TTK9
Yazının başlığı size tuhaf gelmiş olabilir. Bu bir şeyin kodu, belki de bir şifre. Çoğu kişinin “TTK9” hakkında bir fikrinin olmaması da muhtemeldir. Fakat bazıları için “TTK9” oldukça tanıdık. İsterseniz önce “TTK9” un ne olduğunu açıklayayım.
Talim ve Terbiye Kurulu’nun (MEB) “9
nolu” kararı için “TTK9” ifadesi kullanılıyor. Peki bu karar hangi konu
hakkında ve içeriğinde ne var?
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki
okullarda çalışacak olan öğretmenlerin atamalarına esas olan alanların
belirlenmesi görevi Talim ve Terbiye Kuruluna verilmiştir. Talim ve Terbiye
Kurulu hakkındaki yönetmelikte kurulun görevleri açıklanırken 6/ğ bendinde “Öğretmenliğe atanacakların alanlara göre
mezun olacakları yüksek öğretim programlarının belirlenmesi ile ilgili çalışmalar
yapmak ve onaya sunmak,” ifadesi yer almaktadır.
Talim ve Terbiye Kurulu 20/02/2014 tarih
ve 9 sayılı kararında okul öncesi öğretmenliği atama kontenjanlarına
başvurabilecek alanları,
Okul Öncesi Öğretmenliği,
Ana Okulu Öğretmenliği,
Çocuk Gelişimi ve Okul Öncesi Eğitimi
Öğretmenliği,
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmenliği,
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü,
Çocuk Gelişimi Bölümü,
Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Bölümü,
olarak belirlemiştir. İlgili karara göre
çocuk gelişimi ile ilgili bölümler okul öncesi öğretmeni olarak atanabiliyorken,
okul öncesi öğretmenliği bölümü mezunlarının çocuk gelişimi öğretmenliğine
başvuru hakkı bulunmamaktadır.
Diğer yandan 11/03/2020 tarihli Yüksek Öğretim
Kurulu (YÖK) toplantısında “Çocuk Gelişimi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Çocuk
Sağlığı ve Gelişimi” gibi farklı isimlerdeki programlar “Çocuk Gelişimi” ismi
altında birleştirilmiş ve “Çocuk Gelişimi” programının başka bir yükseköğretim
programıyla eşdeğerliğinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Yani Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Millî Eğitim
Bakanlığı gibi düşünmüyor ve Türk yükseköğretimini düzenleyen/denetleyen kurum
olarak “Çocuk Gelişimi” programının, “Okul Öncesi Öğretmenliği” veya başka bir
lisans programıyla eşdeğer olmadığını belirtiyor.
“Çocuk Gelişimi” ve “Okul Öncesi
Öğretmenliği” programlarını ders içerikleri açısından incelediğinizde de bir
benzerlik görmeniz mümkün değil. Mesela, “Çocuk Gelişimi bölümündeki,
Fizyoloji, Gelişimsel Psikopatoloji, Tıbbi Biyoloji, Biyoistatistik, Dil ve Konuşma
Bozuklukları, Gelişimsel Değerlendirme ve Gözlem Teknikleri, Sağlık
Kuruluşlarında Çocuk” vb. dersler Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde
okutulmuyor.
Okul Öncesi Öğretmenliği bölümündeki,
“Öğretmenlik Uygulaması, Karakter ve Değer Eğitimi, Türk Eğitim Tarihi, Sınıf
Yönetimi, Okul Öncesi Eğitim Programları, Erken Çocuklukta Farklı Öğrenme
Yaklaşımları, Okula Uyum ve Erken Okuryazarlık Eğitimi” gibi dersler de Çocuk
Gelişimi bölümünde okutulmamaktadır.
ÖSYM verilerine göre 2019 yılında okul
öncesi öğretmenliği alanından Öğretmenlik Alan Bilgisi Testine (ÖABT) giren
aday sayısı 25.034 kişi. Her yıl bu sayıya binlerce yeni mezun aday daha
ekleniyor. Bununla birlikte İstanbul Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi gibi
üniversitelerin açık öğretim çocuk gelişimi programlarından da çok sayıda mezun
bu gruba dahil oluyor.
Dolayısıyla Talim ve Terbiye Kurulunun 9’nolu
kararı oldukça yüksek YKS puanlarıyla üniversitelerin örgün eğitim
programlarına yerleşmiş, bu alanda eğitim almış, bilgi ve beceri edinmiş olan
okul öncesi öğretmenliği lisans programı mezunlarının mağdur olmasına, öğretmen
adaylarının atanamama problemlerinin daha da büyümesine ve yeni mağduriyetlere
yol açmaktadır.
Kamu kurumları ve yöneticileri aldıkları
kararlarla milyonlarca insanın hayatına tesir edebilmektedir. İnanıyor ve
umuyorum ki Talim ve Terbiye Kurulu, okul öncesi öğretmen adaylarını yakından
ilgilendiren bu kararı tekrar gözden geçirecek ve adaleti yeniden tesis
edecektir.
Bir ülkenin eğitim sisteminin niteliği,
öğretmenlerinin niteliği kadardır. Okul öncesi öğretmenliği önemli derecede
uzmanlık ve alan bilgisi gerektiren bir meslektir ve dahi tüm öğretmenlik
branşları içerisinde en hayati olanıdır. Çünkü okul öncesi öğretmenleri
çocukların hayatına giren ilk öğretmenlerdir.
Yazıma büyük muallim ve mütefekkir Nurettin
Topçu’nun sözleriyle son veriyorum. “Maarifi yapan da onu yıkan da muallimdir”
…
Vesselam…