18 Aralık 2015

Sur’da bir turşu kabı kadar büyük bir yoksulluk ve yıkım var

Diyarbekir tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Moğollar döneminde bu kadar büyük bir yıkım yaşamamıştır sanırım.

         Sur'un her sokağında hendekler var, bombalar döşenmiş, her tarafta keskin nişancılar var, tanklar var… Karşılıklı çatışmalar devam ediyor. Kimse Sur'da ne olduğunu bilmiyor. Geçtiğimiz Cuma günü gördüklerimizle sınırlı bildiklerimiz. Yakılmış bir cami, harap olmuş sokaklar, moral olarak çökmüş biçare insanlar… Kimse ne olduğunu bilmiyor.

Sur, Diyarbekir'in tarih kokan merkezi. Daracık ve yıkık sokaklarıyla, buram buram ben buradayım diyen mahzun bir şehir, artık. Çözüm süreci buzdolabına kaldırıldığı günden beri adım adım kazılan, ele geçirilen, ele geçirilirken kimsenin ne oluyor demediği, bombaların döşendiği süreçte her kesin üç maymunu oynadığı bir alan olarak karşımızda duruyor.

Geçtiğimiz hafta bir günlüğüne operasyonlara ara verilince Sur'u gezerken bir annenin elinde turşu dolu, yağ kabını taşırken gördüğümden beri biraz daha bunaldı yüreğim. O sadece bir turşu kabı değildi aslında. Yokluğun da simgesiydi. Yoksa kim daha değerli eşyaları varken bir turşu kabıyla viran olmuş evini terk ederdi ki… Aklıma Suriye'den elindeki bir kap patates yemeğiyle DAEŞ saldırısından kaçıp Türkiye'ye sığınan zavallı Kobani'li çocuklar geldi. Hani o tek varlıkları olan bir kap yemekle beraber kendisine kucak açacağını bildikleri ülkeye koşan zavallı insanlar… Sur şu an aynı halde… Her taraf viran dün mültecilere kapılarını açanlar bu gün aynı kadere doğru zorlanıyorlar, adım adım…

    Kimse el atmaz mı diye hayıflandım. Sur Kaymakamlığı el veriyordu gelene, Derman Baba gibi koca yürekli kişisel çabalar da vardı. Evini açandan tutun, yüreğini açana... Lakin yeterlimi diye düşünüyorken, önce İHH'nın ardından da Özgür-Der ve Islah-Der'in kampanyalarını gördüm. Biraz daha umutlandım. Zor gününde kalmışa uzanan bir el henüz varmış…

Müslümanlar, ne alış-verişin, ne dostluğun ve ne de kayırmanın olmadığı gün gelmezden önce, kendilerine verilen zenginliklerden Allah için harcamaya (el-bakara, 2/254) esas olsun diye kardeşlerine el uzatmışlardı. Tıpkı o kardeşleri Suriyeli kardeşlerine el uzattıkları gibi. Tıpkı o kardeşleri dünyanın başka yerlerindeki Müslüman kardeşlerine el uzattıkları gibi. Bugün mazlum olan ihtiyaç sahibi olan bu kardeşleri onları bekliyordu. Onlarda geldiler ellerini uzattılar. Ellerini uzatacaklar.

Siz bu yazıyı okurken yeni yardımlar için çalışmalar başlayacak. Ön hazırlıkları yapılıyor. Muhtemelen yeni bir kampanyaya başlanacak Sur'da, Cizre'de, Silopi'de ve diğer “Öz yönetim” alanlarında mağdur olan kardeşlere el vermeye, onlarla aşımızı paylaşmaya davet edeceğiz. Davete icabet sünnettir, düsturuyla    bir adım daha atacağız. Ellerimiz o turşusundan başka bir şeyi olmayan annenin yüreğine dokunsun. Yarım yağ kabını taşıyan anneye, annesine yardım etmeye çalışan küçücük ama yüreği büyük çocuklara…

Gün kardeşliği gösterme günüdür. Gün buradayım deme günü… Olur da bende varım deyip yardım etmek isterseniz aşağıda Islah-Der'in hesap numaralarını da paylaşayım ve de telefon numaralarını…

Sadece yardım etmek isteyen için değil yardıma ihtiyacı olan kardeşlerimiz için de… Allah şimdiden kabul eylesin...

ISLAH-DER ALBARAKA TÜRK İBAN NO:

TR41 0020 3000 0089 1080 0000 01

İRTİBAT NO:

0539 312 36 93 – 0532 130 01 31