15 Mart 2016

Terörün hedefi halkın boyun eğmesidir

Terörizm, siyasal, dinsel ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere; resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımıdır. Arapçada “Tedhiş” olarak tanımlanır ki, tedhiş sözcüğü, "korku salma, yıldırma" anlamlarına gelir.

Geçtiğimiz hafta; MLKP, PKK, TKP/ML, DKP, MKP, TKEP/L, TİKB, THKP-C/MLSPB ve Devrimci Karargâh, Aralık ayından itibaren yürütülen tartışma sürecinin ardından Halkların Birleşik Devrim Hareketi'nin kuruluşunu ilan ettiler. Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) örgütünün kuruluşu Kandil'de düzenlenen toplantı ile açıklandı. Kandil'deki basın toplantısında konuşan Duran Kalkan şunları söylüyordu: "Devrim ve sosyalizmin zaferde kararlı olduğunu bir kere daha ilan ediyoruz. 12 Mart 1971 darbesi Denizleri, Mahirleri, İbrahimleri katletti. Ancak onların ruhu, direnişleri, bilinçleri, amaç ve özlemleri burada bulunuyor. Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm iddiamızı 45 yıl önce olduğu gibi bugünde sürdürüyoruz. Yeni bir faşist diktatörlük kurmaya çalışan AKP faşizmine karşı devrimi başarıya ve zafere götürme amacıyla bu birliği kurmuş bulunuyoruz. Faşizme karşı mücadele etmek isteyen tüm kesimlere birliğimiz açıktır, ortak mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız" şeklinde konuşuyordu.

Oysa Cemil Bayık, yürütülen tartışma süreciyle ilgili Aralık ayında şu sözleri söylüyordu; "Teslim olmayacağız. Direneceğiz. Biz mevcut durumda, tüm olanaklarımızla ve elimizdeki tüm kaynaklarla varoluş mücadelesi veriyoruz. Türkiye'nin içinden ve dışından gelen başka örgütlerle birlikte yakında bir devrimci direniş cephesinin kuruluşunu ilan etmeyi öngörüyoruz. Adını veremeyeceğim bu örgütler, AKP rejimine karşı bizimle aynı mücadeleyi paylaşıyorlar ve bizimle birlikte mücadele edecekler." Hâlbuki Rojava süreciyle beraber PKK ile YPG çerçevesinde bu örgütler alan çalışması yapıyor, şehir savaşı taktiklerinin öğreniyorlardı.

HBDH'nin kuruluşu ilan ediliyordu, lakin bu birliktelik daha önce oluşmuştu bile. 10-20 Mart tarihleri arasında ciddi eylemlerin planlandığı İstihbarat raporlarına yansımıştı. ABD Elçiliğinin vatandaşlarını uyarması da bu rapora istinadendi zaten. PKK özellikle Sur, Cizre, Silopi eksenindeki kayıplarını perdelemek için bu ittifaka girmiş, yapılacak eylemlerle bu yenilgisini unutturacağını düşünmüştür. Yoksa toplam eleman sayısı PKK'nın Lice birimi kadar olmayan 9 örgütle işbirliği yapmasının çokta büyük faydasını görmüş değildir.

Bu çerçevede yapıldığını düşündüğüm Ankara saldırısı ekseninden yeni bir okuma yapacak olursak, bu tür hedef noktası net olmayacak “fedai” eylemleri dışında bir etkinliği olmayacak Marksist, Leninist, Maoist örgütlerle onları kullanmayı hedeflemenin dışında bir katkısı olmayacak, Kürt Sorununun çözümünü daha da karmaşıklaştıracaktır. Ülkede son dönemde artan Kürt antipatisinde tavan oluşturacak eylemler organize ederek nefreti körükleyecek derin bir hedefe hizmet edecektir. Son saldırıyı kimin yaptığı bu yazı yazılırken net değildi, ama kimin olduğu noktasında kimsenin aklında şüphe yok. 

Hedef bellidir, bu ülkede Siyaseti bitirmek, İnsanlar arasında kaosu yaymak ve darbeyi çağırmak. Birileri el ele kol kola vermiş. Kendi çıkarları için Ülkeyi yakmayı, yıkmayı mubah sayıyorlar. Tüm argümanları da iyi kullanıyorlar. Özellikle sosyal medya üzerinden de korku senaryoları yazıp herkesi sinmeye zorluyorlar. Ama hayat devam edecek, gün yine doğacak, insanlar yine sokaklarda olacak, çocuklar okullarına gidecekler. Teröre boyun eğmeyeceğiz.

Onların bir hesabı varsa, Allah'ın da bir hesabı vardır. Allah hesap görücülerin en güzelidir. (Enfal/30) ona dayanıp tevekkül edelim, güzel günler yakında İnşallah…

                Ankara'da ki menfur terör saldırısından hayatlarını yitirenlere Allah'tan rahmet, yaralılara başsağlığı diliyorum.

                Allah bu ülkede hepimizin yardımcısı olsun.