Tarihe değer vermek
İnsanlar geçmişleriyle bilinir ve tanınırlar. Başlarından geçmiş olaylardan hareketle insan topluluklarının, devletlerin geleceği, tutum ve davranışları öngörülebilir; o topluluklarla ilgili yargılarda bulunulabilir. İnsanların geçmişten ders alarak gelecekle ilgili doğru kararlar verebilmesi toplulukların geride bıraktığı eserlerle mümkündür. Nasıl ki kişiler eserleriyle biliniyorsa; kişilerin oluşturduğu topluluklar da eserleri oranında bilinir, tanınır ve haklarında olumlu ya da olumsuz yargılarda bulunulur. Bu bakımdan tarihi eser, yaşayan toplumun aynasıdır. Bu ayna o topluluğun geçmişini gösterir. Kim aynada kendisini güzel, hoş, olumlu görmek istemez ki?
Yaşadığımız şehir Diyarbakır’ımızda paha
biçilmez nice tarihi eserlerimiz vardır. Bunları olabilecek tehlikelerden
korumamız, herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmışlarsa onları restore etmemiz;
canlı ve diri tutmamız gerekir. Bu eserlerin, o yerleşim yerinde oturanlar ve
ziyaret edenlerce titizlikle korunması gerekir.
Diyarbakır’ımız tarihi eserleriyle ünlü
bir şehirdir. Çünkü tarihi çok eskilere, M.Ö 3000 yıllarına dayanır. O günden
bugüne çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış; çok sayıda devletlere başkentlik
yapmış ender şehirlerden biridir. Söz konusu medeniyetlerin her biri kendi
dönemlerinde eserler bırakıp gitmişlerdir. Bu eserlerden tarihi Surlar ve bu
surlardaki burçlar son dönemlerde çeşitli restorasyonlarla canlı tutulmaya çalışılmış
ve restorasyonu halen devam etmektedir. Yine bu önemli eserlerden tarihi
camilerimiz de zamanla restorasyonlara ihtiyaç duymuş ve restore edilmiştir. Bu
eserlerin restore edilmesinde etkisi ve yardımı olan yetkililere teşekkür
ederiz. Ancak bu bakım ve onarımlara ihtiyacı olan bazı eserlerimiz yardım beklemektedirler.
Bunlardan biri de Dört Ayaklı Minare’dir. Dört ayaklı Minare’miz yıllara meydan
okumaktadır; ancak - Allah korusun - o nazenin ayaklarına bir zarar gelir diye
endişe ediyorum. Buradan yetkililere sesleniyorum: Lütfen, o güzelim ayaklarını
koruyalım. Mühendis ve teknik eleman arkadaşlarımız daha iyi bilirler; ancak
bir proje yapılıp tez zamanda minarenin dört ayağını koruma almak gerekir. İnsanlar
bakıp incelesinler; ancak o nazenin ayaklara ve dolayısıyla minaremize bir
zarar gelmesin!
Bir başka isteğimiz de Diyarbakır’ın
639’da ilk valiliğini yapan Allah Resulü’nün (s.a.v.) değerli sahabesi Hz.
Sa’saa ‘nın (r.a.) mezarının olduğu yerin yeniden düzenlenmesini istiyoruz.
Diyarbakır Vakıflar Bölge eski Müdürü değerli kardeşim Metin Evsen Bey’in
çabaları sonucu eski durumuna uygun bir restorasyon yapılmak istendi; o günün
imkanlarıyla ancak bugünkü duruma getirilebildi. Söz konusu eserin ilk şekli
bugünkü gibi değildi. Üstelik bugün mevcut yapı halka açık olmadığı gibi, buranın
ne olduğu veya geçmişi ile ilgili bilgi de yoktur. Bu önemli eserin tarihi
bilgisi ile ilgili bir levhanın tez
elden yazılıp asılmasının gerektiğini ilgili ve yetkililerin bilgisine ve
dikkatine sunuyorum. Yapılması gereken ikinci önemli iş de burada bugün tarihi
özelliğe sahip bir türbe ve o türbenin yanında yine tarihi bir mescit yapılmalı
ve mescit kısmı ibadete; türbe kısmı da ziyarete açık olmalıdır.
Şehrimizin önemli tarihi eserlerinden
biri de sahabe Hz. Halid bin Velid’in (r.a.) oğlu Hz. Süleyman ve 27 sahabe
arkadaşlarının türbeleridir. Bu tarihi eserle ilgili bilgimiz maalesef net ve
yeterli değildir. Kaynaklarda burada sahabelerin gömülü oldukları ve adları sayılmaktadır;
ancak bunların mezarları ya da türbeleri ortada yoktur. O günkü şartlarda belki
mezar yapılamamış veya özen gösterilememiş olabilir; ancak bugünkü imkanlarla
bu konu aydınlatılabilir ve türbeleri yapılabilir. Burada yatan bu şehit
sahabelerin mezarlarının olduğu yeri -ki
buranın caminin altındaki bodrum olduğu söylenir - maalesef bilmiyoruz. Bu konuda
gerekli araştırma ve çalışmaların yapılıp bir an evvel bu sahabelerin mezarları
yapılarak ortaya çıkarılması ve ziyarete açılması gerekir. Diyarbakırlı veya
Aanadolu’dan gelen ziyaretçi kardeşlerimiz, bu mübarek zatların /sahabenin
mezarını ziyaret edelim diye geliyorlar; ancak ortada türbe veya mezar görmeden
üzgün üzgün gidiyorlar. Bu, şehrimiz için olmayacak bir durumdur.
Bütün yetkili ve ilgililerin dikkatine
sunuyor; en kısa zamanda gerekenin yapılmasını bekliyor ve kalın sağlıcakla
diyorum.