Uydurulmuş ve İndirilmiş retoriği arasında İslam
Türkiye'de bayram bitti, İslam coğrafyasının büyük bir kısmında ise
bugün bayramın son günü…
İslam dünyası bu denli bir ayrılığı 1400 küsur yıldır hiç yaşamış değil.
İslamın ilk dönemlerindeki en sert çatışmalar bile bu denli İslam
Kültür ve mirasına zarar vermemiştir. Kendisine “İslam ülkesi” yaftası
yapıştıran ülkelerin tümü neredeyse kendini İslam dünyasının lideri
ilan etme hevesine girmiş durumda. Dünyadaki ideolojik körlük
Müslümanlar arasında “Liderlik körlüğü” haline gelmiş durumda.
İslam temel referansları insanlar için teferruat haline gelmiş, din
furuat olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Oysa Allah Hadid
Suresinde “Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve
kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir.
Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider,
sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise
çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı
bir zevkten başka bir şey değildir.”(Hadid/20) buyurarak bu sert
yarışın uygulanışı sırasında kullarını uyarır. Oyun, eğlence, bir süs ve
kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibaret
olarak ifade edilen hayatın temel direklerine sarılmış insan kendini
kâinatın sahibi sanmış, kendine nimet olarak bahşedilen şeyleri kendi
kazancından zannedip, nimet boyutunu unutmayı tercih etmiştir.
Kabil ile Habil kıssasındaki gibi bir başlangıçla imtihan olunan insan
çoğunlukla bu imtihanı kaybetmiştir.
Kurani ifadeyle: "Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku.
Hani Âdem'in iki oğlu birer kurban takdîm etmişlerdi de birinden
kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen, diğerine; Ahdim olsun) seni katledeceğim' dedi. (Maide
Suresi) buyurarak insanoğlu arasındaki çekişmenin temel nedenin
Allahın verdiği nimetlerin kendilerinin marifeti olduğunun sanılması
yanılgısı temelli olduğu açıkça ifade edilmektedir. Hatta insanoğlu
kendisini bu hususta uyaran herkese karşı hasım rolüne
bürünebilmekte, onu diskalifiye etmekten de çekinmemektedir.
Bu izahsız çekişme insanlar arasında “ene”nin doğmasına sebep
olmuş, hayat ben merkezli dönmeye başlamıştır. Müslümanlar da
Kur'ani zeminden uzaklaştıkça bu hastalıklı tavrın müptelası
olmuşlardır. İslam dünyasındaki son iki yüz yıllık ayrılık aradaki fitne
ateşini körüklemiş ve günümüz İslam toplumu ortaya çıkmıştır.
Ruhsuz, Şuursuz, adeta gayri İslami düzenin kölesi ve uygulayıcısı bir
topluluk ortaya çıkmıştır. Bu çark önüne gelen her gerçek İslam
yorumunu öğütmek için azami çaba sarf etmeden elindeki “Tekfir”
silahını kullanarak “kutuplaştırıcı ve ötekileştirici bir İslam” dini
oluşturmuştur. Üstüne sos olarak “uydurulmuş ve indirilmiş din”
retoriğini ekleyerek İslam camiasının gözünü boyamıştır.
İslam adına konuştuğunu iddia eden birçok kişi de aslında bilerek
veya bilmeyerek bu ateşe odun taşımıştır. Günümüz şartlarında
hadisin ifadesini kendimize örnek alarak bu zor durumdan
kurtulabiliriz “Öyle bir fitne gelecek ki oturan, ayakta olandan,
ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacaktır.”
Kur'an ve Hadisin ışığında aydınlanmak bizim için esas olandır.
İndirilmiş ve uydurulmuş retoriği aldatıcı olandır. Müslüman uyanık
olandır.