Dîn aleyhdârı Kemalist târih kitapları nasıl yazıldı? (2)

2) Ankara'daki ilk Târih Kongresini tâkiben, 8 Temmuz 1932 Cuma akşamı Marmara Köşkü'nde verilen çaya dâvet edilen ve “Ebedî Şef”in iltifâtına mazhar olan Enver Behnan Şapolyo, çaydan şöyle bir sohbet ânını naklediyor:

“…Bir genç, [M. Kemal Paşa Hazretlerine]: ‘- Dinlerin cemiyet üzerinde ne tesirleri var?' [şeklinde bir suâl tevcîh etti.]

Bu suale de hiç kızmadan, geniş bir toleransla cevap verdi: ‘- Yavrum! İnsanlar ilk devirlerinde pek âcizdi. Kendilerini koruyamıyorlar, hiç bir hâdisenin de sebebini bilmiyorlardı. Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Nihayet insanlık, vicdanında bir kuvvet yarattı. O da işte ‘Allah'tır. Her şeyi ondan beklediler, ondan istediler. Hastalıktan, felâketten korunmayı hep Allahlarından istediler. Fakat modern çağlarda insan, her şeyi Allahtan beklemedi. Ancak cemiyetten bekledi. Her şeyin koruyucusu, insan cemiyetidir. Bizi koruyan, müreffeh surette yaşatan, cemiyettir. Bu sebeple cemiyete ehemmiyet vermek, onu kuvvetlendirmek ve yaşatmak lâzımdır. Artık bunun için her türlü tekâmül, huzur ve emniyet membaı, cemiyettir.' dediler. Bu fikir spiritüalist-mâneviyatçı [?] ve Dürkhaym içtimaiyatının fikirleriydi.” (E. B. Şapolyo, Kemâl Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, İstanbul: Rafet Zaimler Yayınevi, 1958, 3. baskı, ilk baskı: 1944, ss. 304-305)

“Büyük Üstâd”ın aynı mâhiyetteki konuşma veyâ yazılarından başka nümûneleri Derin Tarih'in Eylûl 2015 nüshasında sunmuştuk…

İğdemir'in îzâhatına nazaran, -1935'te ismi “Öztürkçe”leştirilerek T. Tarih Kurumu'na çevrilen- T. Târihi Tetkik Cemiyeti tesîs edilmeden evvel, Türk Ocağı bünyesinde bir Türk Târihi Tetkik Hey'eti teşkîl edilmiş ve bu Hey'et, Türk Târihinin Ana Hatları isminde 600 sayfalık bir eser hazırlayıp “1930 yılının sonlarına doğru” 100 nüsha hâlinde bastırmıştı. Sonraki Lise Târih kitaplarının temelini teşkîl eden bu eserdedir ki ilk def'a Kemalist Tarih Tezi ortaya konmuştu. Hülâsaten: “Tarihin en eski devirlerinden başlayarak Orta Asya'dan doğuya, batıya ve güneye, kuraklık ve ekonomik nedenlerle büyük göçler olmuştur. Bu göçmenler brakisefal alpin tipte, Türkçe konuşan insanlardır. Bunlar gittikleri yerlere ileri bir uygarlığı da birlikte götürmüşlerdir.” (İğdemir 1973: 5)

Hemen akabinde, bu eserin “Türk Tarihine Medhal” ve “Orta Asya” bölümleri bir araya getirilerek 74 sayfalık bir risâle hazırlanıyor ve 1931 yılı başında 30 bin nüsha basılarak mekteplere dağıtılıyor.

Türk Târihinin Ana Hatları, eserin başında da belirtildiği gibi, “Tek Adam”ın himâyesi altında, onun “irşâd ve rehberliğiyle” meydana getirilmiştir. (İğdemir 1973: 5-6)

Türk Ocaklarının feshini tâkîben 15 Nisan 1931'de T. Târihi Tetkik Cemiyeti tesîs ediliyor ve bu sefer Cem'iyet, dört cildlik Lise Târih kitaplarını hazırlamaya başlıyor. Çalışmalar büyük bir sür'atle ilerliyor ve hemen o sene Târih kitapları dört cild hâlinde basılıyor. Bu hummalı faâliyeti, 1932 Temmuzunda, Kemalist Târih Tezinin bütün târih muallimlerine öğretilmesi maksadıyle (İğdemir 1973: 11, 13) tertîb edilen 1. T. Târih Kongresi tâkîb ediyor. Kitap hâlinde basılan Kongre Zabıtları'nın başındaki takdîme göre, yeni târih kitaplarının başmüellifi “Tek Adam”dır ve Türk milletine “hakîkî millî târihini öğretmek” vazîfesini o üzerine almış ve “onun çizdiği ana hatlar üzerinde” de dört cildlik Târih kitapları vücûd bulmuştur:

“15 yıl önce Türk'ün varlığını tarihten, adını dillerden ve kitaplardan kaldırmağa yeltenenlere karşı Türk'ün yüksek varlığını gösteren Büyük şef Gazi Mustafa Kemal Hazretleri, Türk yurdunu ve istiklâlini dünya tarihine şeref verecek bir kudretle kurtardıktan sonra, ona hakikî millî tarihini de öğretmek istedi. Dünyaya ilk medeniyet ışığını veren, cihan medeniyet tarihinin her safhasında ve beşerî faaliyetlerin her sahasında yaratıcı varlığının bin bir delilini gösteren Türk milletinin tarihini ilmî vesikalarla tesbit ve neşretmek üzere kurduğu Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'ni yüksek himayesine aldı. Karanlıkları yırtan ve asırlara hâkim olan dehâsının derin kaynaklarından ilham alan Cemiyet, geceyi gündüze katarak onun çizdiği ana hatlar üzerinde Türk tarihini araştırdı ve Türk gençliğine dört ciltlik bir tarih kitabı verdi. […] …Yüzlerce meslektaş, memleketin her tarafından Ankara'ya koştular, [1. T.T.Kongresine iştirâk ettiler]. Büyük Gazi'nin yüce ve kutlu varlığı ile aydınlattığı samimî bir çalışma havası içinde millî dâvayı sarsılmaz bir iman ile kuvvetlendirerek iş başına döndüler.” (İğdemir 1973: 13-14)

Kitaplar nasıl kaleme alınıyordu? Dâimâ tek tek onun teftîşinden geçtikten, onun tarafından tashîh edilip bir takım îkazlar yapıldıktan sonra:

“Atatürk, çalışmaları Yalova'da ilgiyle izlerdi. Yazılan müsveddeler kendilerine gönderilir, o da düşündüklerini yazı ile bildirirdi.” (İğdemir 1973: 8)

Mütehakkim bir tavırla bütün çalışmalara istikamet veren, ana fikirleri tesbît eden oydu. Kimsenin onun görüşleri ve tâlimâtları dışına çıkmaya mecâli yoktu. Kurum'un müessis âzâlarından, değerli târihçi ve Türkistanlı mücâhid Prof. Zâkir Kadirî Ugan (1878-1954), uhdesine verilen İslâm târihi bölümünü materyalist nokta-i nazardan kaleme almayınca, küplere binmiş, adamcağıza olmadık hakaretler savurmuştu: “Zâkir Kadirî'nin eblehâne notları”, “Câmi-i Ezher kaçkını”, “eseri diye önüme koyduğunuz örümcek Arap yazılı paçavralar”, “o kadar sersem ve câhil ve Câmi-i Ezher kaçkını bu adamın paçavraları”… (TTTC Reîsi Tevfik Bıyıklıoğlu'na hitâben kaleme aldığı 16-17 Ağustos 1931 târihli mektubundan)

Zâkir Kadirî'nin bütün kabahâtinin İslâm târihini bir Müslümana yakışır tavırla ve aslına muvâfık sûrette kaleme almak olduğu da, İğdemir'in şu îzâhatından açıkça anlaşılıyor:

“Rahmetli Yusuf Akçura, bir hemşerisi olan rahmetli Zakir Kadiri'ye İslâm tarihini yazdırmıştı; fakat İslâm tarihini Zakir Kadiri bildiğimiz biçimce yazmış. Eleştirici bir tutumu yok, dogmatik bir tutumla yazmış.”    (Belleten, sayı 170, 1979, s. 534; Atilla Oral, Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu, 2011, s. 30'dan naklen) Kezâ: “Kendisine (İslâm tarihinin yazılması) vazifesi verilmiş olan (Kurum üyesi bu) zat, tam bir ilim adamı değildi. Medrese tahsili görmüş, birtakım naslara da inanmış bir insandı. […] Arapçası da fena değildi. Yalnız, olayları tarafsız bir görüşle inceleyip sonuçlara varamıyordu. Müslümanlarca birçok noktaları tartışmadan kabul edilmiş bazı olayların gerçek bir bilim süzgecinden geçirilmesi gerekiyordu. Bu zat bunları yapamamıştı.”  (Uluğ İğdemir, Yılların İçinden, Ankara: T. Tarih Kur. Yl., 1976, ss. 25-26, 32) Binâenaleyh Zâkir Kadirî'nin metnini “mektep kitaplarına koymağı isâbetli bulmuyor”… (İğdemir 1973: 8)

Bu sâikle “Zâkir Kadirî'nin örümcek Arap yazılı paçavraları”nı fırlatıp atınca, tabiî, iş başa düşecek,  “yüce ve kutlu varlık”, “karanlıkları yırtan ve asırlara hâkim olan dehâ” kolları sıvayacak, İslâm târihini bizzât yazacaktır:

“Atatürk ‘İslâm Tarihi' bölümüne çok önem vermişti. Bu bölümün önemli bir dilimini de kendisi yazmıştı.” (İğdemir 1973: 8 ve 1976: 26)

Yine İğdemir'in verdiği mâlûmattan, Târih II'deki Hz. Muhammed'in hayâtından Hulefâ-i Râşidîn devrinin sonuna kadar olan kısmın doğrudan onun kaleminden çıktığını öğreniyoruz. Şu var ki Prof. Âfet İnan'ın talebesi ve Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı Aslî Üyesi Gürbüz D. Tüfekçi'nin Maocu Kemalist Doğu Perinçek'in Saçak mecmûasının Mart 1986 nüshasında neşrettiği “Atatürk'ün Elyazısıyla Hz. Muhammet ve İslâmiyet” vesîkalarından (sy. 26, ss. 20-42), onun kaleminden çıkan (veyâ Âfet İnan'a dikte ettiği) metinlerin tekrâr gözden geçirilerek cüz'î tâdilâta uğradığı, ilâve ve çıkarmalara mârûz kaldığı anlaşılıyor. Bu müdâhaleler, daha ziyâde metnin akışını sağlamaya veyâ bâzı fazlasıyle keskin ifâdeleri yumuşatmaya müteveccihdir. Meselâ: “Muhammedin beyan ettiği sûreler uzun bir devirde dinî tefekkürlerinin mahsûlü olmuştur” cümlesi “Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu” şeklinde Tarih II kitabına (1931: 91) dercedilmiş, devâmındaki: “Muhammet bu sûrelere birçok çalıştıktan ve tedkikler yaptıktan sonra edebî bir şekil vermiştir” cümlesinden ise (aşağıdaki mektuptan da anlaşılacağı üzere, yine onun tasvîbiyle) ferâgat edilmiştir.

Mâmâfih, “Tek Adam”ın doğrudan kendi kaleminden çıkan metinlerin uzunluğu ne olursa olsun, dolaylı olarak, dört cild de onun eseri sayılır; zîrâ dördünün de başmüellifi odur…

Nitekim, İslâm târihinin Emevîlerden îtibâren olan kısmını (sonradan, 1941 ilâ 1961'de 20  sene T. Tarih Kurumu Başkanlığı yapan) Prof. Şemseddin Günaltay'a havâle etmişti, lâkin onları da yine teftîşten geçiriyordu:

“Size verdiğim ilk notlarımla beraber şimdi gönderdiğim ‘Hulefa-i Raşidin Devri' notları da yüksek Cemiyetinizin behemehal tenkid nazarlarından geçmelidir.

“Benim size gönderdiğim ‘Hulefa-i Raşidin Devri' notlarından sonra ‘Emevî Saltanatı' ve ondan sonraki devirler Şemseddin Beyefendi tarafından hazırlanır, benim de vaktim, daha doğrusu disposition'um olursa, ben de meşgul olurum.” (16-17 Ağustos 1931 târihli mezkûr mektubundan)

Ve meşgul de oluyor! Şemseddin Günaltay'ın yazdıklarını mütâlâa ediyor, beğeniyor, hattâ onlardan istifâde ederek kendi yazdığı bölüme ilâve yapıyor:

“Şemseddin Bey'in hazırladığı notlarından okuduğum kısımlarını fevkalâde enteresan ve kıymetli buldum. Bunlardan mülhem olarak yeniden size verdiğim notlara ufak bir ilâve yaptım. […] Sizin not defterinize işaret ettiğim plâna göre artık ayrıca Bizans ve Anadolu harekâtından bahse lüzum kalmıyor. O çerçeveye göre Türk-Arap mücadelesine başlamak lâzımdır. Bu mücadeleyi Şemseddin Bey çok parlak yazmıştır. Ben onu aynen kabul ettim.” (Bıyıklıoğlu'na 23 Ağustos 1931 târihli mektubundan; İğdemir 1973: 9 ve 1976: 118; ikinci kaynağa göre mektubun târihi 22 Ağustos 1931'dir)

Dört cildlik Lise Târih kitaplarının 4. cildi İnkılâp Târihi'dir ve bunun tamâmı da onun îzâhat ve tâlimatına uygun olarak yazılmıştır. Dr. Reşit Galip ve T. Bıyıklıoğlu tarafından kaleme alınan işbu “dördüncü cildin müsveddelerini gözden geçirdikten sonra” Bıyıklıoğlu'na 8 Ekim 1931'de bir mektup yazarak kitapta bâzı tashîhler istemişti. (İğdemir 1973: 9)

Lise için Târih I-IV kitaplarını, Târih Kongresinde karâra bağlandığı üzere, iki sene sonra, aynı model  (yâni Materyalizm, Güneş-Dil, v.s.) üzere hazırlanan Orta Mektep İçin Târih I, II, III kitapları ile ilk mektepler için hazırlanan 2 cildlik Târih kitapları takîb edecektir. (İğdemir 1973: 10, 14)

Bu arada, Türk Tarihinin Ana Hatları isimli büyük eserin telîfi için çalışmalar da devâm ediyordu. 1933 Nisanına kadar 63 mevzûda 66 müsvedde hazırlanmıştı. Bunların hepsi, 17 Nisandan 13 Mayıs 1933'e kadar, evvelâ Çankaya'da, sonra Halkevi'nde toplanan Cem'iyet âzâlarının huzûrunda tek tek okunuyor ve toplantılara yine “Tek Adam” nezâret ediyor: “Her müsvedde okundukça, Atatürk konuşmak isteyenlere söz veriyor, kendisi de düşüncelerini söyledikten sonra bir karara varılıyordu.” Ne var ki, müsveddeler üzerindeki müzâkereler tamâmlanınca, toplanan bilgilerin böyle şümûllü bir eser için kifâyetsiz olduğu anlaşılıyor, bu iş ileriki senelere bırakılıyor. Bu arada, çalışmalara, hazırlanan plan muvâcehesinde devâm edilecek ve neşre hazır olanlar da bir ân evvel basılacaktır. (İğdemir 1973: 22-23 ve 1976: 196-197)

1935'te, “Tek Adam”, Târih Kurumu için yeni bir çalışma programı hazırlıyor ve bunu Âfet Hanım ile Hasan Cemil Çambel'e imlâ (dikte) ediyor. İğdemir, bu programın tamâmını ve iki sayfa da el yazısı örneğini kitabına aynen dercetmiştir. Bu metinde, “Ebedî Şef”, kendisinden şu ifâdelerle bahsediyor:

“Türk Milletinin Büyük Müverrihi Kemal Atatürk'ün Türk tarih yazma sanatında cihanşümul bir inkılâp yapan ve milliğ kültür tarihimizin seyrinde bütün istikballere şamil bir dönüm noktası yaratan ilmiğ dehasının açtığı ulusal-insaniğ tarih ideali yolunda iman ve şuurla yürüyen ve büyük yaratıcıdan aldığı ilhamla istikbalin Türk tarihine ait olduğuna inanan Türk Tarihi Araştırma Kurumu, v.s…

 

DEVAMI YARIN