29 Mart 2023

Tarih tekerrür eder mi?

Bakara Suresi’nin 114. ayetinde Allah, insanları şöyle uyarıyor: "Allah'ın mescitlerinde, onun adının anılmasını engelleyen ve oraları yıkmaya çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Oysa oralara ancak korkulu bir saygı içinde girmeleri yakışık alır. Bunları, dünyada rezil olmak, ahirette de büyük bir azap beklemektedir."

Allah’ın bu uyarısının kapsamına girenler şu iki suçu işlemiş olanlardır. Bu suçlar şu  şekilde işlenmiş olabilir:

1. Mescitlerin içinde ibadet yapılmasını; yani Allah'ın adının anılmasını engellemek!

2. Mescitleri yıkmak, kapatmak, satmak veya dönüştürüp başka amaçlarla kullanmak!

19. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz Parlamentosunda Müslümanları (Osmanlı Devleti’ni)  dize getirememenin nedenleri ve yenebilmenin yollarının tespiti ile ilgili olarak uzun tartışmalar ve görüş alışverişleri yapılır. Bir türlü bir karara varılamayınca; o zamanın İngiliz başbakanı Gladstone, “Mal bulmuş mağribi!” olarak: “Müslümanları bu kitaptan uzaklaştırmalısınız! Bu kitapla (elindeki Kur’an-ı Kerim’i gösterir) olan bağlarını koparmalısınız. Müslümanlar bu kitaba bağlı hareket ettiği sürece, biz onları yenemeyiz ve hayallerimizi gerçekleştiremeyiz.” Artık yöntem bulunmuştu: “Müslümanları Kur’an-ı Kerim’den uzaklaştırmak!”

Bu planın ilk aşaması olarak Türkiye’de Kur’an-ı Kerim’in okunması ve öğrenilmesi yasaklandı. Bu olaya yaşanmış bir örnek vermek istiyorum: Dedem köyde çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretiyormuş. Muhtar, artık bundan sonra ders veremezsin diye uyarmış ve ondan sonra çocuklara mağarada gizlice ders vermeye devam etmiş; ders bitince de çocuklar elifbalarını  mağarada saklayıp eve geliyorlarmış.

İkinci aşamada ise camiler kapatılarak at harası, depo veya barınak yapıldı. Bu amaçla Anadolu’da birçok cami ihtiyaç fazlası ilan edilerek satıldı veya birilerine kiraya verildi. Çoğu da yıktırılıp depo, fabrika olarak kullanıldı.

Yine bu planın bir parçası olarak Türkiye’de tam 17 yıl ezanın orijinal olarak okunması yasaklandı.

 Planın ikinci  aşamasının ülkemizde gerçekleştirildiğini kanıtlayan somut olaylara gelince:

Tek Parti tarafından hazırlanan birtalimatnameyle; "Beş yüz metre  yakında olan ikinci caminin gereksinim fazlası olarak kabul edilmesi" hükmü getirilmiştir. Böylece gereksinim fazlası bırakarak camilerin, önce kapatılması arkasından da satılmasının yolu açılmıştır...

Daha sonraları ise çıkarılan 2845 sayılı yasanın l/2. maddesine göre; "Gereksinim fazlası olarak kabul edilen cami ve mescitler yeni yöntem ve yasal düzenlemelere göre kendilerinden başkaca yararlanılmak üzere kapatılır!" denmiştir.

Dr. Nazif Öztürk'ün, Vakıflar Genel Müdürlüğünün arşiv kayıtlarında yaptığı araştırmalara göre; 1926-1972 yıllan arasında 2.815 cami ve mescit satılmıştır.

Afyonkarahisar'daki Umurbey At Pazarı Camii, Afyonkarahisar gibi geniş bir ovada kurulu bulunan şehirde başka bir yer kalmamış gibi 1933 yılında Cumhuriyetin 10. Yıl hatırası için 1290 TL'ye Afyon Belediye Encümenin 1168 no.’lu kararı ile kamulaştırılmıştır. Camii yıktırılmış ve yerine Avusturyalı heykeltıraş H. Krippel'e 59.446 TL'ye Zafer Anıtı yaptırılmıştır.

Yine Tek Parti dönemde ülkedeki camilerin %50'si satılmıştır. Camilerin üçüncü şahıslara veya kamu kuruluşlarına satışı yetmemiş gibi, bir kısmı da parti binası veya halkevi olarak satılmıştır.

Edremit Yıldırım Beyazıt Camii, avlusu ve bitişiğindeki mezarlık 300 lira bedelle Tek Partiye satılmıştır.

İstanbul'da Yavaşça Şahin Camii ve Tekkesi 1.000 TL bedelle  partinin İstanbul il başkanlığına satılmıştır.

Gaziantep Balıklı Selim Efendi Camii partiye 1660 TL'ye satılmıştır.
İstanbul Küçüksu Camii üzerine "altıok" işareti konularak parti teşkilatı haline getirilmiştir.

Bu dönemde, birçok cami hiç gereği yokken orduya da tahsis edilmiştir. Ordu da bu camileri, yatakhane, depo, mühimmat deposu, hava savunma bataryası, at ahırı, samanlık, v.s olarak kullanmıştır. Öyle ki, Bursa Karacabey'deki tüm camiler orduya tahsis edilmiş ve halkın namaz kılacağı hiçbir camii kalmamıştır.

Konya'daki Alâeddin Cami ve müştemilatı da Orduya tahsis edilmiştir. Cizre'deki M. Nuri Camii askeri tavla ve samanlık olarak tahsis edilmiş, sonra da kumarhane olarak kullanılmıştır.

Bursa Osmangazi Şahadet Camii; uzun süre koğuş ve bando-mızıka eğitim yeri olarak kullanmıştır.

Dr. Nazif Öztürk'ün tespitlerine göre, Türkiye'de toplam 488 adet cami Askeriye'ye tahsis edilmiştir.

Çorum Osmancık Akşemsettin Camiine hayvan konulmuş, Kemalpaşa'daki 12 caminin biri cezaevi, biri ot deposu, on tanesi de askeriyenin tasarrufuna verilmiştir. Karaman'da Nuh Paşa Camii depo, Arapzade Camii tahıl ambarı haline dönüştürülmüştür. Malatya'da bulunan Çınarlı Camii önce kışla, sonra  zahire ambarı olarak kullanılmıştır. Bursa'daki Şehreküstü ve Reyhan Camileri ot deposu olarak kullanılmıştır. Kahramanmaraş'taki Cumhuriyet Mahallesi Ulu Camii, kapatılarak ahır haline getirilmiştir. Konya Ereğli'deki Selimiye Camii, 1950'li yıllara kadar semer, kaşağı ve gübre deposu olarak kalmıştır. Söğüt'teki Ertuğrul Gazi Camii tahıl deposu, Çaltı Köyü camii ise deri deposu haline getirilmiştir. Antalya Yivli Minareli Camii bir dönem ahır olarak kullanılmıştır. Siverek Sulu Camii depo-ahır olarak kullanılmıştır. Bingöl Isfahan Bey Camii tahıl deposu ve hayvan tablası olarak kullanılmıştır. Bolu'da Musa Paşa Camii, köpek yuvası ve hela olarak kullanılmıştır. Keşan'da 7 adet tarihi cami hayvan yemliği olarak kullanılmıştır. Yine Dr. Nazif Öztürk'ün tespitlerine göre, Türkiye'de toplam 120 adet cami Ziraat Bankası ve TMO’nun hububat deposu olarak kullanılmıştır.

Yine Tek Parti dönemde camiler üzülerek belirtelim ki içkili lokanta ve pavyon bile olmuştur. Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice; dedesinin Amasra'da yaptırdığı Eyice Mescidi’nin satılıp içkili lokantaya dönüştürülmesine mani olamadığını büyük bir üzüntü ile anlatmıştır. Katip Mustafa Çelebi Cami satılmış olup bugün, aynı mahalleye adını vermesine rağmen Çukurçeşme Sokaktaki caminin yerinde meyhane mevcuttur.

Tek Parti döneminde 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre; Ayasofya Camii müzeye çevrilmiştir. (Avukat Ali Özkaya)

Allah, Kerim Kitabı hürmetine aklımızı başımıza almamızı ve doğru yoldan (sırat-ı müstakim) ayrılmamamızı nasip eylesin inşallah!