12 Ağustos 2022

Toplumsal ve Bireysel Gelişimin ve Bütünleşmenin Önemli Bir Koşulu: Farklılaşma

İnsan, anne karnından başlayarak ölüme kadar bir yolculuk yapar. Bu yolculuk sürecine psikolojide “gelişim” denilmektedir. İnsan bu dünyaya geldiği andan itibaren gelişim süreci, geri döndürülemez olarak devam eder. Gelişim sürecinin bir ürünü vardır. İnsan, varlığını sadece bu dünya ile sınarlarsa insanın sahip olacağı gelişimsel ürünleri; benlik, kimlik ve kişiliktir. İlahî dinlere göre ise varlığın alanı, doğum öncesini ve ölüm sonrasını da içine alarak genişlemektedir. Ayrıca gelişimsel ürünlerin niteliğine bağlı olarak bir değerlendirme söz konusudur: Sonsuz mutluluğun ya da mutsuzluğun elde edilmesi.  

 

İnsan, yaşam alanının daraltılmasına ya da genişletilmesine bakmaksızın gelişimsel ürünlere ulaşırken aslında farklılaşma sürecini de yaşar. Farklılaşma sürecinin iki önemli boyutu bulunmaktadır: Kişi içi ve kişiler arası farklılaşma. Farklılaşma çok önemlidir. İnsanların trafikte ya da komşularıyla yaşadıkları küçük sorunlar nedeniyle birbirlerini öldürmelerinde, çok yakın arkadaşların basit tartışmalarında yaralayıcı ya da öldürücü tarzda kavga etmelerinde, gerek kişi içi gerekse kişiler arası farklılaşamamalarının etkisi çok yakından görülür.  Çünkü bu insanların duygusal yoğunluk düzeyleri çok yüksek olmuş ve yaşadıkları olumsuzluk karşısında bunlar, sakin kalamamışlar ve mantıksal hareket edememişlerdir. Peki, nedir bu farklılaşma? 

 

Kişi içi farklılaşma, bireylerin duyguları ve düşünceleri arasında bir denge oluşturmalarıdır; düşüncelerini duygularından kolaylıkla ayırt edebilmeleridir. Kişi içi farklılaşmayı engelleyen pek çok etken vardır. Bunlardan ilki; kişinin sıcak ve kabul edici bir aile atmosferinde ihtiyaçlarının karşılanmaması ve gereken bakımı, desteği alamamasıdır. İkincisi bireyin kendi duygularını ve düşüncelerini aile ortamında ifade edememesi, gereken ebeveyn onayını ve kabulünü yaşayamamasıdır. Üçüncüsü, bireyin örseleyici deneyimler yaşamasıdır. Dördüncüsü, bireyin anne ve baba desteğinden yoksun olarak işlevsel olmayan bir özerkliğe sahip olmasıdır. Beşincisi ise, bireyin yaşanan olayların ve durumların sonuçlarını savunmacı kötümser olarak yorumlamasıdır.  

 

Kişiler arası farklılaşma, benliğin farklılaşması olarak ele alınıp incelenmektedir. Kişiler arası farklılaşma; bireyin hem yakınlığı hem de diğerlerinden bağımsız olmayı deneyimleme yeterliliği olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca farklılaşma, bireyin kimliğini kaybetmeden diğer insanlarla fiziksel ve yakın ilişkiler içerisinde olmasıdır. Kişiler arası farklılaşmayı engelleyen pek çok etken vardır. Bunlardan ilki;  bireyin kişiler arası ilişkilerde bağımlılık örüntülerine sahip olmasıdır. İkincisi ise; bireyin araştırma, inceleme ve deneme yapmadan karar vererek ipotekli kimlik oluşturmasıdır. Üçüncüsü,  bireylerin herhangi bir sorun durumunda insanlarla olan ilişkilerini koparmalarıdır. Dördüncüsü, bireylerin duygusal tepki vermeleridir. Beşincisi ise, bireylerin benmerkezci bir şekilde düşünme örüntüsüne sahip olmalarıdır.  

 

Sağlıklı kişi içi farklılaşma için öncelikle duygularımızı ve düşüncelerimizi birbirinden ayırt etmeyi öğrenmeliyiz. Psikoloji, duygu ve düşünce becerilerinin öğretilmesini önermektedir. İkincisi, yaşanan sorunları kişiselleştirmeden olaya ya da duruma çözülmesi gereken bir problem olarak bakmaktır. Bu bakış açısının bir sonucu olarak, problem çözme becerilerini kullanmaktır.

 

Kişiler arası farklılaşma için ise, öncelikle herkesin duygularını ve düşüncelerini ifade etme haklarının olduğunu kabul etmeliyiz. Daha sonra, insanların bizden farklı düşünseler dahi duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerine izin vermeliyiz. İkincisi, kendi istek ve beklentilerimiz ile karşımızdaki insanların isteklerini ve beklentilerini birbirinden ayırt etmeliyiz. Üçüncüsü, farklılıklara ilişkin bakış açımızı olumlu bir noktaya getirmeliyiz. Bunun için sanat bize rehber olmaktadır. Bu noktada Hükümet Kadın filmindeki şu repliği unutmamak gerekir:  “Bu dünya, senden olmayanlarla hoştur. Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. Sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki sen de yaşa. Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı. Herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki!  Değil mi? Veyahut da siyah! Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Beni ben yapan yegâne şey, benden olmayandır. O yoksa sen de yoksun. Ne anlamın kalır ne rengin belli olur, ne de tadın.” 

 

Eğer ahirete inanıyorsanız, gerek kişi içi gerekse kişiler arası farklılaşma için; öncelikle dünyanın bir imtihan yeri olduğunu unutmayınız. İkincisi bu dünyada herkesin bize özel tepki vermediklerini, yaptıkları ya da yapmadıkları ile ahiretteki kendi yerlerini hazırladıklarını düşünmeliyiz. Üçüncüsü; doğru ve adil olmak, kısa süreli bir kayıp yaşatsa da bunun uzun süreli kazandırdığını unutmamalıyız. Dördüncüsü gerçek ve mutlak hesap görücünün biz olmadığını; yaşadığımız olumsuz duyguların ahirete işaret ettiğini ve ancak ahiretteki mutlak adaletle bu duygularımızın dinebileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Beşincisi ise, haksızlıklar karşısında hakkımızı ararken karşımızdaki insanların da haklarının olduğunu; onların arkasından konuşmak, gıybet etmek gibi verdiğimiz olumsuz tepkilerle kazanırken kaybeden olabileceğimizi sürekli hatırlamalıyız.  

 

Sonuç olarak; insanın yaşadığı saniyeler, dakikalar ve saatler biricik olmaları yönüyle çok önemlidir. İnsanı incitmemek gerekir; çünkü bu dünyada her şey ayrılığa ve yokluğa gitmektedir. Toplumsal ve bireysel açıdan medenîleşmenin, gelişmenin, bütünleşmenin ve her iki dünyada mutlu olmanın yolu farklılaşmadır. Farklılaşma yolculuğumuzda başarılı olmamız umuduyla…