29 Haziran 2015

Ülkenin ahlak ve vicdan sahibi insanlarına

Özgürleşmek, insanlığımızı gerçekleştirmek, ahlak, vicdan, erdem sahibi olgun bir birey olmak kuşkusuz insan olma bilincinin farkındalığıyla başlar. İdeolojik, ulus devletçi, tekçi sistemlerin insanları bu bilinçten yoksun bırakarak güçlerine güç kattıkları bilinen bir gerçektir. Bu tip zihniyetlerde bireyin doğuştan getirdiği tüm haklarını rejime teslim etmesi beklenir. Sosyalist/faşist zihniyete sahip rejimler bilhassa eğitimi aracı ederek tebaalarına şahsiyet sahibi olgun birer insan olmalarının önünü hep tıkamışlardır. Bizim hikâyemiz de işte böyle başladı. Türkiye tek parti dönemi boyunca ürettiği aşırı milliyetçi politikalarla uzun yıllar burada yaşayan insanların zihinlerini esir aldı ve onları birbirine düşman etti, ayrıştırdı, insani duygularını paramparça etti. Hayatının daha ilk yıllarında milliyetçi fikirlerle tanışan bireyler şahsiyet sahibi bir birey olma şerefine ne yazık ki nail olamadılar. Türkiye'de yaşayan insanlar ancak son on yıldır içinde yaşadığı ülkenin değer yargılarıyla bir bağ kurmaya başladı. Fakat yıllar yılı aldığımız milliyetçi terbiyenin içimizde yer açtığı yarayı tam manasıyla tedavi edemedik. Bugün bizim en zayıf noktamız işte budur. Bu yüzden ülke aleyhtarları bize en zayıf tarafımızdan yani milliyetçilikten vurmaya çalışıyorlar. Ve bunu başarıyorlar.

Oysa bu kadim ülkenin farklı farklı düşünen ve inanan renkleri olarak dosta düşmana verebileceğimiz net bir mesaj olmalıydı. Bir türlü rengin, ırkın, dilin, inancın ve mezhebin artık bizim için bir önemi yok çünkü saldırı hepimize karşı, insanlığımıza karşı, kimsenin ne olduğuna bakılmıyor, insanlaşma, özgürleşme ve demokratikleşmeye karşı tüm bu engelleme operasyonları diyemedik birbirimize... Oysa safını insanlıktan yana koyanlar, bizlere yaşam hakkı tanımayan, kendine bağımlı tek bir renkten halk kurmaya niyetli baskıcı zihniyetlere, derin yapılara, parti, kurum ve derneklere karşı hep birlikte biz önce insanız bizi birbirimize kırdıramazsınız dememiz gerekirdi. Evet, tam da bunu dememiz gerekirdi. Hem de böyle bir zamanda. Üstelik tam bir kararlılıkla ve samimi bir birliktelikle bunu dillendirmemiz ve yüzlerine haykırmamız gerekirdi. Baskıcı ve yasakçı zihniyetlerin müdahaleleriyle yıllardır kişiliği, kimliği, onuru, inancı, ahlakı zedelenenlerden bu beklenirdi. Herkesin bir diğerini kucakladığı, kültürünü, düşüncesini, inancını saygı duyduğu, çatışmadığı bir ortamın, başka bir deyişle millet olma vasfının sağlam temellerini atacağımız bir zamanda düştüğümüz şu duruma bakınız.

Özgür bir ülkenin şerefli vatandaşları olma yolunda gayret sarf eden kesimlerin özellikle zorlu zamanlarda saflarını sıklaştırmaları gerekmektedir. Kirli yapıların, ittifakların engelleme operasyonları için bu birliktelik çok önemlidir. Kimse kendi inancının, ideolojisinin, mezhebinin ve dünya görüşünün içerisine hapsolmamalıdır. Bu ülkede yıllardır Türk Kürdü, Kürd Türk'ü, solcu sağcıyı, sağcı solcuyu, Sünni Alevi'yi, Alevi Sünni'yi kovarak, dışlayarak Üst Akıl tarafından insanlığımızın sömürülmesine müsait bir zemin oluşturduk. Vahim olan aynı anlayışın hala devam ettiriliyor olmasıdır. Yıllardır tek bir etnisiteye göre toplumu şekillendirmeyi hedefleyen, kendi gibi düşünmeyen, inanmayan, yazmayan, çizmeyen her kim varsa tehlike olarak gören baskıcı, militarist zihniyetlerin hâkimiyeti altında inim inledik.  Sürekli düşmanlıkların icat edildiği bir ortamda huzurun, barışın, insanlık değerlerinin yeşermesi hep kesintiye uğratıldı. Bugün hepimizin içinde yer aldığı Türkiye üzerine haince tuzaklar kuruluyor.

Bugün Cumhuriyet tarihinin en çok mağdur edilen iki kesimin tarihi buluşması, ittifakı baltalanmak üzere... Bir kesim Kürtler kendilerine 100 yıllık ödetilen bedelin faturasını son on yıla keserek içindeki yaşadıkları ülkeyi terörist ilan etmeye başladılar. Türkiye sanki kendi ülkeleri değilmiş gibi hareket ediyorlar. Oysa terörist diye iftira attıkları ülkede son on yıldır cumhuriyet tarihinin en özgür yıllarını geçirdiler. Kobani'den kaçan yüzbinlerce Kürdü kucak açan, sadece son aylarda 1900'den fazla yardım tırını Kobani'ye gönderen, asimilasyoncu politikaları kaldıran, Kürt lideriyle masaya oturan onlara Ortadoğu'da güçlü bir birliktelik teklif eden Türkiye yönetimini terörist olarak göstermeleri gerçekten büyük haksızlık. Bugün kendi ülkelerini uluslararası arenada terörist olarak yaftalayan ve kampanyalar başlatan bir kısım Kürtler çok ama çok büyük bir tuzağın içine çekilmek isteniyor. Türkiye'ye yönelik başlatılan düşmanca tutumun ardında asıl kendilerine büyük bir tuzak kuruluyor. Kürtlerin milliyetçi damarına oynuyor Üst Akıl...

Kürtlerle Türkleri ebediyen ayırmak ve bir daha buluşturmamak üzerine büyük bir kumpas kuruluyor. Yani hedefte Türkiye var. Bunu birlikte engellemeliyiz. Türkiye düşmanlığının kimseye bir faydası olmaz.  Bu ülkede yaşayan her kesimin ahlak, vicdan sahibi insanlarına büyük işler düşüyor. İhtiyacımız olan bölünme, parçalanma, çatışma değil bilakis ortak akıl, ortak vicdan ve ortak vatandır. Yabancı halden anlamaz. Gelin bu ülkeyi birlikte inşa edelim. Milliyetçilik bir hastalıktır ve hastalıkla tedavi olunmaz. Bu gemi battığında hepimiz aynı zarardan, mağduriyetten üzerimize düşen payı alacağız.