Uzaktan kumandalı araba
Remzi Bey, emekliliğin tadını çıkarıyordu. Uzun yıllar çalışmış nihayet emekli olmuştu. Öyle ya birazda gezip, tozsundu canım. Artık torunları da vardı, onlarla daha çok vakit geçirmeyi planlıyordu. İşte bu düşüncelerle Fatih’ten kalktı Eminönü’ne doğru yürümeye başladı. Orada Tahtakale’ye uğrayacak torununa oyuncak alacaktı. Hem de gezmiş olurdu fena mı?
Tahtakale’ye gelince kafası karıştı her tarafta bir bağırış
bir çağırış vardı. Görmeyeli burası epey değişmişti. İthal mallarla dolu bir
eşya deposu gibiydi. Ne ararsanız var. Bir dükkâna girdi sessiz sakin bir yerdi.
Ama garip! Hiç müşterisi yok. Şaşırdı
önce. Diğer dükkânlar dolu ama burada sadece kasada duran orta yaşlı birisi var
o kadar. Aaa bir dakika ya dükkânın vitrininde de sadece bir tane küçük uzaktan
kumandalı araba var. Zaten onu görüp de girmişti buraya. Yoksa burası oyuncakçı
değil miydi? Remzi Bey, bunları
düşünürken işyeri sahibi güler yüzle karşıladı Remzi Bey’i. O’nun daha
konuşmasına fırsat vermeden hemen oturttu ve orada semaverde kaynayan çaydan
hemen çabucak hazırlayarak ikram etti. Remzi Bey şaşırmıştı. İçinden : “ Adam
ne kadar güler yüzlü. Hemen çay ikram etti. Yoksa bu uzaktan kumandalı arabalar
çok mu pahalı,” diye düşündü. “ Remzi Bey, bir taraftan çayı yudumluyor bir
taraftan da : “ Belli ki pahalı yoksa
bir oyuncak için bu ikram, bu güler yüz. Hem de iş yeri ne kadar sakin. Pahalı
olduğu için her halde kimse gelmiyor,” diye içinden kendi kendine konuşmaya
devam ediyordu.
Dükkân sahibi güler yüzle konuşmaya başladı: “ Bey efendi
bizim uzaktan kumandalı arabalarımız çok özeldir. Sizin düşüncenize göre de
hareket eder. Size arabayı sürmeniz için ayrıca kumanda vermiyoruz. Çünkü gerek
yok. Siz sadece konuşun yeter. Sizi
duyar veya düşünün o siz ne derseniz onu yapar o tarafa gider. Sizde oynayın
torununuz da oynar. “
Remzi Bey sordu, peki fiyatı ne kadar?
Fiyatı mı? Yok, bizim arabalarımız ücretsizdir.
Ücretsiz mi?
Evet, Beğendiğiniz rengi alıp
götürebilirsiniz. Biz ücretini başka yerden, bir şekilde alıyoruz.
Remzi Bey, oyuncak arabaların üzerinde yazan reklamlara
baktı üzerinde firma reklamları vardı. Her halde oyuncak arabaların üzerine
reklam veren firmaların promosyonu olmalı dedi. Ve bir tane oyuncak araba aldı.
İş yeri sahibi hemen oyuncak arabayı güzel bir hediye paketi yapıp kendisine
verdi. Remzi Bey, ne kadar mutlu
olmuştu. Hem hiç para vermemiş, hem
oturmuş dinlenmiş, çay içmişti.
Tahtakale’den eve doğru giderken birden aklına orada gördüğü
başka bir mağaza gördü terlik satılıyordu. İçeri girdi ve terlik aldı. Hâlbuki
evde bir sürü terlik vardı hanımı belki kızacaktı. Birkaç adım attı ki ilerde
başka bir ev eşyası satan yerden bu sefer mutfak masası aldı. Derken birden
kendini kaybetti ne görse alıyordu Remzi Bey. Cebinde ne kadar para varsa
hepsini Tahtakale’de harcadı. Bir sürü ithal eşya almıştı. Ama hepsi de
gereksiz şeylerdi. Nasıl oldu, nasıl yaptı kendisi de farkında değildi. Hala
anlamıyordu. Cebinde bir kuruş para kalmamıştı.
Üstelik eşyalar elinde ve taksiyle gitmesi gerekiyordu. Nasıl olsa
hanımdan alırım diye bir taksiye bindi ve doğru eve geldi.
Bu arada eve giderken iki defa taksiyi durdurup kredi kartı ile pastaneden yaş
pastalar aldı. Hem de birkaç tane. Kendisi ve eşinin de hiç sevmediği halde
ithal yiyecek satan mağazadan yine kredi kartını kullanarak bir sürü yiyecek
satın aldı. Taksinin bagajı ve arka koltuk aldıkları ile dolmuştu iyice.
Remzi Bey eve gelir gelmez hemen taksicinin parasını
hanımından bir çırpıda alıp taksiciye verdi. Hamı bir şey anlamamıştı. Remzi
Bey eşyaları eve çıkarttı. Hanımı şoktaydı. Uzaktan kumandalı oyuncak araba
almaya gitmişti eşi. Ama bir sürü gereksiz eşyalarla dönmüştü.
Remzi Bey, elinde oyuncak araba salona geldi. Salonda çok
sevdiği komşuları Hatice Hoca Hanım vardı. Kendisi güngörmüş, geçirmiş Osmanlı
Hanımefendisi idi. Remzi Bey’deki
anormalliği hemen fark etti ve ilk işi Remzi Bey’in elindeki uzaktan kumandalı
oyuncak arabasını bir çırpıda alıp, doğru çöpe attı. Atarken de pilini
çıkarttı.
Remzi Bey, uzaktan kumandalı araba kırılıp, çöpe atıldıktan
sonra kendine geldi. Uykudan uyanmış gibiydi. Aldığı onca eşyalara ve
yiyeceklere garip garip bakıyordu. Bunları niye almıştı ki. Olanları hatırlamıyordu bile. Sadece
oyuncakçıya girmiş, bedava oyuncak araba almıştı o kadar. Hatice Hoca Hanım sordu:
“ Oyuncakçı ne dedi sana? Remzi Bey: “ Bu oyuncak için para almıyoruz. Beğendiğiniz
rengi alıp götürebilirsiniz. Biz ücretini başka yerden, bir şekilde alıyoruz,
dedi. “
İşte kardeşim aslında uzaktan kumandalı arabayı sana
bedavaya sattı ama bak seni uzaktan kumanda ederek sana bir sürü eşya aldırmış.
Dolayısıyla seni gereksiz harcama, gereksiz tüketim yapmanı sağlamış. Adam sana
yirmi –otuz liraya araba satacağı yerde binlerce liralık harcama yaptırmış.
İşte günümüz kapitalist sistemin en büyük özelliği de bu değil mi? Sana ihtiyacın olmayan şeyi aldırmak. Evimize
giren TV dizilerine bakın siz o dizileri bedava izlediğinizi sanıyorsunuz değil
mi? TV de sinema izliyorsunuz. Bedava izlediğinizi sanıyorsunuz. Ama orada
izlediğiniz rol yapan oyuncular gibi olmak istiyorsunuz. Oradaki yaşam gibi
yaşam sürmek istiyorsunuz. Ne oldu, önce bedava veriyor. MODA ile REKLAM ile de
destekleyerek o dizi film, ya da o sinema filmi aslında size kaç paraya mal
oluyor. Hiç de bunun farkında bile değiliz. Çünkü senin aldığın uzaktan
kumandalı araba gibi bizde böyle uzaktan kumanda ediliyoruz. Şunu satın al,
şunu ye, şunu giy diyerek. “
Ne dersiniz? Acaba
sizin de evinizde uzaktan kumandalı araba var mı? Ya da var olup olmadığının bile farkında
mıyız?