02 Ekim 2015

Zafer ve ikinci başlangıç

Rusya, Suriye'de savaşa çok önceden dâhil olmuştu zaten. Sadece Rusya değil, İran, Kuzey Kore ve Lübnan Hizbullah'ı da uzun süredir muhaliflerle savaşıyor.

Rusya, esasen Suriye'de topyekün bir savaş başlatıyor. Şimdiye kadar daha çok taşeronla iş yürütmeye kalkmış, muvaffak olamamıştı. Şimdi ise kendisi sahaya iniyor. Takımının yenilgisine daha fazla tahammül edemeyen bir teknik direktör gibi.

Açıkça belirtmek gerekir ki, Rus meclisi ve yürütmesinin aldığı savaş kararı, Esed'in ve sahadaki müttefiklerinin yenilgisini ilan etmektir. Putin, “beceremediniz, çekilin kenara” diyor.

Tabii olarak bu durum, muhaliflerin zaferi olarak da yorumlanabilir. Yedi düvelle savaştıklarını ve direnişin ilk raundunu kazandıklarını söylemek romantizm değil. Elbette çok büyük kayıplar verildi, elbette Suriye'nin büyük bölümü ele geçirilemedi.

Ancak eldeki imkânları, daha doğrusu imkânsızlıkları düşündüğümüzde ortada ciddi bir başarı olduğu muhakkak. Bundan sonra işleri gerçekten çok zor olacak. Zalimin sureti değil aslıyla mücadele edecek olan muhalefeti çetin günler bekliyor. Yeni bir aşamaya giren direnişte, ikinci başlangıç olacak bu.

Rusya'nın Birleşmiş Milletler Zirvesi tamamlanmadan ve ABD ile görüşme sonrasında harekete geçmesi, “anlaştılar” haberlerini doğruluyor. Rus uçaklarının birkaç saat sonra havalanıp DAEŞ'le alakasız biçimde, muhalifleri bombalaması ise belirlenen hedefin DAEŞ olmadığını ortaya koyuyor.

ABD, bütün girişimlerine rağmen direnişin İslami kimliğini değiştirememekten rahatsızdı. Olayların başlamasından beri, tüm stratejik ehemmiyetine rağmen, hatırı sayılır hiçbir destek sunmamasının başka açıklaması olamaz.

Amerika'nın kendi iç dinamikleri açısından, Sovyetler Birliği-Afganistan savaşı dönemindeki tecrübeden ötürü korktuğunu söyleyebiliriz. Bir diğer husus ise, Irak ve Afganistan işgallerinin doğurduğu ekonomik, siyasal ve diplomatik sorunlar.

Zaten muhalif güçler ABD'nin yardımını haklı şekilde işgal olarak anladıkları için, müdahale gibi bir yardımı hiçbir zaman talep etmediler.

(İran ve Rusya'nın Beşşar Esed'i sınır ve ilke tanımaksızın desteklemesi karşısında, “ABD'nin kucağında büyüyen muhalifler” algısı Türkiye'de sol, liberal sol, Kemalist ve Kürt ırkçılarının uydurdukları, kamuoyuna ezberlettikleri ve sonunda kendilerinin dahi inanmaya başladıkları bir palavradan, bir imajdan başka bir şey değil. Tıpkı Türkiye'nin DAEŞ ile işbirliği içinde olduğu, ittifak ettiği gibi plastik haberleri servis ettikleri gibi, amaçlarına uygun “gerçekler” üretiyorlar.)

Muhalifler konusunda Amerika'yla aynı fikirde olan Avrupa Birliği ülkeleri, batan ülkelerle ve mültecilerle meşgul olan bir görüntü verirken, ABD'nin kararını beklediler.

Bu konuda en çok inisiyatifi ise geçen hafta DAEŞ hedeflerini vuran Fransa oldu. Mevcut durumda artık Fransa da, Rusya'nın iznine tabi olacak.

Rusya'nın sahaya inmesi, herkesin kendi rolünü gözden geçirmesine sebep olacak. Mesele artık bölge ülkelerini çok daha fazla ilgilendiriyor. Bu yeni durumdan en çok Suud'ların rahatsız olacağı çok net. Suudi Arabistan, bölgedeki fay hattının önemli bir ayağı ve İran kadar Rusya'yı da kendisi için tehdit olarak algılıyor.

Başta Suudi Arabistan olmak üzere bölge ülkelerinin, Rusların karşısında denge oluşturabilmek amacıyla muhaliflere daha ciddi bir destek sunması, giderek somutlaşan bir olasılık haline gelecek gibi.

Aksi takdirde, ne Batı'dan, ne de Arap dünyasından somut bir girişim gelmezse, bölgede hepsini zor durumda bırakacak köklü değişimler olabilir. Girişim ya da müdahalede bulunmak için Suriyeli muhaliflerin zayıflamasını bekledikleri düşüncesi ise çok uzak olmamakla beraber başka bir senaryo anlamına geliyor.