30 Nisan 2017

Sükutta sırıtan ikrar

 

Referandumdan önce en ısrarlı, net, keskin ve isabetli uyarıları Yeni Söz yazarlarından Bâki Murat ve Hüseyin Adalan art arda yazdıkları yazılarla yapmışlar. Herkes halktan coşkulu bir “evet” kararı beklerken iki yazar, neticenin bıçak sırtında ve muallakta sallandığını, çünkü milletin FETÖ ile mücadele konusunda gösterilen lâkayt tutuma karşı infial ve hayal kırıklığı içinde olduğunu, hatta küstürüldüğünü  gördüklerini belirtmişler. Ayrıca pek çok insanının artık ümitsizliğe kapıldığı ve cesaretlerinin kırıldığı ihtarında da bulunmuşlar. Yetkin olmadıkları hâlde etkin olan kifayetsiz muhterisler neden bahsedildiğini beklenildiği üzere yine anlamayacaklar…

15 Temmuz Türkiye'yi işgal ve peşkeş girişiminden aylar önce kaleme alınan “Maliyede FETÖ tedhişi” başlıklı yazıyı, o rezil teşebbüsün hemen akabinde, üç gün süreyle ve tam sayfa olarak yayınladık. Yazıda fettoşii kültü inanlılarının kendilerine karşı çıkan, bâhusus 17/25 Aralık ihanetinden sonra restleşen dindar bir müfettişe karşı uyguladıkları, vahşi, çıldırtıcı, komplike tedhiş ve yıldırma operasyonlarını anlatmıştık. Aslında teşhir ettiğimiz bu sapkın bâtıni kültün, maliye bakanlığı içerisinde kurduğu çirkef tahakküm ve yapılanmaydı. 17/25 Aralık ‘tan sonra bile bir çok fetö karşıtı maliye çalışanına ve müfettişe, zincirleme, ardışık yeni soruşturmalar açılıyor, dosyalarına mesnetsiz iddialar dolduruluyordu. Sadece yasal izinlerini kullanmış, işini bir gün bile aksatmamış, maliyenin iddia ettiği tarihlerde yaptıkları onlarca, yüzlerce adet işleri elektronik sistemde açıkça görünen müfettişleri, günlerce/aylarca işe gelmemekle itham eden tutanaklar düzenlendiği bildiriliyordu. Bu  arada, ülkede kendilerine yüksek vergi cezaları tahakkuk etmiş pek çok mükellefin bu cezaları ödemek yerine daha azını fettoşii kültüne himmet olarak vermeye mecbur bırakıldıkları -ölümü göster, sıtmaya razı olsunlar- şeklinde özetlenebilecek bir sarmalın içine düşürüldüklerine dair şikayetleri de duymayan kalmamıştı.

Normal şartlar içerisinde ulusal bir gazetede kendisiyle ilgili böyle bir haberle karşılaşan kurum, o kurumun yetkilileri hatta ilgili bakanı sizce ne yapar? Hele 15 Temmuz gibi bir fecaatten hemen sonra! Konunun üzerine gider, mağdur olduğu söylenen kişileri doğrudan dinler, müfettişler görevlendirir, gazeteyle irtibata geçer, bilgi ister ya da bilgi verir değil mi? En azından haberde herhangi bir yanlışlık varsa tekzip ve düzeltme gönderir! Biz ise ölüm sessizliğiyle karşılaştık. Yetkililerin yazılanlar karşısında bize ya da kimseye söyleyebilecekleri tek bir kelimelik açıklamaları bile yoktu! Yani bilmedikleri, haberdar olmadıkları, itiraz edecekleri, bilgileri dışında gerçekleşmiş, “hayır olamaz” dedikleri hiç bir şey mevcut değildi... Sükuttan gelen ikrarın sırtlan sırıtışını gördük.

Aynı yazıda, eğer herhangi bir kurumda yasa dışı bir teşekkül istediği gibi at oynatıyor ve borusunu öttürüyorsa o kurumun başındaki kimse için eksilip çoğaltılamayacak  belirli seçenekler olduğu hakikatinin altını çizmiştik.

Ya o kişi kendisine emanet edilen kurumda ne olup bittiğini anlayamayacak ve kontrol edemeyecek kadar alık bir kifayetsizdir.

Ya o yapının gücüyle çatışmayı göze alamayan ve sadece kişisel makam ve kariyerine odaklanmış, emaneti iğfalde beis görmeyen muhteris bir kifayetsizdir.

Ya o yapı tarafından sağlanan bir takım  menfaatlerle satın alınmış bayağı bir kifayetsizdir.

Ya o yapı tarafından bir takım açıkları ve zaafları sebebiyle şantajla tutsak alınmış mâlul bir kifayetsizdir.

Ya o yapı tarafından oraya bizzat sızdırılmış kifayetli bir haindir!

Cumhurbaşkanlığı makamı, hükümet, yargı, MİT, emniyet bu çok yalın kriterleri göz ardı ederek fettoşii kültünün mensuplarıyla mücadele edemez. Bu adamlar makam ve alan tutmaya ve devlet erkinin gücünü kullanarak milletin ensesinde boza pişirmeye devam eder. Bir köşe yazarının bile açık kaynaklar üzerinden fark ettiği bağlantı ve angajmanları hükümet, yargı ve istihbarat kurumlarının aylar, yıllar sonra ancak fark etmeleri ya da hâlen fark etmemeleri kabul ve tahammül edilebilir bir durum değil. Bu sapkın kültün müntesiplerinin mağdur ettiği kamu görevlileri, kimi kurumlarda 15 Temmuz'dan sonra bile görevlerinden uzaklaştırılmaya, atılmaya devam etti. Elbette mahkeme kararlarıyla geri dönecekler. Ama soruşturmalarda imzası ve onayı olan hain ya da kifayetsiz yetkililer, bakan, müsteşar, ya da bürokrat olarak oralarda oturmaya hatta terfi etmeye devam edecekler.

Milletin feraseti arttıkça tahammülü azalıyor. Gerçekten...