08 Temmuz 2016

Uydurulmuş ve İndirilmiş retoriği arasında İslam

Türkiye'de bayram bitti, İslam coğrafyasının büyük bir kısmında ise

bugün bayramın son günü…

İslam dünyası bu denli bir ayrılığı 1400 küsur yıldır hiç yaşamış değil.

İslamın ilk dönemlerindeki en sert çatışmalar bile bu denli İslam

Kültür ve mirasına zarar vermemiştir. Kendisine “İslam ülkesi” yaftası

yapıştıran ülkelerin tümü neredeyse kendini İslam dünyasının lideri

ilan etme hevesine girmiş durumda. Dünyadaki ideolojik körlük

Müslümanlar arasında “Liderlik körlüğü” haline gelmiş durumda.

İslam temel referansları insanlar için teferruat haline gelmiş, din

furuat olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Oysa Allah Hadid

Suresinde “Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve

kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir.

Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider,

sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise

çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı

bir zevkten başka bir şey değildir.”(Hadid/20) buyurarak bu sert

yarışın uygulanışı sırasında kullarını uyarır. Oyun, eğlence, bir süs ve

kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibaret

olarak ifade edilen hayatın temel direklerine sarılmış insan kendini

kâinatın sahibi sanmış, kendine nimet olarak bahşedilen şeyleri kendi

kazancından zannedip, nimet boyutunu unutmayı tercih etmiştir.

Kabil ile Habil kıssasındaki gibi bir başlangıçla imtihan olunan insan

çoğunlukla bu imtihanı kaybetmiştir.

Kurani ifadeyle: "Onlara Âdem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku.

Hani Âdem'in iki oğlu birer kurban takdîm etmişlerdi de birinden

kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul

edilmeyen, diğerine; Ahdim olsun) seni katledeceğim' dedi. (Maide

Suresi) buyurarak insanoğlu arasındaki çekişmenin temel nedenin

Allahın verdiği nimetlerin kendilerinin marifeti olduğunun sanılması

yanılgısı temelli olduğu açıkça ifade edilmektedir. Hatta insanoğlu

kendisini bu hususta uyaran herkese karşı hasım rolüne

bürünebilmekte, onu diskalifiye etmekten de çekinmemektedir.

Bu izahsız çekişme insanlar arasında “ene”nin doğmasına sebep

olmuş, hayat ben merkezli dönmeye başlamıştır. Müslümanlar da

Kur'ani zeminden uzaklaştıkça bu hastalıklı tavrın müptelası

olmuşlardır. İslam dünyasındaki son iki yüz yıllık ayrılık aradaki fitne

ateşini körüklemiş ve günümüz İslam toplumu ortaya çıkmıştır.

Ruhsuz, Şuursuz, adeta gayri İslami düzenin kölesi ve uygulayıcısı bir

topluluk ortaya çıkmıştır. Bu çark önüne gelen her gerçek İslam

yorumunu öğütmek için azami çaba sarf etmeden elindeki “Tekfir”

silahını kullanarak “kutuplaştırıcı ve ötekileştirici bir İslam” dini

oluşturmuştur. Üstüne sos olarak “uydurulmuş ve indirilmiş din”

retoriğini ekleyerek İslam camiasının gözünü boyamıştır.

İslam adına konuştuğunu iddia eden birçok kişi de aslında bilerek

veya bilmeyerek bu ateşe odun taşımıştır. Günümüz şartlarında

hadisin ifadesini kendimize örnek alarak bu zor durumdan

kurtulabiliriz “Öyle bir fitne gelecek ki oturan, ayakta olandan,

ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacaktır.”

Kur'an ve Hadisin ışığında aydınlanmak bizim için esas olandır.

İndirilmiş ve uydurulmuş retoriği aldatıcı olandır. Müslüman uyanık

olandır.