VAKT-İ ELVEDA
Her merhabanın bir de elvedası var.
Ömrün süreli işlerinde ölümü hatırından çıkarmayan inananlar
için Ramazan elvedası katmerli, sükûnetli bir hüzne gebedir. Araya yeniden uzun
vakitleri demetleyen bir firak girecektir.
Ömür yeter de Allah bu saadetli günlere yine kavuşturur mu
ile hakikaten Ramazan’ın hakkını verebildik mi endişesi ağır basar.
“İndi Kur’ân sende ey
nûru güzel / Leyle-i Kadrinde ey kadri güzel / Gitti ey tehlîl ü tekbîri güzel
/ Elvedâ gitti mübârek ramazân” diyen Niyazî-i Mısrî’nin bu mısraları
Ramazan’ın gidişiyle özleteceği güzelliklerini birkaç kelimeye sığdırmanın en
güzel örneklerindendir.
Ramazan’ın güzellikleri, insanı huzura sevk eder ki bu
huzurun başkalığı Ramazan sona erdiğinde fark edilir. Sanki görünmez, devasa
bir fanus içinde muhafaza alınmışızdır.
Oruç sayesinde nimetin de vakitli ve ölçülü beslenmenin de
ibadetin de kıymeti bilinir. Yoklukla ve yoksunlukla sınanan nefisler haddini
bilmeye başlar. Azla yetinilir, lokma paylaşılır, cümle âlemle birlenme
iştiyakı doğar, yaşamaktaki gaye hatırlanır…
Çünkü insanın maddi ve manevi sınırları, duygularının ve
dünyayı algılama şeklinin belirleyicisidir. İnsan varlık ve yokluk algısıyla
terbiye olur ve kendini terbiye eder. Bedenini, düşüncülerini ve duygularını
sınırsız kullandığında/harcadığında aşınmalar, yıpranmalar yaşar. Bu
olumsuzluklar, bedendeki olumluları gölgeler, sıkıntıları açığa çıkarır. Bu
bakımdan Ramazan, insanın resetlenip yenilenmesine, fıtratını hatırlamasına ve
daha olumlu başlangıçlar yapmasına vesiledir.
Ramazan’ı layıkıyla yaşayama uğraşı içinde olan bir fert,
toplum içinde bir çeşit itikaf hâli yaşar. Dolasıyla zorluklara, imtihanlara,
dünyanın en kötü manzaralarına karşı daha metanetli olur. Merhametini de
imkânlarını da doğru şekilde dağıtmaya özen gösterir.
Bütün bu beden, iman ve vicdan muhasebesinde daha ziyade
kalabalıklarla hemhâl olmaya meyletse de içinde Yaradan ile olmaya, daima ona
yönelmeye meyleder.
İnsanın maddeden manaya uzanan yolculuğunun misali ve
mihengi Ramazan ve oruçtur. Bu zaman dilimine ihtiyacımız olduğundan gelir ve
gider. Onun için bir merhaba ve elveda döngüsü içinde yaşanır. Tıpkı hayat
gibi… insan bir merhaba ve bir elveda arasında ömür sürer.
İnşallah Ramazan güzele ve hayra sevk etmiştir talip olanı.
Dünyanın hengâmesi, gürültüsü, debdebesi içinde inşallah bir
tutam huzur yaşatmıştır.
Bu yıl da insanlık acılarının, Müslümanlara yönelik zulmün,
Filistin soykırımının gölgesinde yaşadık Ramazan’ı. Sonra seçim gündemiyle yoğrulduk/yorulduk.
Ramazan hâlesinden mahrum kalanların, yakıp yıkmadan, yok
etmeden, vahşilikten ve vandallıktan geri durmadığını gördük.
Her şey insan için derler ya; o “her şey” hayatın ramazan demini
sık sık teğet geçiyor, elden bir şey gelmiyor. Zira iyilik ve hayrı anlatmak,
kötülük ve şerri tarif etmekten daha zor.
Ama en azından biz kendi yaralarımızı sarmış, açıklarımızı
kapatmış, merhametimizi beslemiş, vicdanımızı uyandırmış olalım ki elvedanın
ardından kupkuru, boş dönmeyelim.
Ramazan’ın merhabası ve elvedası arasındaki verimimizden
hayata hayır devşirmeyi dileyelim.
Kendi merhabamız ve elvedamız arasında uzun aralıklarla
yakaladığımız bu huzur demini bir ömür yaşamayı dileyelim.
Dünyanın merhabası ve elvedası arasındaki Ramazanların
hastalara şifaya, dertlilere devaya, mazlumlara metanet ve sabra, zorbaların
merhamete gelmesine vesile olmasını dileyelim.