08 Mart 2016

Sur’un hali pür melali

Surda sokağa çıkma yasağının 100. Günü… Çatışmalar, yıkım, perişanlık tüm Diyarbakır'a hâkim aslında…

İnsanlar PKK'nın başlarına getirdiklerine tepkililer, lakin devletin de Kuyucu Murat Paşa misali sert tepkisi olduğundan dert yanıyorlar. Bir de kendini küçük kuyucu sanan alt düzey memurlar var ki onlar da halkı bıktırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Polislerden bir kısmı halkı canlarından bezdirmek için olmadık yöntemlere başvuruyorlar, ilçeye bir taraftan aramasız girilirken, bir taraftan da arama yapıp taciz etmek için çeşitli yöntemler deneniyor. Usul usul bir sokağa bile girmeniz ciddi tepkiyle karşı karşıya gelmenize yol açıyor. Özellikle Dağkapı mevkiine görev yapan görevliler İllallah ettiriyorlar.

Defterdarlık vergiler hususunda sıkıştırıyor. Esnaftan, İşçilerine maaş ödeyebilen yok, ama vergileri ve sigortaları tıkır tıkır işletiliyor. Dükkân sahipleri kira istiyor. Devlet küçük esnafa verdiği 3 bin lirayı 100 gün için büyük bir nimet olarak sunuyor. Aylık bin liraya bile tekabül etmeyen bir paraya insanların geçinmesini istiyorlar. Devletin bürokratik kafası işlememek için elinden geleni yapıyor.

Sur ilçesinin büyük bir kısmı DSİ ve Karayolları kamyonlarıyla hafriyat olarak taşınıyor. Evler bir bir yıkılıyor. İnsanlar sokağa çıkma yasağı sonrası evlerinin yerine yeller estiğini gördüklerinde yeni bir travma başlayacak, evlerine dönme hayaliyle tutuşanlar, olmayan evlerinin yerini bile bulamayacaklar bile. Toki'nin yıkılan evlere karşılık ne yapacağı bile belli değil. Devlet sadece bir irade beyanıyla hareket ediyor. Yapacağız, edeceğiz, vereceğiz… De ne yapacaksınız, bari sokağa çıkma yasağı sona ermeden ilan etseniz de kamuoyu bir bilse… İnsanlar başlarına gelen bu felaketten sonra kendilerini nelerin beklediğini merak ediyorlar. Her gün yüzlerce insan Sur'a girip en azından kendi evinin olduğunu bildiği alanın havasını solumaya çalışıyor. Her gün gördüğü Ulu Caminin önünde oturup hasret gideriyor.  Ben de kızımla geçen Ulu Caminin önüne gittim evimize baktık, yüreğimiz yandı, Polis karargâhı haline getirilmiş evimizin halini müşahade ettik. Biraz hüzünlendik, kızımın gözlerindeki korku ona uzun yıllar yeter galiba… Savaş bu zor iş, ama bu işin bu kadar uzamasına anlam veremiyor kimse.

HDP'nin koridor açılırsa, bundan sonra hendek olmayacak cümlelerine, dün sabah Bağlar'da açılan hendekle cevap verdi bile birileri… Bölgede siyaset rafa kalkmış durumda, silah sesleri kulakları, yürekleri yakıyor. İnsanlar içine düştükleri acizliğin farkındalar. Başbakan bu iş Nevroz'a kalmaz diyor. Lakin Nevroz'a daha 15 gün var. % 2'lik bir alan için 15 gün süre daha varmış.

PKK, Devletin böylesi bir karşılık vereceğini beklemediğini itiraf ediyor. Lakin neden kazanamayacağı bir işe giriştiğini hiç mi hiç itiraf etmeyecek. Belki de en önemlisi Kuyucu Murat taktiğini bölgeye davet edenlerden birileri hesap sorabilecek mi, sahi öz savunma vermiş midir, acaba birileri?

Bu soruların hepsi cevap bekliyor. İyi işler yapan yok mu bu arada, var tabiî ki tek başına Sur'u idare eden Kaymakamı ve Sosyal yardımlaşma müdürünü ayakta alkışlamak lazım, zira sokağa çıkma yasağı bitince onlar ne yapabilecek daha büyük bir sıkıntı karşısında…

Her yer viran, artık hayaller dahi viraneler üstüne… Çabuk tutun elinizi de yıkılması dünyalar…