Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (109)
“İki saate yakın
bir intizardan sonra Yedinci Ordu Kumandanı misafirini gecelikle karşıladı. Bu
ince teferruat, tarih için lüzumlu malzeme olduğundan buraya kaydettim. Bana
öyle geliyor ki büyük vatan çocuğu Mersinli Cemal Paşa, vazifesini bitirmiş bir
insanın kalb huzuruyla, hiçbir şey konuşmadan ve hiçbir şey sormadan Şeria
nehrini geçerek Bordan ovalarından, Ferin vadilerinden, Yuşa’ ve Hud
tepelerinden geçerek karargâhının, arkadaşlarının muhitine kendini dar attı.”
(Cevat Rifat Atilhan, “Görünmeyen İnkılâp”, Büyük
Doğu, 1.12.1950, sayı 37, Tef. No 12, s. 10)
Von Sanders, Mustafa Kemâl̃’i, serkeşlik ve Hezîmetin baş mes’ûl̃ü olmakla ithâm ediyor
4. Ordu, şimâl̃e
doğru ric’at̃
esnâsında, Rayak’a varıyor. Mersinli Cemal Paşa, burada, Von Sanders’le
görüşüyor. Alman Kumandanı, esefle, hezîmetin baş mes’ûl̃ünün –askerlik rûhuna aykırı olarak başına buyruk
hareket eden- Mustafa Kemâl̃
olduğunu söylüyor:
“Ordular Grupu
Kumandanı Liman Fon Sanders Paşa, dördüncü ordu kumandanına mülâki oldu. Alman
Generali ateş püskürüyordu. Yanında yaverleri ve erkânıharbiye reisile
karargâhı vardı. Bir kumandan için tasavvur edilemez çapta hiddetli, müteessir
ve meyus görünüyor ve bağırıyordu:
‘- Bu hali görüyorsunuz
Paşa!.. Askerlik tarihinde bunun eşi azdır. Yedinci Ordu Kumandanına söz
dinletmeğe imkân yok. Kendi bildiğini ve düşündüğünü yapıyor. Bütün bu
felâketler hep bu itaatsizlikten doğdu. Vatan, sizin vatınınız!.. Asker Türk
askeri!.. İnsan memleketinin bu kadar kötü bir gününde nasıl olur da böyle
hareket eder? Anlayamıyorum bunu, anlayamıyorum!
“Mersinli Cemal
Paşa kendisine şöyle dedi:
‘- Ekselâns,
ordulara sahip olmanız lâzımdı!
“Aldığı cevap
şudur:
‘- Nasıl, hangi
vasıta ile?.. Vatan sizin, şeref sizin… Yazık, yazık!..
“Ondan sonra bir
daha ordular grupu kumandanını göremedik.” (Cevat Rifat Atilhan, “Görünmeyen
İnkılâp”, Büyük Doğu, 29.12.1950,
sayı 41, Tef. No 16, s. 10)
Mustafa Kemâl̃’in kendi başına Allenby ile temâsta olduğuna dâir bir vesîka
19 Eyl̃ûl̃ 1918’deki
İngiliz-Siyonist taarruzunun hemen evvelindeki bir gün, 8. Kolordudan 4. Ordu
Karârgâhına gönderilen (“meşhur Trablusgarp Vali ve kumandanı merhum Recep
Paşa’nın oğlu”) Ekrem Bey tarafından Mersinli Cemal Paşa’ya iletilen mahrem
istihbârâtı, o da, Yüzbaşı Cevat Rifat Bey’e çektirdiği şifreli bir telgrafla,
Başkumandan Vekîli Enver Paşa’ya bildiriyor:
“Mersinli Cemal
Paşa, elime bir yazı vererek dedi ki:
‘- Bunu bizzat
şifre et. Elinle ve makine başında Enver Paşa’ya çek ve cevabını hemen
beklediğimizi yaverlerine söyle. Bütün diğer telgraflar beklesin, yalnız bunun
ile meşgul ol!
“Şifre etiğim
telgraf şuydu:
‘İstanbul’da
Harbiye Nazırı Enver Paşa Hazretlerinin şahsına mahsus gayet mühim ve çok
aceledir.
‘Emir Faysal’ın
mektup ve tekliflerine verilecek cevap hakkında her an ve her dakika emr-i
devletlerine heyecan ve ehemmiyetle intizarındayım [intizârdayım].
‘Şimdi cepheden
aldığım mevsuk malumata nazaran bir kumandanımızla General Allenbi arasında
bazı muhaberat cereyan etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Yıldırım Ordular Grupu
Kumandanlığı Erkânıharbiye Raisi Kâzım Paşayla mezkûr kumandanlık Levazım Reisi
Miralay Merzifonlu Ömer Lûtfi Beye de bu kumandan tarafından İngilizlerle
anlaşılarak bir terk-i muhasama teklifinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu
teklifi şiddetle reddetmiş olmasına rağmen Kâzım Paşa hakkında şahsî bir fikrim
yoktur. Ömer Lûtfi Bey ise, son derece temiz bir asker ve fedakâr bir vatan
evlâdıdır. O da, bu fikri işitmek bile istemediğini beyan etmiştir.
‘Emir Faysalın
tekliflerine kat’î bir cevap veremediğimiz şu dakikada Suriye ve Garbî
Arabistanda bir Hidiviyet tesisile Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ya imtisal etmenin
vatana getireceği azim felâketleri düşünerek işi acilen vaz’ıyet buyurmalarını
ve bu hususta taraf-ı âciziye icap eden emirlerin hemen verilmesini ehemmiyetle
arz ve istirham ederim.’
“Bu şifre, Harbiye
Nazırı bizzat makine başına çağırılarak kendisine verildi.
“Ve aynı günün
akşamına doğru, Ordu Kumandanı Mersinli Cemal Paşa, eşraf ve muteberan ile
görüşmek ve ric’at hatları gerisinde bazı emniyet tertibatı almak üzere Salt –
Amman üzerinden Şama hareket etti.” (Cevat Rifat Atilhan, “Görünmeyen İnkılâp”,
Büyük Doğu, 17.11.1950, sayı 35, Tef.
No 11, s. 10)
Mustafa Kemâl̃’in 7. Orduyu ânsızın ve habersizce Cepheden geri çekmesi üzerine bozgun
başlıyor
Şimdi en canalıcı bahse geldik: Mersinli Cemal Paşa’nın
Yâveri Yüzbaşı Cevat Rifat Bey’in müşâhedelerine nazaran, Mustafa Kemâl̃, Yıldırım Orduları Grup
Kumandanına ve 8. Ordu ile 4. Ordu Kumandanlarına haber vermeksizin, kendi
başına, ânîden, kumanda ettiği orduyu cepheden çekince, tabiî olarak, cephe
çöküyor, 7. Ordunun bıraktığı boşluktan hücûm eden İngiliz-Siyonist Kuvvetleri,
kısa zamanda 8. Orduyu kuşatıp imhâ ediyor, akabinde 4. Ordu üzerine
yöneliyorlar ve bütün cephede, bozgun hâlinde, şimâl istikâmetinde bir kaçıştır
başlıyor:
“19 Eylül 1334
[1918] sabahı, şafak henüz sökmemişti. […] Zengin ve hazırlıklı İngiliz ordusu,
elinde bulunan dağlar gibi malzeme ve vasıtalara ve Mister Balfur’un
Yahudilerden temin ettiği milyarlık kredilere ve Arz-ı Mukaddes’te,
mamurelerinin temellerini kendi elimizle attığımız Siyon casuslarının yardımına
dayanarak son ve kat’î taarruzunu yapıyordu…” (Cevat Rifat Atilhan, “Görünmeyen
İnkılâp”, Büyük Doğu, 1.12.1950, sayı
37, Tef. No 12, s. 10)
“Nasıl olup da düşman, Yedinci Orduyu çiğniyerek Sekizinci Ordunun
gerisine düşebilir?” Çünki “Yedinci Ordu, Kumandanından aldığı emir üzerine,
muhârebeyi kabûl̃ etmeden Bisan istikâmetinde geri çekilmiş, bıraktığı gedikden ilerliyen
düşman ordusu, 8. Orduyu çevirip imhâ etmiştir”
“Gök gürültülerini
andıran tarrakalarla iki tarafın ağır topçuları ateş püskürmekte…
“Hemen telefona
sarılarak Sekizinci Kolordu Kumandanı Yasin Hilmi Beyi aradım. Çadırında yok.
Yaveri Kemal Beye (İstanbul İş [Bankası] Müdürü Kemal Tilkicioğlu) sordum.
Kolordunun müthiş bir tazyik karşısında kaldığını ve henüz vaziyetin sarahat
kesbetmediğini söyledi.
“Bu Kolorduda, iki
tane birbirinden cesur, birbirinden kahraman, cengâver ve güvenilir kumandan
vardı: Biri, Hud tepesinde karargâh kurmuş Kırksekizinci Fırka Kumandanı
Miralay Kütahyalı Asım Bey (Orgeneral Asım Gündüz); diğeri, Mürettep Fırka
Kumandanı Ömer Lûtfi Bey (eski Afyon Mebusu)…
“Ordunun en çok
güvenilir kumandanları bunlar… Ne Yasin Hilmi Beyden, ne de yaverinden ümidimiz
yoktu. Hemen fırkalara telefon ettim. Aldığım korkunç haber:
‘- Düşman, Mustafa
Kemal Paşa kumandasındaki Yedinci Ordu cephesinden açtığı, (yahut bulduğu)
geniş bir gedik içinden sola kıvrılarak Sekizinci Cevat Paşa Ordusunun gerisine
düşmüştür. Bu ânî ve müthiş çevirme hareketi, aşağı yukarı bütün Sekizinci
Ordunun elden çıkmasını mucip olmuştur. O kadar ki, ordu kumandanı bile güç
belâ ve başındaki kalpağını bile giyemiyecek kadar zorlukla canını
kurtarabilmiştir.
“Fırka
kumandanlarına, Ordu Kumandanı namına soruyorum:
‘- Yedinci Ordu ne
âlemde? Nasıl olup da düşman, bu orduyu çiğniyerek Sekizinci Ordunun gerisine
düşebilir?
“Cevap:
‘- Yedinci Ordu,
[kendi Kumandanından] aldığı emir üzerine, muharebeyi kabul etmeden Bisan
istikametinde geri çekilmiştir. […]