17 Aralık 2017

Yargısal kıta sahanlığı ya da hudutlar namustur

Perdeye monolog yargılama olarak yansıtılan Amerikan gölge oyununun bu ülkenin istikbali için başka cepheden harika bir iş çıkardığını anladıklarında faillerin canları çok sıkılacak. Aslında milletin nezdinde cüzzamlı ruhları ifşa ederek işaretlediklerinin farkında bile değiller.

Her ülkenin kara, hava, deniz sınırları gibi yargısal hâkimiyetinin de dokunulamaz, ihlal edilemez sahası ve hudutları vardır. Bu hudutların çiğnenmesi karşısında eli, dili veya kalbi mütecavizlerle beraber olan kim varsa saldırının yatay veya dikey, aktif ya da pasif,  sabit yahut değişken parçasıdır. Düşman tarafında konumlanıp, harita üzerinde onun rengiyle kodlanmışlardır bir defa. Unutulmazlar...

Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın, Amerika tarafından İran'a konulan ambargoyu delmekle itham edilmesi elbette suçlamaların çapsızlığını gösteriyor. Zira ne Halk Bank bir Amerikan bankası ne de Atilla bir A.B.D. vatandaşı. Amerika'nın İran'a ambargo uygulamak istemesi ulusal politikalarıyla  ilgili bir tercih ve kendisinden başka hiç kimsenin alâkasını hak etmiyor.

Buna rağmen Hakan Atilla'nın alıkonulma görüntüleri üzerine, daha önce FETÖ kültü tarafından çala kalem kurgulandığı ve safsatayla şişirilmiş bir balon olduğu herkesçe bilinen senaryo metninin CIA suflörlüğünde Reza Zerrab'a tekrar ettirilişi monteleniyor. Eş zamanlı olarak Türkiye'de tezahürat ve yaygara için bir tribün oluşturuluyor.  Peki ne yapılmak istendiği tribünü dolduranlarca anlaşılamıyor olabilir mi? “Aptala yatarak”  misyonlarını gerçekten kamufle edebildiklerine inanıyorlar mı?

“Rüşveti Türkiye yargılamadığı için ABD yargılıyor”  sözüyle  “bizim polisler trafik akışını iyi yönetemedikleri için sokaklarımızda ABD polisi uygulama yapıyor” demek arasında, saçmalığın illiyet bağı yönünden zerre kadar fark yok. Böyle bir durumu trafiğin aslında ne kadar düzenli olduğunu ispatlamaya çalışarak yani böyle bir müdahaleye gerek olmadığını söyleyerek “reddetmek” bile ihanettir ve suçtur. Egemenliğimizin alâmeti ve teminatı olan yargısal kıta sahanlığının ihlâlinin bizâtihi kendisi sorundur; sebebi değil! ABD mahkemelerinin bu iddialarla Türk bakanları ve bürokratları yargılayabileceğine inanıyorsan ABD maliyesinin senden gelir vergisi isteyebileceğine de inanmalısın, Sapanca'da kırmızı ışıkta geçtiğin iddiasıyla sana ceza ihbarı gönderebileceğine de...

İşte bu yüzden Amerikan mahkemesinde ezber verdirilen pilli Zarrab'ın suçlamalarında adı geçirilen eski bakan ve bürokratların, tek kelimeyle bile cevap vermemesi takdir edilecek, vatansever bir tavır.  Cevap verildiği anda ABD'nin kendilerine soru yöneltebileceğini ya da  yargılayabileceğini kabul etmiş olurlar. Bu yüzden ABD Mahkemelerin'de dile getirilen iddiaların  safsata ve kurmaca olduğunu ispatlamaya çalışmak bile alçaklıktır. Öyle bir mahkeme yok, iddia, ses, söz, duruşma yok! Böyle bir duruma rağmen  CHP'nin ABD temsilcisi Yurter Özcan'ı tüm duruşmalara katılarak CHP adına davayı takip ve temsille görevlendirilmesinin anlamını nitelemeyi “rezalet”  veya “alçaklık” kelimelerinin üstüne yıksak sözcüklere haksızlık yapmış olur muyuz, bilemiyorum. Ama bildiğim, temsilcisiyle CHP, firari polisiyle FETÖ, firari polise elli bin dolar kira yardımı ve pasaport vererek tanık yapan FBI, Zarrab'a kurtulabilmesi için bâzı yalanlar söylemesi gerektiğini söyleyen CIA, garip bir karışım oluşturmuş ve o salonu tıka basa doldurmuşlar.     

O karışımın Türkiye'deki uzantıları heyecan ve kaygı içinde.  ABD'de ki mahkemecilik oyununun millet nezdindeki karşılığının “hiçe” tekabül etmesi sebebiyle çıldırıyorlar aslında! Bu yüzden Zafer Çağlayan'a “bak adam sana elli milyon rüşvet verdiğini söylüyor, bir kelime de olsa cevap versene” diye kıvranıyorlar. O bir kelimeyle ABD'deki mahkeme mizanseni meşrûiyet ve ciddiyet  kazansın, tutunabileceği bir zemin oluşsun istiyorlar. Düşünebiliyor musunuz;  CIA, Zarrab'a “Türk bakana 50 milyon euro rüşvet verdim” cümlesini söyletiyor, buradaki medya hoparlörleri “iftira” demiyor, “iddia” bile demiyor; “itiraf” diyor.  Başka fotoğrafa gerek yok.