Tarih tekerrür eder mi?
3
Osmanlı’nın en stratejik konumu olan Boğazları geçmek için bütün Haçlı
güçleri birleşerek saldırıya başladı. Bir türlü Boğazları geçemeyince ve işgal
ettikleri Anadolu’da da başarılı olamayınca gerisin geri gittiler; ama
emellerinden hiçbir zaman vazgeçmediler ve vazgeçmeyecekler de… Ateşledikleri
fitille dört bir yandan savaşlar devam ederken, diğer yandan da savaşla kolay
kolay yenemeyeceklerini anladıkları Osmanlıyı yıkma düşüncesini yeni yeni
çalışmalarla son hızıyla sürdürdüler ve Osmanlıyı yenmenin başka yollarını
aramaya da devam ettiler. Savaşarak Osmanlıyla baş edemeyeceklerine kesin
kanaat getirince de bazı Avrupa ülkelerinin millet meclislerinde ve kapalı
kapılar ardında konuşup gizli planlar yaptılar.
19.
yüzyılda önce İngiltere’nin sömürge bakanlığını; daha sonra başbakanlık görevini yürüten William Edwart
Gladstone, özellikle İslâm ülkelerindeki sömürge politikalarının
başarısı için; kendi meclisine şöyle bir rapor verir. Raporda, “Araştırmalarım
neticesinde gördüm ki: Müslümanların elinde Kur’an var ve herkes onu öğrenip
öğretiyor. Onları bu Kur’an’dan soğutmak lâzımdır. Eğer böyle devam ederse, bir
kaç sene sonra Müslümanlar, tekrar güçlenerek eski kuvvetlerine kavuşur ve
bizim onlar üzerindeki hâkimiyetimiz sona erer. Sâdece maddî güçle Müslümanları
mağlup edemeyiz.” ifadeleri yer almaktadır. Devamında ise şu ifadeleri
kullanır: “Bu
Kur’an Müslümanların elinde varken, biz onlara hakiki hâkim
olamayız. Bunun kaldırılmasına ve çürütülmesine çalışmalıyız”
Sömürge
valisinin bu raporunun uygulanması için “üst akıl” diye nitelendirdiğimiz gizli
örgüt, İngiliz ve Fransızları harekete geçirdi. Örgütün gizli planı şu tarihi
olaydan esinlenilerek uygulanmıştır: “Büyük İskender, doğuyu işgal ettikten
sonra hocası Aristo’ya
bir mektup yazar ve der ki: “Her
tarafı işgal ettim, şimdi ne yapayım? İşgal ettiğim
yerlerde çok güçlü paşalar, ağalar, beyler, idareciler, aşiret reisleri var.
Ben bu güç sahiplerini idam mı edeyim? Yoksa sürgün mü edeyim?” Aristo şöyle cevap verir: “Onları ne idam et, ne de
sürgün et. Bu işin tek çaresi var: Bunların her birine ufak ufak beylikler ver.
O beyliklerin sınırlarında ihtilaflı noktalar bırakmak suretiyle, ileride
onları birbirine düşürecek şekilde sınırlar belirle. Eğer o beylik sahipleri
büyük bir ırka sahip ise, onları da aşiretlere bölmek suretiyle daha küçük
beylikler oluştur. Eğer bu plânı uygulayabilirsen, o zaman aralarında
sınır ve ırk meseleleri devamlı kavga sebebi olur. Hem aralarında bazı
maddeleri de tartışmalı yani ortada bırak. Ta ki, onlar o maddeler üzerinde bölünsünler ve sonuçta senin hakemliğine başvurmak zorunda
kalsınlar. Böylece senin egemenliğin devam eder.” der. Zaten dikkat edildiğinde İngiltere ve Amerika’nın
İslam topraklarında uyguladıkları politika; Aristo’nun Büyük İskender’e yaptığı tavsiyenin aynısı
değil midir? İngilizler ve Fransızlar, Aristo’nun Büyük İskender’e verdiği bu
cevabı kendilerine prensip edindiler ve şöyle dediler: “Bazı koşullara
bağlı olarak göstermelik bir özgürlük vererek Müslümanlara devlet kurma hakkını
verelim. Böylece sömürgeciliği kaldıralım. Çünkü, sömürgeciliği böyle devam
ettirmemiz mümkün değildir.”
Bu plan, o günden bu güne kadar uygulanmış ve uygulanmaya devam
etmektedir. Bugün Türkiye’nin kalkınmasını ve ilerlemesini ve dünyada saygın
bir ülke olmasını hazmedemeyenler çeşitli bahanelerle planlarına devam
etmektedirler.
Yazımıza
devam edeceğiz inşallah!