16 May 2018

Tebük seferi stratejisinin Kudüs izdüşümü

ABD'nin büyük elçiliğini Kudüs'e taşıyarak bölgede sürdürmek istediği planları

ABD büyük elçiliğini Kudüs'e taşıyarak, Mezopotamya ve Ön Asya da yapmak istediği işgaller için ayrı bir kıvılcım başlattı. ABD'nin bu savaş öncesi strateji sürecini, daha önce yahudi damadı olan Trump açıklamıştı.

Bu stratejinin Ramazan öncesi hemen başlatılması, ve bu süreçte şimdiki rakam olarak 37 Filistinli'nin öldürülmesi, binlerce yaralının olması, yapılmak istenilen projenin kararlılığını gösteriyor. Türkiye'nin öncülüğünde 120 yakın devlet tarafından  daha önce BM'de  tepki gösterilen ve kabul edilemez açıklaması yapılan ABD'nin aldığı Kudüs kararı; çatışmaları en üst düzeye çıkararak, Filistinli insanların katledilmesine kadar gidiyor.  Bunun elbette duracağı bir yer vardır. Ancak bu iki ileri bir geri şeklinde olacaktır.

Bölgede sürekli kanı akan Müslümanlarıdır. Kanı akıtanda emperyal hedefleri olan  silah gücünü elinde tutan batıdır. Batının bu stratejisini,    adım adım  gerçekleştirdiği programlar olup,  görünen bu  olumsuz sonuçları asıl ayakta tutan unsurlardır.  Anlayacağınız çok yönlü alt yapısı beslenmiş bir programdır.

Oynanan oyunların çokluğu ve buna yön veren stratejilerin ana stratejilerine hizmet edecek şekilde sürekli işletilmesi, onlar için son derece  önemlidir.

Müslümanlar, kendilerine yapılan saldırılara karşı, o an refleks veriyorlar. Oysa olması gereken; düşman saldırıya geçmeden saldırısını bir plan ve program dahilinde bilmek ve tedbir almaktır. Çünkü düşman her alanda  hedefine hizmet edecek biçimde  çalışmalarını işletmekte, olgunlaştırıp saldırıya geçmektedir. Bunun en önemli alanı da ekonomi alanıdır. Ekonomiyi kontrol ettikleri, kendi kurallarını koydukları iktisadi işleyiş biçimidir. Bunu yönetimlere siyasal baskı olarak kullanır ve sahada oyunu kurguladığı gibi yürütür. Bu süreci Müslümanlar analiz etmiyor, düşünmüyor, gerekli tedbirleri de alamıyor.  Karşılaştığımız sonuçta maalesef bugün olduğu gibi her yerde Müslümanların kanının akması oluyor.

Ancak program uygulanırken düşman tarafından, Müslümanlarca itiraz sesleri yükseliyor.  Kendilerine itiraz edileceğini  elbette onlarda biliyor. Ancak onların bildiği bir şey daha var,  o da bu itirazın alt yapısı yoktur, dağınıktır, kendilerini zorlayacak bir strateji ile karşı karşıya olmayacaklardır.

Sözde  Arap ülkeleri  çıkacak  halkı yatıştırma adına, kendi  oyun kurucularına, itiraz edecek. Bunu yapmalarını da yine oyun kurucuları ister. Aksi taktirde halkın, bu itirazların yapılmayışı karşısında kukla yönetimlere patlaması, akabinde içeride yerleştirdikleri kuklalarını da kaybedebilirler.

Ön Asya'da, Mezopotamya'da bir Filistin sorun yoktur, İsrail sorunu vardır.  Çünkü sorun İsrail'in kendisidir. Silah gücü ile izlediği kan dökücü işgalci tutumudur. Batı bu bağlamda Müslümanların üzerinde sürekli bir etkili gücü olarak  İsrail'i kullanmakta, sözde çözüm arayışları ile zamana yayılan süreçte hedeflerine adım adım yaklaşmaktadırlar.

1960 dan bu yana  İsrail'in  işgalci süreci olan  Filistinlilerin topraklarını gasp etmeleri,  hep  ara geçiş, söz de barış süreçleri ile en zirveye geldikten sonra, yeni bir  sürece geçmiştir. Batının sürekli bunu yapması, Müslümanların gerçek manada uyanmasını engellemek içindir. Bu  uygulanan parça strateji olup, ana strateji olan bütüne hizmet eder niteliktedir.

Müslümanların sorunu nedir?

Öncelikle Müslümanların yeniden Müslüman olması gerekir.  Müslümanlar eğer Allah'ın istediği gibi bir iman ve duruş  sergilemiş olsalardı,  emperyal  projeler asla bu kadar gerçekleşemezdi. Bu olumsuzlukların nedeni, Müslümanların Allah'la aralarında oluşmuş temel problemden kaynaklanıyor.

Allah'ın kendilerine önerdiği düşmana  karşı nasıl davranması gerektiği stratejisini hiçe sayıp; bölgesel, gurupsal , hizipsel kabulleri mutlaklar olarak, kendilerini bu bağlamda bağlayıcı kıldılar. İşte ilk kırılması gereken burasıdır.

Oysa Müslümanların çok sevdiği, Allah'ın  da Kur'an'da   ‘'Allah'ın elçisinde sizin için güzel örnek vardır'' demesi ; düşmana karşı strateji belirleme ve önceden hamleleri yaparak asıl oyun kurucu olma niteliği, mevcut duruma baktığımızda Müslümanlar tarafından ne derece dikkate alındığını görüyoruz.

 Allah'ın resulü ( selam ona ve tüm elçilere olsun) Tebük seferinde; Bizans İmparatoru Herakleios' un, İslamiyet'in yayılmasını engellemek amacıyla, büyük bir orduyla Arap Yarımadası üzerine sefere çıktığı haberlerinin ( söylenti ) alınmasına karşı, Allah'ın Resulü büyük bir ordu hazırlayarak  Kuzey Arabistan'ın uçlarına kadar gitmişti. İşte bu oyun kuruculuktur, ana stratejiyi doğru okuyup doğru hamle yapmaktır.

Müslüman halkın yanında Müslüman yöneticilerinde  terk ettiği bir gerçek daha vardır ki, o da Allah'ın anlattığı elçisinin, dış ilişkilerde ve olaylar karşısında stratejik olarak erkenden pozisyon alma  nitelikleridir.

Hepiniz Allah'ın ipine sım sıkı tutunun. Fırkalara ayrılmayın....Allah size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki böylece hidayete erersiniz (Ali imran 103)

Selam ve dua ile...