15 Nisan 2017

Son orji

Yalancılığın zirvesinin ve en şerlisinin göz yaşlarına hükmedebilme aşaması olduğunu haber veren bir hadis hatırlıyorum. Bir kötülükte tüm hadleri aşarak dibi bulmak ve bu dibe bir daha hiç çıkamamak üzere tüm varlığıyla gömülmek korkunç bir ziyan oluş… Küçük, eğlenceli ve zararsız büyülerle başladıkları helezonik yolculuğun diğer ucundan, uçan bir süpürgenin üzerinde kapkaranlık bir çehre ve tiz kahkahalarla çıkan ve gittiği her yere çürümüş ceset kokularını götüren eril ve dişil cadılar vardır. Bu koku, dili sarkmadan soluyamayan nice Macbeth'i bir noktaya cezbeder. Şeytan bunu bilir, aya ürüyenler için kızışma vaktidir.…

6 Nisan tarihli bir haberde oyuncu, ressam, yazar, yönetmen ve müzisyenlerden oluşan 250 ‘sanatçının' bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşamak için  'hayır' kampanyası başlattığı belirtiliyor. Ak Parti'den ve Tayyip'ten önceki hayatımız gibi yani! Başörtülülerin işaret parmaklarının ucunda yaşadığı, kuzu kuzu çıkmazlarsa saçlarından sürünerek amfilerden, bahçelerden, oğullarının yemin törenlerinden, hastanelerden çıkarıldığı o güneşli, güzel günler… Karakollarda, emniyet binalarında uyruğu Türk olanların işkence gördüğü, sakat kaldığı, öldüğü ama Amerikan, Alman, İngiliz ya da Lüksemburg pasaportları karşısında yutkunularak esas duruşa geçildiği o ışıklı günler… Kamu dairelerinde yoksulun uyuz it muamelesi gördüğü, zengin beyazların böylece efendiliklerini ve ayrıcalıklarını lâyıkıyla hissettikleri o karanfil kokulu günler… Yargının henüz seçkinlerimize “onama mı istiyorsun bozma mı” diyecek kadar hür olduğu, hatır gönül bildiği, Tayyip eli değmemiş özgür günlerimiz gibi yani…  

İşte bu bahsi geçen kampanyada Pelin Batu namlı oyuncu, göz yaşları içinde konuşma yapmış. Hattâ şöyle demiş; "Ben buraya gelirken anneme yalan söyledim. Bunu söylerken gözlerim doluyor, çok üzülüyorum. Niye söyledim anneme; şiirlerimi basmak için fotokopiciye gideceğim dedim. Çünkü annem benim için korkuyor. Kızının hapse girmesinden korkuyor. Kızının sokakta vurulmasından korkuyor. Ben 'Hayır' diyorum. Çünkü bu kadar çok annenin korkmasından içim ağlıyor artık. Bugün haberleri izlerken de böyle ağladığım gibi ağlıyorum. Her gün çocuklar ölüyor hiçbir şey yapamıyoruz. Her gün arkadaşlarımız, hocalarım, gazeteci arkadaşlarım içeri giriyor, hiçbir şey yapamıyoruz. Sadece izleyiciyiz. Ben izleyici olmaktan bıktım. Gece yattığımda arkadaşlarım için ne yapabilirim diyorum, müthiş suçluluk duyuyorum ve hiçbir şey yapamıyorum. Kendi korktuğumdan değil, ben korkmuyorum; ama ben annem için korkuyorum. Çünkü annemin içi parçalanıyor kızının başına bir şey geleceği için. Dolayısıyla 'Hayır' diyorum; çünkü bu ülkeyi çok seviyorum, vicdanlı bir insanım"   

Bu sözlerde tek bir doğru var, o da yalan söylediği! Ama bir tek annesine değil herkese ve her şeye karşı yalan…  Her gün çocuklar ölüyor derken, bu ülkeyi seviyorum derken, vicdanlı bir insanım derken… Kan üzerinde yalın ayak yedi tülle raks eden  Salome'nin vicdanı ne istiyor? Bir tepsi içinde sunulmasını umduğu müjdeci Yahya'mızın izzetli başını!

Pelin Batu'yu dinleyenlerden ya da haberleştiren gazetecilerden hiç kimse sormamış. Annesi neden kızının sokakta vurulmasından korkuyormuş? Hanımefendi annesi mi sanrılar içinde yaşayan bir  paranoid şizofren,  kendisi mi? Kimmiş her gün sokaklarda ölen çocuklar? O kadar dinleyici, haberci niçin her gün sokaklarda öldürülen çocuklardan hiç değilse bir kaçının ismini, nerede, nasıl, niye  ve kim tarafından öldürüldüğünü sormamış? Bu nasıl bir saçmalık, ne menem bir cinnettir.

Elbette Pelin Batu da Türkiye'ye bu abes iftirayı atarken ne yaptığını biliyor,  “sen neden bahsediyorsun” demeden onu sempati halesi içinde haberleştirenler de... Bu yayınlar yurt dışındaki gazetelerde ve televizyonlarda birebir haberleştiriliyor ve dünya kamu oyu bu tiyatroyla kasten dehşete düşürülüyor.  O gazeteler, televizyonlar sizin gerçeklerden haberdar olmanız için değil, bilakis gerçeklerle asla temas kuramamanız için var! Bir de ülkenin altına yerleştirilen saatli bomba düzeneğinin her istenildiğinde çalıştırılabilmesi için.

Ama vatansever basın- yayın kuruluşları, savcılar, hükümet mümessilleri, ilgili bakanlar bu yalanlara asla seyirci kalmamalılar. Savcılar açıklamayı ihbar kabul edip her gün sokaklarda ölen çocuklar hakkında Pelin Batu'dan açıklama istemeli. Şayet ailecek HDP'ye oy verdiklerini açıklayan bu kadın dağlardaki çatışmalarda etkisiz hale getirilen teröristler için ağlıyorsa -ki söylediklerinden bu anlaşılıyor- gerçek derdini kamufle etmesine izin vermeden bu kamu oyuna izhar edilmeli. Türkiye artık söylenen hiç bir yalanı başıboş bırakmamalı, yalan imha oluncaya kadar kan kokusu almış bir bir köpek balığı ısrarıyla takip etmeli.

Terör örgütleri, yabancı devletler, dinli - dinsiz STK'lar, partiler, çalgıcılar, çengiler, küresel şirketler, bir zamanlar asla bir araya gelmez zannettiğimiz hem küfrün hem nifakın açık ve gizli dabbeleri Türk Milleti'ne karşı  bir orjide toplandılar.

 Sodom'un son orjisi! Ama Vezüv sandıklarda değil Vezüv kalbimizde!