15 Temmuz 2017

Tekvin

Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. Ahzab Sûresi 22

Karanlığı delen tek bir yıldız mıydın yoksa milyonlarca yıldız mı o gece bilmiyorum milletim! Bildiğim bizatihi Tanrı'nın meydan okumasıydın. Melekler bile yoktu arada. Sanki yardım teklif eden Cebrail'e Rabbimiz'le aramızdan çekil demişti hepsi tekbir ses. Öyle ki ne yana bakılsa yalnız Allah'ın vechi görülürdü. Demir tankların peşinde zebraları süren yeleli arslanlar gibiydin. Ki o arslanlar sanki Tanrı'nın sözlerinde sana misâl olmak için yaratıldılar. Işıyışın ve bir lâv olup akışın senin ne güzel...

Zifiri karanlıkta, gecenin bağrında, kör kuyularda, örümceğin ağında, akrebin kıskacında, engereğin sarmalında, yaban arılarının ve kenelerin dalamasında, sırtlanların dişleri arasındaydın milletim. Ama gün doğarken hepsini yenik ekin yapraklarına dönüştürdün. Ayakları üzerinde dimdik duran  ve sabahla doğan bir tek sen vardın.

O sabah, havsalaların almayacağı hâinliği, erkeğiyle kadınıyla masum insanlarımıza yapılan vahşi kıyımı, kendi uçaklarımızla devlet başkanlığımızın, özel harekât polislerimizin ve meclisimizin bombalanmasını konuşmak yerine, köprüde teslim alınırken tartaklanan melun hainleri hüzünlü güzellemeler eşliğinde esas mevzu hâline getirenler bugün de benzer mevzilerde aynı amaçla top çeviriyorlar.

Şimdi de 15 Temmuz'un ruhunu diri tutacak, teyakkuz şuurunu çoğaltacak hususların konuşulmasını istemiyorlar.  Bu yüzden kasten saçmalıyor, abesler üzerinde lâk lâk ve mugalata yapıyorlar. 15 Temmuz'u anmak için hazırlanan afişleri sevememişler çünkü resimlerde teslim alınan ve acziyet içinde görünen kimseler Türk subayı ve Türk askeriymiş. Bunu görmek askerimizin moralini bozarmış. Arsızlığınız mı daha büyük, ihanetiniz mi çözemiyorum. Bu itirazlar ve bu sözlerle düşmanlar tarafından devşirilmiş ve bizzat düşman askeri olmuş darbeci hâinlerle ordunun geri kalanı arasında duygusal bir irtibat ve ortaklık tesis etmeye çalışıyorsunuz. İdrara pis derseniz temiz su alınır diyenler ikisinin birbirine karışmasını isteyenlerdir.

Yâni onlar afişlerin yaşananları birebir yansıtmasına tahammül edemiyor ve gerçeğe sansür uygulanmasını istiyorlar. Kadın, erkek, genç, çocuk 249 kahramanımızı şehit, binlercesini gazi eden katil ve hainlerin üzerinde balerin kıyafeti mi vardı? Böyle eveleyip geveliyorsunuz çünkü katil ve hainlerin milletin volkanik celâline, sarsılmaz iradesine ağlayarak ve acziyet içerisinde teslim olması aslında milletinin bir parçası olan subay ve askerlerimizi değil sizi rencide ediyor. Çünkü aynı ihanetin bedenine bağlı uzuvlarsınız. ihanetin eli kırılınca dili ah ediyor, o kadar...

Dinleyin Türk'e ihanetin daimi suflörleri! Daha 16 Temmuz sabahı neden kontrollü darbe sakızı çiğnenmeye başladığınızı bilmiyor muyuz? Neden “tabi canım, çomarlar F 16'ların üstüne atladılar, tankları elleriyle durdurdular” tıslamalarıyla tahkir ve tezyifi harladığınızı anlamıyor muyuz? Ya da neden darbeyi millet değil aslında “ordu engelledi geyiği” sahada çevrilmeye başlandı bilmiyor muyuz? Bunun sadece ama sadece üç sebebi var.  Milletin kendi gücünün farkına varmasını istemiyorsunuz.  İleride harekete geçirmeyi tahayyül ettiğiniz ihanet unsurlarının cesaretlerinin tamamen kırılmasına mâni olmak istiyorsunuz. Bir de ihanete teşne, tüm hainlerle dâima hemfikir olmaya hazır ve râzı kitlenizin Milletin ekserisini teşkil eden imanlı ve milli ana gövde karşısında ne kadar aciz, zavallı, küçücük ve niteliksiz olduğunun görülmesini istemiyorsunuz.

 Kısaca gerçekte istemediğiniz milletin bundan böyle gerçekleşecek her ihanet, darbe ve işgal teşebbüsünü püskürtecek muhkem ve değişmez bir güç olarak temeyyüz etmesidir, biliyoruz fakat size geçmiş olsun efendiler...

15 Temmuz'un görkemini kendi çirkeflikleriyle sıvamaya çalışanların çıkardığı ve üzerine tüy diktiği yaş zevzekliklerden biri de emir kulu olan “askerler” mavalıydı. Söyleyin erenler, ekip arabasıyla, üniforması, rozeti ve silahıyla kuyumcu soyarken yakalanan polisin kendisinin mâsum olduğunu soygun için âmirinden emir aldığını söylemesi karşısında ne düşünürsünüz?  İşte bundan çok daha komik ve sefil bir şeyler söylüyorsunuz. O polisin ilk vazifesi nasıl kendisinden bunu isteyen amirini derdest etmekse, ülkesine, milletine ve milletinin iradesine saldırı emri alan her askerin ilk vazifesi bu ihanet emrini veren haini etkisiz hâle getirmektir. O elinde silahı varken üstelik görevi olduğu halde, çıplak elleriyle ve bayraklarla tankların karşısına çıkan ve paletlerin altında can veren, kurşunlanan kadınlar kadar cesur olamıyorsa, ayrıca canını tehlikeye atmama adına süklüm püklüm ihanetin içinde duruyorsa akabinde gelen zilletin sorumluluğuna katlanmak zorundadır.

Türk'ün tekvini yeniden tahakkuk etti ve bitti.