Tarih tekerrür eder mi? (6)
Seçimin
hızlı günleri geride kaldı ve hayalcilerin hoplayan yüreklerinin atış hızı da
hoplamaya devam ediyor... Kendi açılarından haklıdırlar. Yıllarca aç kalan bir
canlının hayalinde peynir görmesi, günlerce susuz kalanın seraplar görmesi
gayet normaldir. Üstat Sezai Karakoç: ”Su özleminden seraplar türer!”
der bir yazısında. Bir varlığı çok özlüyorsanız onunla ilgili hayaller görür ve
sanrılarla yaşarsınız. Günlerce aç kalan tavuk, rüyasında hep kendini darı
ambarında görür ve bununla mutlu olur. Ancak bu mutluluk rüya bitene kadardır.
Uyanınca yine açlığın verdiği sıkıntılarla baş başa kalır ve tekrar uyumak
ister ancak açlıktan uykuya da dalamaz.
İnsanoğlu
bir şeye kavuşma arzusuyla kıvranır da kıvranır; ancak o istediğine kavuşunca
işlerin hayal ettiği gibi olmadığıyla karşılaşınca da “sükut-u hayale” yani
hayal kırıklığına uğrar. “Ben bir kavuşayım da ilerisi ne olursa olsun!” demek
akıllıca bir davranış değildir.
Ünlü
özgürlükçü ve şair, yazar, siyasetçi ve Osmanlı devlet yönetimi tarihinde
önemli bir yere sahip olan “Tanzimat Döneminin” önde
gelenlerinden Nemık Kemal; ünlü “Hürriyet Kasidesi’nde” şöyle
itirafta bulunur:
Ne
efsunkar imişsin ey didar-ı Hürriyet,
Esiri
aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten!
Açıklarsak:
Ey gözümüzün nuru gibi değer verdiğimiz özgürlük, sen ne kadar
büyüleyici imişsin ki biz tutsaklıktan kurtulalım derken bir de baktık ki senin
aşkının tutsağı olmuşuz. Yani bir tutsaklıktan kurtulalım derken bir başka
tutsaklığa boyun eğmek zorunda kaldık. Sonuçta yine tutsaklık, yine tutsaklık!
Halk
arasında güzel bir deyimimiz var: “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak!” Seçmenlerden
bir kısmı biz bu “iktidar partisinden” kurtulalım da ne
olursa olsun. Tamam kurtulalım da gelecekte bizi nelerin beklediğini biliyor
muyuz? Ya da gelecektekilere ne derece güveniyoruz. “Ya yağmurdan kurtulup
doluya yakalanırsak!” Korkarım ki o zaman eyvah diyeceğiz! Ancak; o zaman “dizlerimizi
dövmenin” bir yararı olmaz. Zira; “Son pişmanlık fayda vermez!”
İnancımıza
göre -ki halkımızın % 99’u elhamdulillah Müslümandır- bir şeyi inadına ve ne
pahasına olursa olsun/her şeye rağmen istemek doğru değildir. Allah’tan
hayırlısını istemek inancımızın gereğidir. Zira biz neyin hayırlı, neyin de
şer/kötü olduğunu bilemiyoruz. Allah, kerim kitabında şöyle buyurur, biz Müslümanlara:
”.......Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir
şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden
hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara:216)
Şu isteğim olsun da neye mal olursa olsun demek sakıncalıdır. Bir
işe balıklama atlamak sonunda bize pahalıya mal olabilir.
Şimdi ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimi önümüze geldi. Ne
yapacağız, oy verirken nelere dikkat edeceğiz? Bu soruların cevabı çok basittir
aslında; ancak bazen duygusallığımız önümüzü göremememize neden olur ve biz “körün
karanlıkta odun aradığı gibi” odun ararken bir de bakmışız ki elimize odun
yerine yılan gelmiş! Hayatın gerçeklerini düşünerek oy/vekalet vereceğimiz
kişilerin güvenirlik derecelerini; özellikle de geçmişteki ideolojik
tavırlarını göz önünde bulundurarak dünya görüşünün ne olduğunu, işin
ehli/uzmanı olup olmadığını, inancını, Allah’tan korkup korkmadığını,
inancımızla barışık olup olmadığını ve eline imkan verildiğinde neler
yapabileceğini iyice anlayıp/tanıdıktan sonra bizim adımıza işlemler yapabilme
yetkimizi/vekaletimizi/oyumuzu vermemiz gerekir.
“Ben pehlivanım” diyen herkesi pehlivan olarak kabul edersek;
yanılma olasılığımız çok yüksektir.
Allah hayırlı sonuçlar versin inşallah!