24 Ağustos 2015

'Sivilleşme' hemen şimdi...

Baki Murat

bakimurat@gmail.com 

Kaç zamandır gerçek silahların konuştuğu, insanların öldüğü, hayatların tarumar olduğu bir savaş sardı etrafımızı.

Acılardan yüreği yananlar doğal olarak soruyor. Çözüm sürecinin başladığından bu yana tek tük olaylara karşın bugün her günümüzü acılaştıran ölümlerden, korkulardan, tedirginliklerden eser yoktu.

Yani 'barış' vardı.

Doğru mu? Olaysız, ölümsüz geçen o zamanlar gerçekten 'barış' mıydı?

Silahların sustuğu, ölümlerin olmadığı ara zamanları bu toprakların özlemle beklediği 'barış' diye nitelendirmek ne kadar sahici?

En küçük fikirsel ayrımda anında itibarsızlaştırma taarruzlarının yaşandığı günler barış olabilir mi?

Farklı bir düşünceyi savunduğu andan itibaren insanın derin bir yalnızlığa itilmesi, gönül tehcirlerine maruz kalması barışta mı yaşanır yoksa bir savaşın ön hazırlığında mı?

Kendimizi aldatmanın yararı yok.

Elde bir silah olmasa da düşüncelerin silah halini aldığı ve her an kendinden farklı gördüğünün üzerine kurşunlarını boşaltıp, yerle bir ettiği bir memleket bizimkisi nicedir.

Yani bütün bir toplum, epey zamandır siyasi bakışlardaki farklılıklarla demlenen bir savaşı yaşıyor.

Barış sandığımız günlerin bir çırpıda kana, ölüme bulaşabilmesinin bu kadar kolay olması da ondan.

Peki, nedir sebebi hikmeti bu savaşın?

Basit. Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Erdoğan liderliğinde AK Parti'nin yerli-yabancı vesayetçi sisteme karşı gerçekleştirdiği her olumlu adım, inanılmaz bir algı operasyonunu malzemesi yapıldı, yapılıyor.

Sonuç ortada. Kafalarda ve yüreklerde her an gerçek silahların kullanıldığı bir savaşa kolayca kanalize edilecek bir nefret hali.

En kanlı çatışmaların yaşandığı 80 öncesinde dahi fikirsel ayrılıklardan dolayı bu denli bir düşmanlaşma yaşanmadı bu topraklarda. Cuntaların en karanlık dönemlerinde bile nefretin şekillendirdiği bir savaşın karşı siperlerinde mevzi almadı insanlar.

Erdoğan'a dair bir çift laf, AK Parti'ye dair tek olumlu söz, bir kesimin tahammül sınırlarına bir kilometre dahi yaklaşamıyor.

Gösterilen öfkenin ölçüsü, iyileştirilemeyecek denli hasta etmiş durumda zihinleri. Düşünceleri ve duyguları esir almış garaz, bugün yaşanan savaşı doğru yorumlamaktan da uzaklaştırıyor insanları.

Barış sandığımız zamanların gerçeği maalesef bu.

Bunu görmemezlikten gelmek yerine 'nasıl oluyor da fikirsel farklılıklardan büyük nefretler çıkarabiliyor insanlar' sorusuna cevap bulmak gerekiyor artık.

Ya da 'bir konuda farklı ayrı düşünme durumu nasıl kolayca birilerinin algısal operasyonlarına malzeme oluyor' sorusuna.

Bana göre bütün bunlar toplumun 'demokratik yaşam kültürü'nden nasiplenmemişliğiyle ilişkili.

Demokratik yaşam kültüründen kastım çokça kullanılan toplumun 'sivilleşme' düzeyi.

On yıllarca zapturapt altında yaşamaya mahkûm edilmiş bir topluma yapılacak en büyük iyilik olan 'sivilleşme'  maalesef sürekli ertelendi bu topraklarda.

Bugün toplumu etkisi altına alan nefret savaşlarının da yaşanan gerçek savaş hallerinin doğru analiz edilememesinin de sebebi toplumun sivilleşmesine ön ayak olacak adımların atılmaması.

Demokrasi isteğinde samimi olmayan siyaset dünyası,  toplumun 'sivilleşmesi'nden uzun dönemde toplum kadar kendilerinin de kazançlı çıkacağı gerçeğini hep kulak ardı etti. 

Oysa sivilleşmek, fikirsel düzeyde militarist kural ve hiyerarşilerin etkisinden kurtulabilme cesaretiyle kuşanabilmesidir bir toplum için.

İnsanların, insanı insan yapan erdemleri bellemesi, en baskıcı, en totaliter yaklaşımların olduğu toplumlarda dahi doğruyu söyleyebilme özgürlüğünü kazanabilmesidir.

Kişilerin belirli güçlerin (devlet, örgüt, parti, şahıs, medya vs) baskısından ve algı operasyonlarının etkilerinden kurtulması için olmazsa olmazıdır.

Amacı vesayetlerden arınmış, her vatandaşın kendini eşit saydığı, özgürce ifade ettiği demokratik bir ülke olan kaç parti geldi iktidara bu ülkede?

AK Parti dışında 'hiç' 

Algı operasyonlarının başarısız olması da her türden savaşın bitmesi de hızlı bir sivilleşme seferberliğine bağlı ise, AK Parti bu konuda daha ciddi ve uzun soluklu adımlar atmalı.