16 Şubat 2023

Yıkılmayan Şeylerde Var

“Ve dünya bir gözyaşı vadisi, bir vehim, bir rüya…”

 

Dünyayı ne kadar da güzel anlatmış Cemil Meriç. Adeta bir gözyaşı vadisi gibi şu günlerde güzel vatanım. Serazat kahkahalarımız yerini kedere ve gözyaşına bıraktı. Sadece toprağı değil, yüreklerimizi de binlerce parçaya böldü deprem. Can parelerimizi kaybettik, yuvalarımız yıkıldı. Lakin dünyanın en büyük felaketlerinden birini yaşamamıza rağmen yıkılmayan şeylerde oldu.

 

İnancımız yıkılmadı mesela. Yıkılmış binaların başında bekleyenler inançla beklediler sevdiklerini. Arayanlar inançla aradılar bulmak istediklerini. Ve enkazın altından çıkanlar Allahuekber nidalarıyla tutundular yeniden hayata. Öyle ya; bir Allahuekber nidasıyla başlamıştı yaşamak. Akıldan, kalpten ve zihinlerden asla silinmeyen bir fısıldayışla söylenmişti kulaklarımıza; Allahuekber. Asırların en büyük felaketine rağmen yıkılmadı İNANCIMIZ.

 

Canımızdan aziz bildiğimiz devletimiz yıkılmadı mesela. Tüm imkanlarını seferber etti, milleti için. Aynı anda 10 farklı şehirde yıkımlar oldu. Hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı bir yüktü bu lakin aziz devletimiz yalnız ve çaresiz bırakmadı vatandaşını. En ücra köylerine kadar, helikopterle de olsa şefkat elini uzattı vatandaşına. Dünyanın en büyük felaketlerinden birine rağmen yıkılmadı DEVLETİMİZ.

 

Çilekeş, vefalı ve hüzünlü milletimiz yıkılmadı mesela. Kimse birbirine “neci” olduğunu sormadan atıldı görev için. Cenge gider gibi yalın ayak, ölüm kaygısından oldukça uzak bir atılışla. Ekmek yapan analar, ineğini satan, umre parasını bağışlayan nur yüzlü nineler ve dedeler, kumbaralarını bozduran çocuklar. İnsanlık tarihine geçecek namzette bir millet dayanışması. Bu felaket anında bir kez daha anladık ki hala Çanakkale savaşındaki ruh, inanç ve gayrete sahibiz ve yıkılmadı MİLLETİMİZ.

 

Kardeşliğimiz yıkılmadı mesela. Türkiye’nin dahi dünyanın dört bir yanından akın akın yiğitler sefer eylediler deprem şehirlerine. Hiç bilmedikleri, tanımadıkları canları kurtarmak, yaralarını sarmak, gözyaşlarını silmek için. Aynı ocakta büyümüş, aynı sofradan doymuş aynı anne babanın öz evladı gibi. Sadece aziz vatanımın güzel şehirlerinden değil, Azerbaycan’dan, Özbekistan’dan, Saraybosna’dan, Katar’dan, Pakistan’dan yetişti kardeşlerimiz. Şehirlerimiz yıkıldı lakin yıkılmadı KARDEŞLİĞİMİZ.

 

Bizi yaşatan ve diri tutan umudumuz yıkılmadı mesela. Çünkü biz biliyor ve inanıyoruz ki Müslüman için ölüm dahi bir son değildir. “Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır. Gün batsa ne olur; geceyi onaran bir mimar vardır.” Acımız ve imtihanımız çok büyük fakat ümitsiz değiliz. Paramparça olmuş binaların altından çıkan bebekler umudumuz olacak. Bakın alemlerin Rabbi ne diyor; “Size korku ve ümit duyguları içinde şimşeği gösteren ve yağmur dolu bulutları meydana getiren O’dur” (Ra’d, 12). Binalarımız yıkıldı ama dağlar misali; yıkılmadı UMUDUMUZ.   

 

Memleketin hali harap, binaları ve şehirleri yıkılmış olsa da ümitsiz değiliz. Yıkılan şeylerimiz çoktur doğru lakin yıkılmayan şeylerimiz daha kıymetlidir. Bu zor günleri atlattığımızda ve yaralarımızı sardığımızda tüm dünya, aziz milletimizin emsalsiz dayanışmasını, ferasetini ve kardeşliğini yazacak. Al sancağımızın gölgesinde omuz omuza, kardeşçe ve huzur dolu günlerimiz olacak inşallah.

 

Dünyanın en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Bu zor günümüzde gerek yurtiçinden gerekse yurt dışından afet bölgesine gelerek bir çakıl taşı dahi olsa kaldıran, bir bardak su veren, gözyaşı içerisinde dua eden her kim varsa bin yaşasın. Ekmek pişiren, ineğini satan, yorganını bağışlayan anaların, ninelerin nur yüzlü dedelerin hürmetle ellerinden öperim. Türkiye’miz bizim canımız. Böylesine büyük bir milletin ferdi olmayı nasip eyleyen Rabbime nihayetsiz şükürler olsun. Hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet, kederli yakınlarına sabır, yaralı olanlara şifalar dilerim. Allah güzel vatanımızı ve tüm kardeşlerimizi her türlü felaketten korusun…

 

Vesselam…