20 Haziran 2015

Süleyman Demirel veya Yalan Üzerine Kurulu bir Politik Hayat

 Emri Hakk vaki oldu, Süleyman Demirel de öldü. "Her nefis ölümü tadacaktır,Sonra bize döndürüleceksiniz...." Ayeti tecelli etti.

Demirel'in ölümü son Türkiye'nin son 50 yılına bir şekilde damga vurmuş figürlerden birinin daha tarihin tozlu sayfalarında yerini alması oldu.

Özgürlükçü diye gelip, statükonun savunucusu haline gelen bir adamın olarak ibretlik hikayesidir aslında onun hikayesi.

1962 yılında Türkiye siyasetine adım atan ve o günden bu yana adı sıkça duyulan kendi deyimiyle 6 defa gidip 7 defa gelen adamdı, Türkiye için. 4 defa Başbakanlık yapmış biri olarak kamuyounun yakinen bildiği bazılarının "Baba" bazılarının "Çoban Sülo" dediği, kerameti kendinden menkul olmayan bir adam.

Ben bir siyasal figür olmanın dışında Demirel'i ilk Yesevizade'nin kitabı "Süleyman Demirel veya Yalan Üzerine Kurulu bir Politik Hayat"tan tanıdım. Yesevizade o kitabında Demirel'in bir Masson olduğunu iddia ederek bunu kendi metodlarıyla ispatlamaya çalışıyordu. Demirel'in dönüşlerini çok net ifadeler ve belgelerle anlatıyordu, bu kitabında...  o günden sonra Demirel adı geçince de hep mesafeli durdum, acaba bişey derken ne kastediyor diye.

Büyük Üstad Necip Fazıl Kısakürek de kendisi hakkında çeşitli görüşlere sahipti, o da kendisini eleştiren şiirler yazmıştı. Demirel'in siyasi retoriğini "Isparta'nın Gülü" diye devam ettimiştir. Üstada göre Demirel'in başbakanlık sıfatıyla Eyüp Sultan'da namaz kıldığını söylemek mümkün mü? Elbette mümkün değil. Ama yıllarca, 'İsparta'nın gülü!', 'Anadolu çocuğu!' ve bir  'Sağ parti lideri!' olarak Demirel, Eyüp Sultan'da namaz da  kıldı, meydanlarda Kur'an-ı Kerim öpüp başına da  koydu. Konuşmalarında sıkça  ayet ve hadisler kullandı. Ama amaç "Çoban Sülo"dan "Başbakan Süleyman" olmaya evrilen yolda hamlelerdi.

Belki en ilginci dönemin Nurcularının Süleyman Demirel'e , bir seçimde, birkaç kişilik bir liste vererek ,"Sizi destekliyoruz. Birkaç arkadaşımızı Meclis'te görmek istiyoruz..' demeleri üzerine, Demirel de kendisini kast ederek, 'Adalet Partisi Genel Başkanı bir Nurcu, daha ne istiyorsunuz?' deyip gelen heyeti susturmuş ve listeyi yanlarında çöpe atarak , O kendine has Üslubuyla "Nasmiye getir o kırmızı kitaptan okuyalım" deyip gelen heyete istikamet vermiştir.Siz çalışın ama yönetmeyin ben sizin adınıza yönetiyorum, dercesine...

Demirel siyasi bir kişilik olarak araştırılması gerek bir insan olarak sırlarıyla beraber gitti, tıpkı Evren gibi. Yıllarca dindarları parmağında oynatıp onların ağzına bir parça bal vermeden iktidarı onlar adına yürütmesi en ilginç kısım olmalı. Zira yıllar sonra Statükonun lideri olup 28 Şubatta sazı eline alan Demirel, Müslümanlar üzerine kurulan baskı ve yıldırma girişimlerinde de başrole geçmişti. 2006 yılında katıldığı bir televizyon programında başörtüsü ile ilgili olarak, "Türban gericiliktir.. Başı bağlı okumak isteyenler Suudi Arabistan'a gitsin.." diyerek yüzündeki perdeyi aralamış, katıldığı başka bir proğramda da 12. senfoniyi de 'işte çağdaş Türkiye bu' diye takdim ederek perdesini tamamen yırtmış, yıllarca bu milletle alay ettiğin ispatlamıştı.

 

Binanaleyh, Gün geldi Hak Vaki oldu. O da öldü. Şimdi hesap vakti. Burada vermediği hesapları Öte tarafta Allah'a verecek, nihayet hakk yerini bulacak. Orada kimseye haksızlık yapılmayacak " kim zerre miktarınca bir iyilik yapmışsa karşılığını görecek, kimde zerre miktarınca kötülük yapmışsa karşılığını görecek"(Zilzal Suresi)

 

Sıra Demirel'de son elli yılına damga vurduğu ülkede iyilikleri ve kötülükleri toplanıp hesap dürülecek, ve hiçbir şey zerre miktarınca kaybolmayacak. Yalan üzerine kurulan bir hayattan sonra perde yırtıldı, herşey çıplak. Sıra hesap gününde....

 

Hayırlı ramazanlar efendim...