25 Aralık 2019

Taklitçilik zillettir illettir

Aralık ayının son günlerinde içimi tarifsiz bir matem kaplar!  Bu matemin sebebi sadece koskoca bir yılın elveda,  elveda deyişi değil elbette. Ne kadar hüzünlenirsek hüzünlenelim gitmek için  geldiğimiz, ölmek için doğduğumuz şu fani dünyada yaşadıkça yaşlanacağız. Geçen yıllarımıza hayat verebiliyorsak, hayatımıza verdiğimiz yıllar, bizim için bir matem sebebi değil o büyük vuslat için bir adım bile sayılabilir. 

 Beni asıl üzen,  sinirlendiren,  hüzünlendiren, canımı sıkan, asabımı bozan, hatta kimyamı bozan şey;  ilhamını İslam'dan alarak kurduğu büyük medeniyet ile asırlarca hakkın ve hakikatin sancaktarlığını ve bayraktarlığını yapmış bir milletin evlatlarının bugün içine düştüğü,  düşürüldüğü hazin durum, yürek sızlatan manzara!

 Eminönü Yeni Cami'nin manevi havasını kirleten, uçsuz bucaksız haram kuyrukları,  milli ibareli piyango reklamları,  ekranlarımızı işgal eden noel yoğuntusunun o çirkin  böğürtüleri, sekiz sütuna manşet, tüketimi çılgınlıkları, bu zaviyeden bakıldığında toplumu haramda,  günahta, isyanda yarıştırması münasebeti ile her biri birer kitle imha araçları haline dönüşen, bu noktadaki yayınlarıyla hıristiyan kültürü ile yoğrulmuş batılı modern ve seküler hayat tarzını bu toprağın insanına subliminal mesajlarlarla dayatmayı misyon edinmiş, izlenimi veren bazı medya organları…

 Bütün bunların neticesinde, yurdum insanını kasıp kavuran, bir mikrop salgını gibi yayılarak sosyal hayatımızda yeniden hortlayan taklitçilik belası.

 Evet içinde yayıldığı toplumlar için sayısız bela ve musibetin habercisi olan taklitçilik bizatihi korkunç bir belanın tâ kendisidir.  Bugün gönül coğrafyamız da yaşanan büyük acı ve ızdırapların kapısını açan o kirli ve paslı anahtar; taklitçiliktir.  Taklitçilik; korkunç bir bela,  musibet, afet, felaket olduğu kadar öldürücü bir zillet ve illettir de…

 Taklitçilik, celladına aşık olma meyanında derin bir çelişki ve kirli bir ilişkidir. Bugün düşmanlarını taklit eden toplumlar, yarın onların tahakküm ve tasallutundan kurtulamazlar.İsteyerek ya da istemeyerek can düşmanlarına şu çağrıda bulunmuş oluyorlar:

 “Ey sevgili düşmanım gel beni de değiştir, dönüştür, beni benden al, beni kendine benzet,  beni işgal et, hatta beni yok et!”

 Bir kavme benzeyen insanlar ve toplumlar, kendileri olma ve kendileri kalma erdem ve faziletlerinden erinde gecinde mahrum olurlar. Bu meyanda Fahri Kainat Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:

 “Kim bir kavme benzerse ondandır.”

 Taklit kavramının şu muhteşem tanımı, yukarıda zikrettiğimiz nebevi kaideyi şerh eder mahiyettedir.

 “Taklit, aslına en uzak şeydir.”

 Siret ve sünnetine bütüncül bir gözle bakıldığında, Rahmet Elçisinin (s.a.s)  yahudi ve hıristiyanlara muhalefet etmenin (benzememenin),  onun hayatında hatırı sayılır bir yerde durduğu gerçeği, acaba biz Müslümanlara ne diyor, ya da ne demeli!

 Taklitçilik hastalığı ile bir arada yaşama erdemini ayırabilenlerin, bu konu da kafaları hiç karışmayacaktır.  Yunan felsefesinin tercüme edilmesi bağlamında farklı kültür ve medeniyetlerdeki lüzumlu bilgileri keşke çıkmanın İslam tarihindeki adı olan Abbasiler'in, şiir ve edebiyatı tercüme faaliyetlerinin dışında tutmuş olmaları, farklı kültür ve medeniyetlerden ne ölçüde istifade edilebileceği konusunda bize kifayet edecek bir miktarda farkındalık imkanı sunmaktadır. 

 Taklitçilik belası mağlubiyet ideolojisinin anahtar kavramıdır.  Bu noktadan bakıldığında batı ve sömürü ortaklarının, mazlum milletler üzerine tezgâhladıkları çirkin oyunları, şu sloganla özetlemek mümkün: 

 “Değiştir, dönüştür, sömür…!”

 Taklitçilik zilleti ve illeti ile ilgili meramımızı hakkı ile ifade etmemiz için, yüzyıllar öncesinden İbn-i Haldun imdadımıza bakın nasıl yetişiyor?: 

 “Yenilen, mağlup bir toplum sürekli olarak kendisini yenen, galip toplumun şiarını, kıyafetini, mesleğini ve benzeri özelliklerini taklit etmeye  yönelimlid

Genelde tüm insanlar ve toplumlar, özelde Müslümanlar için taklitçilik belası sonu mutlak yenilgi ile biten derin bir yanılgıdır. Öyleyse gelin yeniden rücu edelim. Yanılmayalım, yenilmeyelim, yıkılmayalım!