04 Temmuz 2018

Sivas’taki canlar

Adımız miskindir bizim Düşmanımız kindir bizim Biz kimseye kin tutmayız Kamu âlem birdir bize der Yunus Emre. O zaman samimi olacağız kendimize de âleme de… Sivas'ta haklı taraf ya da “derin” analizler yerine veya yanında, meseleyi dinci katiller ya da dinsiz Aleviler söylemine sıkıştırmasak, daha çok insan ve insanlık arasak geleceğimize daha faydalı olacak sanırım. Zira her spekülasyon, birbirimize her taarruzumuz, haklı çıkmak için her afaki hamlemiz canımızı yakan bu vahşetin mühendislerinin hanesine kar olarak yazılmakta.  Sivas'ta canlar yandı evet ama buradaki canları Alevi olmaları yanında insani bir cihetle de düşünürsek acıyı ve canları daha iyi anlarız.

Bu müessif olayda can veren ozan Muhlis Akarsu; Geldik şu cihanı görelim diye Doğruyu yanlışı bilelim diye İlmi insanlığa verelim derken girerler araya bölelim diye bölelim diye… sözleriyle türküsüyle hayatına şahit olmuş gibidir. Bölelim diye gelenlere türküsüyle olanlara karşı çıkar. Yine aynı türküde Muhlis Akarsuyum insan ararım bulamazsam sarı tele sorarım tecrübem karımdır zaman zararım gezerim âlemi bulurum diye bulurum diye duygusuyla aradığı insanlık yolunda bu cihandan sarı teliyle çekip gitti. Birbirimize bağırmaktan dinlemeye vakit bulamadık hiçbir zaman. Tam burada Pir Sultan Abdalın Dertli olmayanlar derde yanar mı/Sâdık derviş ikrârından döner mi/Dertsiz bülbül gül dalına konar mı/Ben bülbülüm dersin, gülün var mıdır? sözleri geldi hatıra…

Yüzümüze gülen maskeli dostlar dışı nurdan içi çöplük görünür Yüküm atlas ipe diyenler götürdük pazara iplik görünür Yalan söylenir mi hakkın önünde melek barınır mı şeytan bağrında? Gidip yargılansa hak divanında bütün işlerinde terslik görünür Herkes sevdiğini almış yanına kuvvetli zayıfın okur canına Bir telaştır düşmüş dünya malına Akarsu bizlere yokluk görünür diyen Muhlis Akarsu samimiyetsizliklerimizi yüzüme vurmaya devam ediyor türkülerinde. Kaldı ki; Sivas katliamı alevi-sünni meselesi değil BU ÜLKE'nin dirlik düzenlik davasıdır. Kananlar, kandırılanlar ülkemin güzel insanlarının kaidesinde iplikleri pazara dökülmüş, şeytan bağrında işlerinde terslikler görünen zayıfın ahının katilleridirler.

93'ler Türkiyesi'ne kurulan pusular içinde isterler ki bir travmadan görelim birbirimizi. Alevi Sünni'ye yakan, Kürt Türk'e vuran nazarıyla baksın. Bir olamayalım dilerler. Artık şu ideolojik konformizm koltuklarından kalkıp, gelin canlar bir olalım sözüne bir olacağız iri olacağız diri olacağı çağrısına kulak verelim. Nietzsche Ötekinin bir aptal, kötü bir herif olduğunu ilan eden her kişi, sonunda o kişi
böyle birisi olmadığını gösterdiğinde öfkelenir
sözüne muhatap olmadan önce düşünelim. Öfkenin değil ülkenin aklıyla düşünelim.

Mardin'den çıkan Prof. Dr. Aziz Sancar hocamın Nobel ödülü neden Anıtkabir'dedir. Bunun bize mesajı yok mudur?  Onun “Ben Türkiye'ye geldim geleli hiç televizyon açmadım, gazete okumadım. Çünkü hep kavga var. Eğer Türkiye bilimde öne geçecekse bu sosyal sorunları da çözmemiz lazım. O zaman bilim adamlarımız sosyal sorunlara kafa yorup üzülmez. Doğru dürüst bilim yapar” sözleri bize hiç mi bir şey anlatmaz. Bitlis'te doğan Prof. Dr. Fuat Sezgin bir ömrü medeniyetimiz için çalışarak geçirdi. Birisi Amerika ötekisi Almanya'da  “entegre” olup, paralarını kazanıp keyiflerini süremezler miydi? “Bugün Avrupa'daki bilimler, İslâm bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihi şartlar içerisindeki devamından ibarettir, diye tanımlıyorum. Ama bugünkü Avrupa'da, Batı'da gelişeni yabancı bulmuyorum. Bizim akrabalarımızın geliştirdiği safha olarak kabul ediyorum. Oradaki bilgiyi yabancı bulmadığım için bende bir aşağılık duygusu da yok onlara karşı. Bir Müslüman iyi şartlar içerisinde çok iyi çalışabilirse, çok büyük neticelere varabileceği inancı var bende. Onun için milletimden, Türk milletinden, Müslümanlardan böylesi bir davranışa sahip olmalarını isterim. Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır, Türkler yaratıcı olmalıdır!” derken ne demek ister Fuat Hocam! Biz bölünüp ayrışınca kime ait olacak bu güzel adamlar? Gücümüz bölününce kim faydalanacak? Hele Sivas üzerinden güncel politik yorumlar üretmek o kumpası kuranların ateşine benzin taşımaktan başka mana ifade eder mi? Güncel politik beklentilere canları alet etmek ahlaki midir? Hele siyasal İslamcılar diye başlayan yorumlar güncel muhalefet ve kinlerinize canları alet etmeyin beyler! Öte yandan canları da ama onlarda bize sövdüler, dinsizler diyerek ötekileştirmenin ahlaksızlığı ise diğer bir sapkınlıktır. Samimi olmak zorundayız. Gösterilenle olanın her zaman aynı şey olmadığı Sivas'ta koca bir simülasyon olduğu bir yanılsamayla psikolojik harbe maruz kaldığımızı görmek çok mu zordur? Ama unutmayalım Nietzsche'nin şu sözü bize yolda yardım edebilir: Birlikte sevinmek arkadaş yapar birlikte üzülmek değil.

Ayrılıktan, gayrılıktan bakanın varacağı yer BU ÜLKE'nin faydasına değildir. Sivas katliamı gibi olayları düşünürken insanca daha insanca bakıp perde arkasını göremediğimiz bu olaylar üzerinden tezgâhlanmak istenen oyuna figüran olmaya devam etmenin kime ve neye yararı olacaktır. Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan Halka müderris olsa hakikatte âsîdir diyen Yunus Emrem sözündeki erdem ile bakmak ehven değil midir? İlla haklı mı olmalıyız, gardaş olmak çok mu zordur? Nietzsche'nin İnsanca pek İnsanca eserinde Neden inancına sadık kalan kişiye hayran kalınır da inancını değiştiren hor görülür? Korkarım cevap şöyle: herkes kötü bir çıkar veya kişisel korkunun böyle bir değişime sebep vereceğini varsayar…  

Girerler araya bölelim diye sözlerinin muhataplarına inat Sivas bir kardaşlık merkezi olup bu ülkeyi doğusundan batısına kuzeyinden güneyine birleştiren sembolümüz haline gelse kötü mü olur? Merhamet en sinsi oyunların bile kabuğunu biteviye kanatır. Sivas'ta canları ateşe atanların alevleri içinde ön yargılarımız, kinlerimiz yansa da geriye saf temiz Anadolu'nun o güzel insanı kalsa, ateşten çiçekler açsa yurdumun her yerinde. Nietzsche ne güzel demiş: Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar.

Madımak ve Başbağlar'da canlar aynı ateşle yandı. Unutmayalım girerler araya bölelim diye bölelim diye…

Vesselam…