17 May 2023

Tarih tekerrür eder mi? (6)

Seçimin hızlı günleri geride kaldı ve hayalcilerin hoplayan yüreklerinin atış hızı da hoplamaya devam ediyor... Kendi açılarından haklıdırlar. Yıllarca aç kalan bir canlının hayalinde peynir görmesi, günlerce susuz kalanın seraplar görmesi gayet normaldir. Üstat Sezai Karakoç: ”Su özleminden seraplar türer!” der bir yazısında. Bir varlığı çok özlüyorsanız onunla ilgili hayaller görür ve sanrılarla yaşarsınız. Günlerce aç kalan tavuk, rüyasında hep kendini darı ambarında görür ve bununla mutlu olur. Ancak bu mutluluk rüya bitene kadardır. Uyanınca yine açlığın verdiği sıkıntılarla baş başa kalır ve tekrar uyumak ister ancak açlıktan uykuya da dalamaz.

İnsanoğlu bir şeye kavuşma arzusuyla kıvranır da kıvranır; ancak o istediğine kavuşunca işlerin hayal ettiği gibi olmadığıyla karşılaşınca da “sükut-u hayale” yani hayal kırıklığına uğrar. “Ben bir kavuşayım da ilerisi ne olursa olsun!” demek akıllıca bir davranış değildir.

Ünlü özgürlükçü ve şair, yazar, siyasetçi ve Osmanlı devlet yönetimi tarihinde önemli bir yere sahip olan “Tanzimat Döneminin” önde gelenlerinden Nemık Kemal; ünlü “Hürriyet Kasidesi’nde” şöyle itirafta bulunur:

 

Ne efsunkar imişsin ey didar-ı Hürriyet,

Esiri aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten!

 

Açıklarsak: Ey gözümüzün nuru gibi değer verdiğimiz özgürlük, sen ne kadar büyüleyici imişsin ki biz tutsaklıktan kurtulalım derken bir de baktık ki senin aşkının tutsağı olmuşuz. Yani bir tutsaklıktan kurtulalım derken bir başka tutsaklığa boyun eğmek zorunda kaldık. Sonuçta yine tutsaklık, yine tutsaklık!

Halk arasında güzel bir deyimimiz var: “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak!” Seçmenlerden bir kısmı biz bu “iktidar partisinden” kurtulalım da ne olursa olsun. Tamam kurtulalım da gelecekte bizi nelerin beklediğini biliyor muyuz? Ya da gelecektekilere ne derece güveniyoruz. “Ya yağmurdan kurtulup doluya yakalanırsak!” Korkarım ki o zaman eyvah diyeceğiz! Ancak; o zaman “dizlerimizi dövmenin” bir yararı olmaz. Zira; “Son pişmanlık fayda vermez!”

İnancımıza göre -ki halkımızın % 99’u elhamdulillah Müslümandır- bir şeyi inadına ve ne pahasına olursa olsun/her şeye rağmen istemek doğru değildir. Allah’tan hayırlısını istemek inancımızın gereğidir. Zira biz neyin hayırlı, neyin de şer/kötü olduğunu bilemiyoruz. Allah, kerim kitabında şöyle buyurur, biz Müslümanlara: ”.......Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara:216)

Şu isteğim olsun da neye mal olursa olsun demek sakıncalıdır. Bir işe balıklama atlamak sonunda bize pahalıya mal olabilir.

Şimdi ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimi önümüze geldi. Ne yapacağız, oy verirken nelere dikkat edeceğiz? Bu soruların cevabı çok basittir aslında; ancak bazen duygusallığımız önümüzü göremememize neden olur ve biz “körün karanlıkta odun aradığı gibi” odun ararken bir de bakmışız ki elimize odun yerine yılan gelmiş! Hayatın gerçeklerini düşünerek oy/vekalet vereceğimiz kişilerin güvenirlik derecelerini; özellikle de geçmişteki ideolojik tavırlarını göz önünde bulundurarak dünya görüşünün ne olduğunu, işin ehli/uzmanı olup olmadığını, inancını, Allah’tan korkup korkmadığını, inancımızla barışık olup olmadığını ve eline imkan verildiğinde neler yapabileceğini iyice anlayıp/tanıdıktan sonra bizim adımıza işlemler yapabilme yetkimizi/vekaletimizi/oyumuzu vermemiz gerekir.

“Ben pehlivanım” diyen herkesi pehlivan olarak kabul edersek; yanılma olasılığımız çok yüksektir.

Allah hayırlı sonuçlar versin inşallah!