büyük bir sıkıntı olan depresyonun artış göstermesine sebep olmuştur.

 “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var.” (İnşirah 5) ayetinde belirtildiği üzere, karşılaştığımız zorluk ve sıkıntılardan kaçarak değil; Allah'ın yardımını isteyerek, dua ile birlikte mücadele ederek yüzleşirsek, kolaylık nimeti ardından gelecektir.