30 Haziran 2015

Suriye bataklığına girecek miyiz?

Suriye'de 5 yıldır devam eden iç savaş içimizi yakmaya devam ediyor. İslam âleminin en önemli Kültürel ve tarihi mekânlarından olan Suriye'nin böylesi bir karışıklıkla yakılıp yıkılması yüreğimizi yakıyor. Türkiye'nin hem Kürtler ve hem de bölgede yaşayan Türkmenler nedeniyle Suriye'yle koparılmaz bağları bulunuyor.

Suriye gönlümüzün yarasıdır. Arap Baharı ile başlayan Arap kışına soy bağlarımızı da içinde barındıran yapısıyla kendisine karşı kulaklarımızı tıkayıp, gözlerimizi kapatıp, dillerimizi susturma şansımız yok ne yazık ki.

Suriye'de çok hareketli günler yaşanıyor. Sınırımıza kadar uzanan olaylar, ülkemizi de bu savaşın içine çekmeye çalışan bir metafor gibi ortada duruyor. Geçtiğimiz günlerde sınırımızdaki Kobani'ye vahşice ve insanlık dışı bir tarzda silahlı ve  bombalı saldırı eyleminde bulunan Deaş militanları, ikiyüzün üzerinde masum sivilin hayatını kaybetmesi, yüzlercesinin de yaralanması ile sonuçlanan menfur bir saldırı gerçekleştirdiler. Masum insanları hedef alan bu çirkin saldırıyı lanetliyorum, hayatını kaybeden masum sivillere Allah'tan rahmet diliyorum.

Deaş gibi küresel terörizm dalgası oluşturup, emperyalist güçlerin ekmeğine yağ süren yapıların sözde İslam adına Müslüman katletmeleri, tarihten tanıdığımız Moğollar gibi korku salmaları ve İslam dünyasını darp, tehdit, şiddet ve katliamlarla yok etmeye çalışmaları tanıdık olduğumuz bir hadisedir. İslam coğrafyasının dört bir tarafı saran bu fitne ortamından; ''benim ırkım, benim toprağım, benim anlayışım'' mantığıyla hareket ederek, ''ucuz bir pazarlık ve günü birlik bir hesap'' yaparak kurtulunması mümkün değildir.

 Büyük bir proje yürütülüyor ve yürütülen projenin, tüm İslam âlemine yönelik bir proje olduğunu ve amacının tüm Müslüman halkları bitirmek olduğunu görmek zorundayız. Birileri İslam coğrafyasını saran bu kaos ortamından kısa vadede bir kazanç elde edecek gibi görünse de uzun vadede büyük bir hüsran ile karşı karşıya kalacaktır.

Amerika ve müttefiklerinin Irak'ta, Afganistan'da ve dünyanın birçok bölgesinde uyguladıkları oyunun bir benzerini bu gün Suriye'de görüyoruz. "Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz" kaidesince biz Müslümanlar olarak bu oyuna gelmemeliyiz. Zaten oluk oluk kanın aktığı bir coğrafyada bizlerin çekilmek istendiği bataklığı görmekle mükellefiz. 2 milyonu aşkın mültecisiyle iç içe yaşadığımız Suriye'nin her köşesinden tüm Müslümanlar kardeşimizdir. Diğer dinlerden olanlar da İnsanlık olarak kendimizle bir gördüklerimizdir. Hiçbir ırk bizim için diğer ırktan üstün değildir, olmamalıdır. Suriye'nin bu günkü müsebbiplerini çok uzakta aramaya gerek yok. Onlar zaten dünde bizi birbirimize düşürmeye çalışan kötü zihniyetlilerdir. İslamı ve Müslümanları yok etmek için and içmiş bu güruha karşı topyekûn bir olmalı ve el ele vermeliyiz. Son günlere oluşturulmaya çalışılan algı operasyonları biz Müslümanları düşman kılmamalıdır.

Kuralımız ayetin ifadesindeki gibi olmalıdır : "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz."(Hucurat-6)


Yine en popüler tartışma konusu ise bu günlerde Türkiye'nin Suriye topraklarında bir operasyon yapıp yapmayacağı. Zira operasyon yapılacaksa kime yapılacak, PYD/YPG ye mi Deaş'a mı, yoksa diğer muhalif guruplara mı?

Amerika son dönemde PYD'ye destek amacıyla silah verdiği ve bombardımanla desteklediği bir yapı olarak, bu yapıya bir müdahaleyi kabul eder mi? Yada Türkiye PYD'ye değil de Deaş'a müdahale edecekse bu güne kadar neden bekledi de bu gün neden müdahale edecek. Hem Suriye topraklarına girilmesi durumu bir savaş ilanı olmayacak mı? Bölgede vekaleten savaşan İran ve Suudi Arabistan bu konuda nasıl tavır alacaklar? Türkiye, Suriye'ye girmesi durumunda açtığı ve ya açacağı alanı kime teslim edecek? Bunların hepsi zor sorular. Bir kısım basın Türkiye'nin Suriye'ye girmesi için can atıyor. Peki halk bu işe ne diyor onu da soran yok.

Türkiye böyle bir yanlış yapar mı bilmiyorum.Böylesi bir duruma da inanmak istemiyorum. Zira ABD bir gün Esed'e alan açıyor, bir gün YPG ye bir gün Deaş'e... kimsenin güçlenmesini de istemiyor. Alanda da ciddi muharip bir güce ihtiyacı var ve o güçte temelini PKK'nin oluşturması hasebiyle özellikle gerilla savaşında tecrübeli. Hem bu kadar tecrübeli olmasaydı, Musul'da ciddi oranda silah ele geçirmiş olan Deaş 'a karşı bu kadar etkili savaşamazdı.

ABD ciddi değil, 2017 yılına kadar da doğrudan müdahale etmeyeceğine göre Ortadoğuda bunlar birbirlerini yesinler mantığıyla hareket edecektir. Zaman zaman hava bombardımanıyla zayıflayanlara destek verecek, iki tarafa da alttan silah sattıracak, mümkün mertebe bu radikal unsurları ABD ve Avrupadan uzaklaştıracaktır. Yani bir taşla kuş katliamı yapacaktır.Türk, Kürt, Arap ve özellikle dindarlar olacaktır.  

 Ben günün birinde Ortadoğuda yakılan bu fitne ateşinin batıyı da yakacağına inananlardanım. Onlar İslamı ve müslümanları terörist gösterirken terör onları da kalplerinden vuracaktır. Ama o gün fayda vermeyecektir. Onlar kendi elleriyle yarattıkları Terör Frankeştaynının kurbanı olacaklardır, anlayacaklar zira o gün çok geç olmuş olacak.

Biz Ortadoğu halklarının Kurtuluşu İslam kardeşliği ölçüsünde olmalıdır ve olacaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun mazlum ve masum tüm insanlığın yanında olduğumuzu ilan etmekle mükellefiz. Kobani'de, Halep'te, Bayırbucak'ta ve tüm Ümmet coğrafyamızda katledilen kardeşlerimize, kardeşçe yaklaşıp fitne ateşine dur diyebiliriz. Bunu yapmadığımız takdirde bu ateş bizi de yakar. Naçizane tavsiyem Suriye bir fitne topu olmuşken oraya girmek fitneyi arttırır, Türkiye'yi gereksiz yere bu ateşe koymak olur. Bizi emperyalizmin oyuncağı haline getirir. En önemlisi İslamın son kalesinin yıkılmasına yol açar ki, Filistin'den,Moro'ya dünyanın hiçbir yanındaki müslüman bunu istemez.

 

Attığımız adımlara dikkat edelim, bu ülke üzerinde, bu ülke insanının Allah için yaptıklarının koruma zırhı var.Bu zırhı çıkaracak adımlar atmak yanlış olur, vebal olur ve bu vebalin altından kimse kalkamaz.

 

Ömer Evsen

Twitter: @evsenomer