04 Ocak 2018

Simbiyotik kaos ve İran

İran'da yaşananlar gündemimizi meşgul etmeye devam ediyor. Mevcut yorumların gösterdiği öne çıkan mizaçlardan biri, Arap Baharından ağzı yanan Türklerin İran sokaklarını üfleyerek düşündüğü hususudur. İran'da değişimin yönü konusunda “halk” odaklı yorumlar kadar “devlet” yanlı açıklamalar! bir denge halinde ve taraf olmadan! sürüyor. Halk hareketlerinin mevcut sıkıntıları giderme konusundaki işlevini Arap Baharı olaylarında kaos olarak yaşayan ve Suriye'deki ateşi kucağında bulan Türk entelijansıyası İran'a daha temkinli ve soğukkanlı bakıyor?! 

Kimse komşumuzu ateş sarmış oh olsun demiyor! lakin İran'ın son zamanlarda bölgede ve ülkemizi rahatsız edecek derecedeki bir takım faaliyetleri görüntülü ve yazılı basında tadat edilip, sayılıp dökülüyor ama sonuçta durun bakalım yine de taraf olmayalım bu işin için de bir yabancı eli de var denilerek iş bağlanıyor? Son gelişmelerin İran'ı bölgedeki faaliyetlerinden uzaklaştırarak kendi ülkesine döndüreceğine yönelik yorumlar, İranla son dönemlerde yaşanan bazı gerginlikler ile Suriye son devirde yaşanan yakınlaşma gerilimi içinde İran'daki son olayları anlamaya çalışıyoruz. Mazlumun ahına değen vicdanlar da var.

İran'da Hemşehri benzeri yayın organlarında son gösterilere dair çıkan haberlerde, devletin meseleyi ilgili komisyonunda göstericileri iktisadi sorunlara tepki gösterenlerle suiistimal edip devlet ve rejime karşı harekete geçenlerin olarak ayırt ettiği ifade ediliyor. Bu yolla göstericileri tek blok halinde görmek yerine onları iki parçada izleyerek bu cümleden devlete dış destekle saldıranlar ve ekonomik sıkıntısı dile getirenler yaklaşımı ile ortamın soğutulmaya çalışıldığını söylemek yanlış olmaz. Ruhani'nin “insanlar özgürlük istiyorlar mesele sadece ekonomik değil” tarzı yaklaşımları da bu cümleden okunabilir. Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri'nin özgürlükleri savunma ve çatışmalara karşı çıkma konusunda müşterek sorumlulukları olduğunu söyledi. Bu yolla hem bir dış siyaset kamu diplomasisi yaparak gösteri hakkını tanımayan bir kapalı toplum olmadıkları mesajını dünyaya verirken öte yandan yaygınlaşan sokak hareketlerinin de dindirilmesi konusunda iç mesajını verdi. Bu gerilim içinde meseleye yaklaşıyor görülen İran'da sahada neler olduğu ise ehlinin malumudur.

İran'ın ülke çapına yayılan gösterileri ayırarak değerlendirmesine karşın, Suud, İsrail ve ABD destekli görülen göstericilerin böyle olup olmadıklarından bağımsız olarak, göstericilerin bu ülkelerden gelen destek açıklamaları ile çoktan suçlu ve hain duruma düştükleri ortadadır. Bu havada ekonomik sıkıntısını dile getiren halk kitlelerinin talepleri de güme giderek duyulmaz oluyor. İsrail'de Netanyahu'nun çıkışları, Trump'ın tivitleri bir yerde İran'daki haklı talepler varsa bunları daha baştan boşa çıkarmış bulunuyor. Bu açıklamaların İran'da “haklı” özgürlük, yolsuzluğa itiraz ve ekonomik sıkıntı talebi ve maişet derdiyle devletine sesini duyurmak isteyen, darbe ve devrim gibi dertleri olmayan halka zarardan başka bir sonucu olmayıp devletin kolaya kaçma vesileleri var ettiği ise ortadadır. Çünkü İran'ı bir strateji çerçevesinde topun ağzına koyan Trump'ın her açıklaması ülkesini seven ve daha iyi bir ülke özleyen insanları hain durumuna düşürmekten başka bir işe yaramayacağı ortadadır. Elbette konu sadece Trump'ın stratejisi ile açıklanamaz ama bunun biriken iç sorunlardan yararlanan bir manivela olarak mevcut potansiyeli harekete geçirme iradesi olarak görülmesi de yanlış değildir.

Bu dünya konjonktürü oldukça halkların çıkış imkânı var mıdır? “Dışarıyla içeri” arasındaki “simbiyotik” düzenin bozulması iki tarafında zararına olabilecektir zira! Rejimler de “dış tehditten” besleniyorsa sonuç kısır döngü demektir! ABD vb.leri, Arap Baharı'nın da gösterdiği üzere, İran/Suriye/Libya vs halkının özgürlük ve refahını değil kendi kontrollerindeki bir sömürüyü dilerler.

Vesselam!