Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (155)
(Vatan, 8.4.1950, s. 1; https://www.naziminhikayesi.com/4-hapishane-yillari/aclik-grevi; 10.3.2023)
1950’li senelerde, en başta,
5816’nın çıkarılması ve bu amansız sil̃âhla, “İrticâın başının ezilmesi” için,
Gazetesinde, kuru kuruya ve mütemâdiyen,
bir “İrticâ hareketi”nin, üstelik, “Moskova tarafından tertîb edilen bir İrticâ
hareketi”nin mevcûdiyeti propagandası yapan Ahmet Emin Yalman, 19 Ağustos 1949 târihli Vatan’da, hem Mütehakkim Zümreye, hem de Komünist İhtilâlci
Hareketinin lider kadrosuna mensûb Nazım Hikmet için (onun g̃ûyâ bir “adlî
hatâ”nın kurbanı olduğu iddiâsıyle) Af Kampanyası başlatmış, sonrasında da,
kampanya hedefine ulaşıncıya kadar, onu harâretle desteklemişti…
Af Kampanyasını başlattığı
19 Ağustos 1949 târihli Vatan’daki
“Fikret ve Nazım Hikmet” başlıklı makâlesinde, bin dereden su getirerek Kızıl
Liderin mâsûmiyetini müdâfaa ediyordu:
“Son nesillerin yetiştirdiği en büyük Türk
şairlerinden, Türk diline en iyi tasarruf edebilen pek mahdut insanlardan biri,
uzun yıllardır adlî bakımdan da, millî bakımdan da haksız olarak zindanlarda
süründürülüyor. Bu hali günün birinde tarih, bütün bir devir için leke diye
kabul edecektir. Nâzım Hikmet'in uğradığı haksızlığın mesuliyeti, yalnız
mahkûmiyet kararını veren iki askerî mahkemeye, yalnız tek parti devrinde bunun
emrini verenlere, yalnız elindeki dosyalarda haksızlığın bütün delilleri
bulunduğu halde hareketsiz duran adliyemize, yalnız münevver nesle düşmüyor.
Yirmi milyon Türkten her birinin bu mesuliyette hissesi vardır.
“Ben bu mesuliyetin
yirmi milyonda biri derecesinde bir payı bile taşımaya devam etmeye razı
değilim. Haksızlığa karşı sesimi yükseltiyorum ve bunun artık akisler
bulacağını da umuyorum. ...
“Umumî efkârın da bu
dâvayı kendine mal edeceğini ve yirmi milyon Türkün büyük bir Türk şairinin
tamamiyle haksız yere hapis ve eza görmesinden ileri gelen ağır bir mesuliyet
hissesini sırtında taşımaya razı olmayacağını kuvvetle umuyoruz.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Emin_Yalman; 24.12.2022)
Mâhûd Gazetesinin buradaki
kupüründe, hâinâne Af Kampanyasını destekliyen neşriyâtından bir başka nümûne
görülüyor… Onun Münâfıkça neşriyâtıdır ki rahmetli Sinan Omur’un şahsında
Müslümanları taşkın bir gazâba sürüklemişti: “Türklerin Kahramanlık Âbidelerini
Düşmanlara Peşkeş Çeken Dönmeler Şahı Ahmet Emin Yalman! Sen kimin tahrikiyle
ve hangi ajanların hesabına vatan hâini Nazım Hikmeti kurtarmak için uğraştın;
nasıl kaçtı? Çatlasan da, patlasan da Ayasofya eski ihtişamına kavuşacak,
minarelerinde[n] ilâhî nidalar duyulacak!” (Yukarıda da nakletmiştik; Hür Adam, 2.5.1952, s. 1)
Ya Mütehakkim Zümrenin en
nüfûzlu temsîlcilerinden birinin “mâsûm” îl̃ân ederek netîcede tahliye
edilmesini sağladığı Nâzım Hikmet, sonrasında ne yaptı? Tam da bu
“mâsûmiyet”ine yakışır bir tavırla, emrinde çalıştığı Stalin Mâbûduna ilticâ
etti! Bu Zümre bu kadar hâindir!
Necmeddin Sadak’ın Akşam gazetesinin 30 Haziran 1951
târihli nüshasının 1. ve 2. sayfalarında intişâr eden haberi ibretle okuyoruz:
“Stalinin yeni şakşakçısı
Nâzım Hikmet Moskovada…
“Moskova radyosu dün akşamki
yayınlarında bir kaç gün evvel Romanyaya kaçmış olan şair Nâzım Hikmet’in
Moskovaya vardığını ve hava alanında beyanatta bulunurken ‘Beni yaratan
Stalindir’ diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre, kızıl
şair Stalin’i göklere çıkaran şu sözleri de sarfetmiştir:
‘Gözlerimin ışığını Stalin’e
borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor.’
“Stalin’in şakşakçısı bundan
sonra vatanının Rusya, şehrinin Moskova olduğunu da söylemiş ve Stalin’in
bayrağı altında vazife göreceğini kaydetmiştir.
“Nâzım Hikmet’in, uçaktan
indiği sırada filmi çekilmiş ve verdiği bir beyanat da plâğa alınmıştır.
Moskova radyosu tarafından yayınlanan bu plâkta kızıl şair ezcümle şunları
söylemiştir:
‘13 yıl Faşist Türk
hükûmetinin hapishanelerinde kaldıktan sonra nihayet kurtularak Moskova’ya
gelmiş olmaktan dolayı bahtiyarım. Esir olarak yaşadığım kendi yurdumdan
kurtularak sulh içindeki Moskova’ya varmış olmaktan dolayı derin bir huzur
içindeyim. Dünyanın en büyük sulh adamı Stalin’in idaresindeki bir memlekette
hürriyet havasını teneffüs ediyorum. Zorla esarete ve ölüme sevkedilen Türk
halkının kurtulması için çalışacağım. Barışsever Stalin ve onun memleketi
Rusyanın yardımiyle Türkiye emperyalist esaretten elbette kurtulacaktır.’
“Nazım Hikmet’in kendi
sesile söylenmiş olan bu sözler sık sık alkışlarla kesilmiştir. Komünist şairin
Moskovada yerleşerek çalışmalarına orada devam edeceği kaydedilmektedir.”
***