30 Ekim 2015

‘Terörün tiyatrosu’ ve ‘FETÖ’ medyası

Öyle zannediyorum; çok yakında örgütün bir diğer güçle sermaye ve medya ayağı olan Samanyolu Grubu'nun da yazılı, görsel ve işitsel medyasına terörizmin finansmanının önlenmesi hakkında kanuna dayanılarak yaptırım uygulanacak.

Türkiye tam demokrasiye geçişin önündeki en önemli engelden, terör medyasından arınma sürecini yaşıyor. Bu demokratikleşme ve tam bağımsızlık yönünde önemli bir eşik.

Bilhassa derin yapılar ve çetelerle mücadele dönemlerinde hepimizin diline pelesenk ettiği klişe bir laf vardı: Devlet bağırsaklarını temizliyor…

Ne yazık ki, ‘Fetullahçı Terör Örgütü' ve medyası ile mücadele için bu laf kafi bile gelmiyor. Zira bağırsaklara düşen her parazit, vücudun kendi devinimi içerisinde temizlenmeye mahkum. Ancak bugün yaşanan durum, hücrelerin, kılcalların temizlenmesi.

‘Fetullahçı Terör Örgütü' firari elebaşısı Fetullah Gülen de örgüt militanlarına, “devletin kılcallarına sızma” talimatı vermemiş miydi yıllar önce.

Bugün o kılcallar ve o kılcalların genetiğini bozduğu hücreler temizleniyor.

Kolay değil. Hem terör örgütünü, devlet içerisindeki Paralel Devlet örgütlenmesini tasfiye etmek için kamu refleksini dinamik tutmaya çalışıyorsunuz, hem de bu örgütün kontrolünde olan yazılı görsel ve işitsel medyanın, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda yayın yapmasını engellemeye çabalıyorsunuz.

Daha vahim olan, bu medya organlarını bünyesinde bulunduran sermaye grubu da terör örgütünün para sirkülasyonu için seçilmiş amiral gemi. Örgütün finansman kaynağı.

Örgütün en önemli gelir kaynağı olan himmet paralarını hortumlamak için, grubun ukdesinde olan maden şirketi paravanlaştırılmış.

Bir taraftan, madenlerden elde edilen altınlar, devlet payını ödememek için az gösterilmiş, diğer taraftan da garibanlardan topladıkları himmetleri, bu maden şirketinin üretim hanesine kaydedip hortumlamışlar.

Dünyada hiçbir terör örgütünün bu kadar şeytani bir planla zenginleştiğine ve kendini finanse eden bir sermaye hareketliliğine sahip olduğunu göremezsiniz.

ABD'deki Yahudi lobilerini, senato seçimlerinde Yahudi senatör adaylarını desteklemişler, Yahudi yardım kuruluşlarını finanse etmişler demeyeceğim. Bizi de ilgilendirmez. Hattızatında, bir fahişenin kazandığı paraların büyük bölümünü, onun koruyucusu ve kollayıcısı olan pezevenginin aldığı bir realite var. Karşılıklı yarar çarkı bu. Fahişe korunup kollanmalı ki işini yapabilsin, her ikisi de para kazansın.

Benim üzerinde durmak istediğim bu değil!

Asıl üzerinde durulması gereken, yargısal bir işleyiş sonunda kayyum atanarak, hem sermaye hem de medya ayağının bir bölümüne vurulan darbe.

Geç kalınan bir adım. Bu sütunlarda defalarca yazdım. Örgütün finansmanı ile medyasının aynı çarkta olması, aslında işi kolaylaştıran bir tablo. Birini örgüt amaç ve hedeflerine hizmetten men ettiğinizde ötekini de men etmiş oluyorsunuz. Ve bu iki grupta toplanmış; İpek-Koza ve Samanyolu...

Sıra Samanyolu ve Zaman'da

Öyle zannediyorum; çok yakında örgütün bir diğer güçle sermaye ve medya ayağı olan Samanyolu Grubu'nun da yazılı, görsel ve işitsel medyasına Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanuna dayanılarak yaptırım uygulanacak.

Bakın Brian M. Jenkins, 1975 yılında “Terörün Tiyatrosu” kavramını kullandığı tesbitlerinde ne demiş: Terör örgütleri her eylemlerini medyanın gözünden kaçmayacak şekilde büyük bir titizlikle planlayarak kitleleri etkilemeyi amaç edinir.

Karşımızda, Türkiye'nin egemenliğini tehdit eden, yürüttüğü askeri ve siyasi casusluk faaliyetleri ile üniter devlet yapısı için tehdit oluşturan, ekonomik casusluk faaliyetleri ile ülkenin bağımsız ekonomik faaliyetlerini küresel güç merkezlerine faş eden aynı zamanda silahlı terör örgütlerini kendi amaç ve hedefleri için kullanmaktan imtina etmeyen bir örgüt var.

‘FETÖ'ye ait sermaye, medya, eğitim ve STK'ların, hukukun denetimi altına alınması, ülkenin demokratikleşmesi ve tam bağımsızlık mücadelesi için hayati bir önem taşıyor.

Bütün bu süreç işlerken, örgüte dair kamuoyunun da sürekli dinamik tutulması, örgütün toplumsal vicdanı sızlatacak eylem ve faaliyetlerinin, kamuoyuna aktarılması da önemli.

Ammavelakin bunu, mesela Kabataş gibi insan hakları ve demokrasi tarihimizin utanç sayfasına işlenen bir garabetin hesaplaşmasına teslim olup kendi aralarında kavgaya tutuşanlarla yürütmek mümkün olur mu, onun taktirini de sizlere bırakıyorum.