Tarih tekerrür eder mi?
Bakara Suresi’nin 114. ayetinde Allah, insanları şöyle uyarıyor: "Allah'ın mescitlerinde, onun adının anılmasını engelleyen ve oraları yıkmaya çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Oysa oralara ancak korkulu bir saygı içinde girmeleri yakışık alır. Bunları, dünyada rezil olmak, ahirette de büyük bir azap beklemektedir."
Allah’ın
bu uyarısının kapsamına girenler şu iki suçu işlemiş olanlardır. Bu suçlar
şu şekilde işlenmiş olabilir:
1.
Mescitlerin içinde ibadet yapılmasını; yani Allah'ın adının anılmasını
engellemek!
2.
Mescitleri yıkmak, kapatmak, satmak veya dönüştürüp başka amaçlarla kullanmak!
19. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz Parlamentosunda Müslümanları
(Osmanlı Devleti’ni) dize getirememenin
nedenleri ve yenebilmenin yollarının tespiti ile ilgili olarak uzun tartışmalar
ve görüş alışverişleri yapılır. Bir türlü bir karara varılamayınca; o zamanın
İngiliz başbakanı Gladstone, “Mal bulmuş mağribi!” olarak: “Müslümanları
bu kitaptan uzaklaştırmalısınız! Bu kitapla (elindeki Kur’an-ı Kerim’i
gösterir) olan bağlarını koparmalısınız. Müslümanlar bu kitaba bağlı hareket
ettiği sürece, biz onları yenemeyiz ve hayallerimizi gerçekleştiremeyiz.”
Artık yöntem bulunmuştu: “Müslümanları Kur’an-ı Kerim’den uzaklaştırmak!”
Bu planın ilk aşaması olarak Türkiye’de Kur’an-ı Kerim’in okunması
ve öğrenilmesi yasaklandı. Bu olaya yaşanmış bir örnek vermek istiyorum: Dedem
köyde çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretiyormuş. Muhtar, artık bundan sonra ders
veremezsin diye uyarmış ve ondan sonra çocuklara mağarada gizlice ders vermeye
devam etmiş; ders bitince de çocuklar elifbalarını mağarada saklayıp eve geliyorlarmış.
İkinci aşamada ise camiler kapatılarak at harası, depo veya
barınak yapıldı. Bu amaçla Anadolu’da birçok cami ihtiyaç fazlası ilan edilerek
satıldı veya birilerine kiraya verildi. Çoğu da yıktırılıp depo, fabrika olarak
kullanıldı.
Yine bu planın bir parçası olarak Türkiye’de tam 17 yıl
ezanın orijinal olarak okunması yasaklandı.
Planın
ikinci aşamasının ülkemizde
gerçekleştirildiğini kanıtlayan somut olaylara gelince:
Tek Parti tarafından hazırlanan birtalimatnameyle; "Beş yüz metre
yakında olan ikinci caminin gereksinim fazlası olarak kabul
edilmesi" hükmü getirilmiştir. Böylece gereksinim fazlası bırakarak camilerin,
önce kapatılması arkasından da satılmasının yolu açılmıştır...
Daha sonraları ise çıkarılan 2845 sayılı yasanın l/2.
maddesine göre; "Gereksinim fazlası olarak
kabul edilen cami ve mescitler yeni yöntem ve yasal düzenlemelere göre
kendilerinden başkaca yararlanılmak üzere kapatılır!" denmiştir.
Dr. Nazif Öztürk'ün, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün arşiv kayıtlarında yaptığı araştırmalara göre; 1926-1972
yıllan arasında 2.815 cami ve mescit satılmıştır.
Afyonkarahisar'daki Umurbey At Pazarı Camii, Afyonkarahisar gibi geniş bir ovada kurulu bulunan şehirde başka
bir yer kalmamış gibi 1933 yılında Cumhuriyetin 10. Yıl hatırası için 1290
TL'ye Afyon Belediye Encümenin 1168 no.’lu kararı ile kamulaştırılmıştır. Camii
yıktırılmış ve yerine Avusturyalı heykeltıraş H. Krippel'e 59.446 TL'ye
Zafer Anıtı yaptırılmıştır.
Yine Tek Parti dönemde ülkedeki camilerin %50'si
satılmıştır. Camilerin üçüncü şahıslara veya kamu kuruluşlarına satışı
yetmemiş gibi, bir kısmı da parti binası veya halkevi olarak
satılmıştır.
Edremit Yıldırım Beyazıt Camii,
avlusu ve bitişiğindeki mezarlık 300 lira bedelle Tek Partiye
satılmıştır.
İstanbul'da Yavaşça Şahin Camii ve
Tekkesi 1.000 TL bedelle partinin
İstanbul il başkanlığına satılmıştır.
Gaziantep Balıklı Selim Efendi Camii partiye 1660 TL'ye satılmıştır.
İstanbul Küçüksu Camii üzerine "altıok" işareti
konularak parti teşkilatı haline getirilmiştir.
Bu
dönemde, birçok cami hiç gereği yokken orduya da tahsis edilmiştir. Ordu da bu
camileri, yatakhane, depo, mühimmat deposu, hava savunma bataryası, at ahırı,
samanlık, v.s olarak kullanmıştır. Öyle ki, Bursa Karacabey'deki tüm camiler
orduya tahsis edilmiş ve halkın namaz kılacağı hiçbir camii kalmamıştır.
Konya'daki
Alâeddin Cami ve müştemilatı da Orduya tahsis edilmiştir. Cizre'deki
M. Nuri Camii askeri tavla ve samanlık olarak tahsis edilmiş,
sonra da kumarhane olarak kullanılmıştır.
Bursa
Osmangazi Şahadet Camii; uzun süre koğuş ve bando-mızıka
eğitim yeri olarak kullanmıştır.
Dr.
Nazif Öztürk'ün tespitlerine göre, Türkiye'de toplam 488 adet
cami Askeriye'ye tahsis edilmiştir.
Çorum
Osmancık Akşemsettin Camiine hayvan konulmuş, Kemalpaşa'daki 12
caminin biri cezaevi, biri ot deposu, on tanesi de askeriyenin
tasarrufuna verilmiştir. Karaman'da Nuh Paşa Camii depo, Arapzade
Camii tahıl ambarı haline dönüştürülmüştür. Malatya'da bulunan
Çınarlı Camii önce kışla, sonra
zahire ambarı olarak kullanılmıştır. Bursa'daki Şehreküstü ve
Reyhan Camileri ot deposu olarak kullanılmıştır. Kahramanmaraş'taki
Cumhuriyet Mahallesi Ulu Camii, kapatılarak ahır haline
getirilmiştir. Konya Ereğli'deki Selimiye Camii, 1950'li yıllara kadar semer,
kaşağı ve gübre deposu olarak kalmıştır. Söğüt'teki Ertuğrul Gazi Camii
tahıl deposu, Çaltı Köyü camii ise deri deposu haline
getirilmiştir. Antalya Yivli Minareli Camii bir dönem ahır olarak
kullanılmıştır. Siverek Sulu Camii depo-ahır olarak
kullanılmıştır. Bingöl Isfahan Bey Camii tahıl deposu ve hayvan tablası
olarak kullanılmıştır. Bolu'da Musa Paşa Camii, köpek yuvası ve hela
olarak kullanılmıştır. Keşan'da 7 adet tarihi cami hayvan yemliği olarak
kullanılmıştır. Yine Dr. Nazif Öztürk'ün tespitlerine göre, Türkiye'de
toplam 120 adet cami Ziraat Bankası ve TMO’nun hububat deposu olarak
kullanılmıştır.
Yine Tek Parti dönemde camiler üzülerek belirtelim ki içkili
lokanta ve pavyon bile olmuştur. Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice;
dedesinin Amasra'da yaptırdığı Eyice Mescidi’nin satılıp içkili
lokantaya dönüştürülmesine mani olamadığını büyük bir üzüntü ile
anlatmıştır. Katip Mustafa Çelebi Cami satılmış olup bugün, aynı
mahalleye adını vermesine rağmen Çukurçeşme Sokaktaki caminin yerinde meyhane
mevcuttur.
Tek Parti döneminde 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararına göre; Ayasofya Camii müzeye çevrilmiştir. (Avukat Ali
Özkaya)
Allah,
Kerim Kitabı hürmetine aklımızı başımıza almamızı ve doğru yoldan (sırat-ı müstakim)
ayrılmamamızı nasip eylesin inşallah!