Sormaz olur muyum kendime de sordum
Erbab-ı Kalem çok iyi bilir. Öyle okurlar vardır ki sizi tıpkı hayata döndüren doktorlar gibi şevkinizin ve kaleminizin kırıldığı yerde gönlünüzden ve yüreğinizden tutarak sizi okumaya, yazmaya ve düşünmeye geri döndürürler.
Belki
sayıları azdır, fakat varlıkları sizin için pek kıymetlidir. Sırf onlar için
bile okumaya, yazmaya, düşünmeye değer dersiniz. Benim için bu değerde okurlarımdan biri de
kendisini davasına ve insanlara faydalı olmaya adamış, Tarsus Kamuoyunun
yakından tanıyıp çok sevdiği imam hatip meslek dersleri öğretmenlerinden
sevgili Osman Şahin hocam. Osman hocam hac ve umreyle ilgili dış dünyaya dönük bir önceki soruşturma
yazımızı pek beğenmiş fakat şöyle bir
önerisi, itirazı var. Özetle diyor ki:
‘’Hafızım,
afakı merkeze alıpta enfüsü paranteze
almak olur mu? Maşaallah haccı ve umreyi herkese sormuşsun. Çok hikmetli
cevaplar da bulmuşsun. Peki hiç kendine sordun mu?’’
-Sormaz
olur muyum, hocam.
Elbette
sordum.
Bütün
azalarımı gönül sarayında olağanüstü
toplantıya çağırdım. Nasıl olsa o gün konuşacaksınız, öyleyse gelin bugün biraz
o güne hazırlık yapalım.
Azaların
hepsi bir ağızdan dediler ki: ‘’Biz bugün konuşmaya mezun değiliz. Bizim
dünyadaki sözcümüz dildir. Sorularını bize sor, cevaplarımızı dilden al. ‘’
Peki
deyip baştan ayağı sordum.
Saçlarıma
sordum:
‘’Hak
yolunda ağarmak’’dediler.
Başıma
sordum:
‘’Alnını
aklınla birlikte secdeye mıhlamak’’ dediler.
Kulaklarıma
sordum:
‘’Rahman’ın
ve Rahmet elçilerinin ikaz, öğüt, nasihat ve tavsiyelerini kulak kesilerek anlamak için dinlemek ‘’dediler.
Aklıma
sordum:
‘’İnkişaf’’dedi.
Zihnime
sordum:
‘’İnkilab’’dedi.
Göğsüme
sordum:
‘’İnşirah’’dedi.
Alnıma
sordum:
‘’Bu
mübarek topraklardaki çile ve meşakkate Allah rızası için alın kırıştırmadan
katlanmak. İbadet ve taate alın teri dökerek, ilahi huzura secde izleriyle
varmak.’’dedi.
Gözlerime
sordum:
‘’Beytullahı
görmek, en büyük murada ermek. Hakikat diyarına hikmetle bakmak, gözyaşı ile günahları
yakmak’’dediler.
Dilime
sordum:
‘’Rahman’ı
razı edecek cümleler kurmak için bereketli topraklardan harf, hece ve kelimeler
toplamak’’dedi.
Ağzıma
sordum:
‘’Vayhin
kalbinde tevhid ve vahdet şuurunu
kuşanarak varlığımızı birliğimize çevirmek için bütün inananlarla ağız ve söz
birliği etmek’’ dedi.
Yüzüme
sordum:
‘’Rahmet
elçilerinin kutlu izlerine yüz sürerek
iki cihanda yüzünü ak etmek ‘’dedi.
Sırtıma
sordum:
‘’Sıratı
emin ve rahat şekilde geçmek için ümmetin ve insanlığın bütün yükünü yüklenmek.’’dedi.
Omuzlarıma
sordum:
‘’Rengi,
dili,ülkesi ayrı diye insanlara omuz vurmak değil, bütün dünya müslümanlarına omuz
vermek.’’dediler.
Canıma
sordum:
‘’İman,
İslam ve Kur’an yolunda candan geçmeyi cana minnet bilmek’’dedi.
Kalbime
sordum:
‘’Ağyar-i
dilden, sürüp çıkarmak sureti ile padişahın saraya konması için haneyi mağrur
eğlemek’’ dedi.
Ruhuma
sordum:
‘’İlahi
huzurda tarifsiz, nihayetsiz ve derin bir huzur’’ dedi.
Kollarıma
sordum:
‘’Amasız,
fakatsız, lakinsiz dünyadaki bütün Müslümanları muhabbetle kucaklamak’’ dediler.
Ellerime
sordum:
‘’Affedilmiş
bahtiyarlar arasına seçilmek için ilahi
huzura açıldıkça açılmak’’ dediler.
Dizlerime
sordum:
‘’Allah’tan
başka hiç kimsenin önünde diz çökmeyerek şeytana diz çöktürmek.’’ dediler.
Parmaklarıma
sordum:
‘’Dünya
üzerindeki bütün Müslümanlarını tek bir elde beş ta ezelden kardeş bilmek’’dediler.
Ayaklarıma
sordum:
‘’Hakkı,hukuku
ve hududu çiğnemeden yürümek, koşmak ve durmak’’dediler.
Ve
kendime sordum:
‘’İbrahim-i
davete Muhammedi bir icabet gerçekleştirmeye
çalışarak Aşkın kalbinde önce kendinden geçmek sonra da kendine gelmek ve
bulmak’’dedi.