26 Nisan 2023

Tarih tekerrür eder mi?

                                      3

Osmanlı’nın en stratejik konumu olan Boğazları geçmek için bütün Haçlı güçleri birleşerek saldırıya başladı. Bir türlü Boğazları geçemeyince ve işgal ettikleri Anadolu’da da başarılı olamayınca gerisin geri gittiler; ama emellerinden hiçbir zaman vazgeçmediler ve vazgeçmeyecekler de… Ateşledikleri fitille dört bir yandan savaşlar devam ederken, diğer yandan da savaşla kolay kolay yenemeyeceklerini anladıkları Osmanlıyı yıkma düşüncesini yeni yeni çalışmalarla son hızıyla sürdürdüler ve Osmanlıyı yenmenin başka yollarını aramaya da devam ettiler. Savaşarak Osmanlıyla baş edemeyeceklerine kesin kanaat getirince de bazı Avrupa ülkelerinin millet meclislerinde ve kapalı kapılar ardında konuşup gizli planlar yaptılar.

19. yüzyılda önce İngiltere’nin sömürge bakanlığını; daha sonra  başbakanlık görevini yürüten William Edwart Gladstone, özellikle İslâm ülkelerindeki sömürge politikalarının başarısı için; kendi meclisine şöyle bir rapor verir. Raporda, “Araştırmalarım neticesinde gördüm ki: Müslümanların elinde Kur’an var ve herkes onu öğrenip öğretiyor. Onları bu Kur’an’dan soğutmak lâzımdır. Eğer böyle devam ederse, bir kaç sene sonra Müslümanlar, tekrar güçlenerek eski kuvvetlerine kavuşur ve bizim onlar üzerindeki hâkimiyetimiz sona erer. Sâdece maddî güçle Müslümanları mağlup edemeyiz.” ifadeleri yer almaktadır. Devamında ise şu ifadeleri kullanır: “Bu Kur’an Müslümanların elinde varken, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Bunun kaldırılmasına ve çürütülmesine çalışmalıyız”

Sömürge valisinin bu raporunun uygulanması için “üst akıl” diye nitelendirdiğimiz gizli örgüt, İngiliz ve Fransızları harekete geçirdi. Örgütün gizli planı şu tarihi olaydan esinlenilerek uygulanmıştır: “Büyük İskender, doğuyu işgal ettikten sonra hocası Aristo’ya bir mektup yazar ve der ki: “Her tarafı işgal ettim, şimdi ne yapayım? İşgal ettiğim yerlerde çok güçlü paşalar, ağalar, beyler, idareciler, aşiret reisleri var. Ben bu güç sahiplerini idam mı edeyim? Yoksa sürgün mü edeyim?” Aristo şöyle  cevap verir: “Onları ne idam et, ne de sürgün et. Bu işin tek çaresi var: Bunların her birine ufak ufak beylikler ver. O beyliklerin sınırlarında ihtilaflı noktalar bırakmak suretiyle, ileride onları birbirine düşürecek şekilde sınırlar belirle. Eğer o beylik sahipleri büyük bir ırka sahip ise, onları da aşiretlere bölmek suretiyle daha küçük beylikler oluştur. Eğer bu plânı uygulayabilirsen, o zaman aralarında sınır ve ırk meseleleri devamlı kavga sebebi olur. Hem aralarında bazı maddeleri de tartışmalı yani ortada bırak. Ta ki, onlar o maddeler üzerinde bölünsünler ve sonuçta senin hakemliğine başvurmak zorunda kalsınlar. Böylece senin egemenliğin devam eder.” der. Zaten dikkat edildiğinde İngiltere ve Amerika’nın İslam topraklarında uyguladıkları politika; Aristo’nun  Büyük İskender’e yaptığı tavsiyenin aynısı değil midir? İngilizler ve Fransızlar, Aristo’nun Büyük İskender’e verdiği bu cevabı kendilerine prensip edindiler ve şöyle dediler: “Bazı koşullara bağlı olarak göstermelik bir özgürlük vererek Müslümanlara devlet kurma hakkını verelim. Böylece sömürgeciliği kaldıralım. Çünkü, sömürgeciliği böyle devam ettirmemiz mümkün değildir.”

Bu plan, o günden bu güne kadar uygulanmış ve uygulanmaya devam etmektedir. Bugün Türkiye’nin kalkınmasını ve ilerlemesini ve dünyada saygın bir ülke olmasını hazmedemeyenler çeşitli bahanelerle planlarına devam etmektedirler.

Yazımıza devam edeceğiz inşallah!