15 Ocak 2016

Gündemi an be an değişen Türkiye

Türkiye gündemi çok zor bir ülke… Her an yeni gelişmeler oluyor. Bir saat önce konuştuğunuz bir saat sonra eski konu haline geliyor. Zaman çarçabuk geçiyor, bir konu konuşulamadan yeni birkaç konu sizi esir alıyor bile…

Malumunuz Güneydoğudaki sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar ana gündemimizdi, Operasyonların ne zaman biteceğini ve özellikle Sur'da henüz alınmayan PKK'li cenazelerini konuşuyorduk. Sultanahmet patlaması oldu, konu değişti, akşam AİHM'nin sokağa çıkma yasağının tedbiren mahkemeye verilmesi sonrası verdiği kararı konuşmaya başladık, sabah belki çok başka bir şeyler konuşmaya başlayacağız. 

Ortadoğu'nun sınırında olmak gece gündüz teyakkuzda olmayı gerektiriyor. Hele de artarak devam eden çatışmaların kıyısındaysanız on katı uyanık olmak zorundasınız. Son dönemlerde onlarca canlı bomba eylemcisinin daha eylemini gerçekleştiremeden yakalandığını biliyoruz, ama binlerce eylemci içinden birinin kendini patlaması tüm hesapları altüst edebiliyor. Yada küçük bir saldırı bile insanların tedirgin olması için yeter sebep haline gelebiliyor. Sultanahmet saldırısını Daiş'in yaptığı malum, ama Daiş, Türkiye'de yaptığı saldırıları üstlenmediği gibi bu saldırıyı da üstlenmeyecektir. Saldırıyı yapan şahsın bağlantıları ve saldırını şekli zaten ben buradayım diyor. Kaldı ki saldırıdan hemen sonra bir gurup Daiş militanının sınıra gelip halay çekmesi ve ardından bölgeyi terk etmesi bir nevi üstlenme olarak kabul görecektir. Saldırının yapılış yeri ve şekli, özellikle de hedef kitle açısından bakıldığında verilen mesaj sadece Türkiye ye değil aynı zamanda batı ülkelerinin genelinedir. Daiş “her ortamda sizinle savaşacağım” demek istemektedir, bunu da masum insanları katlederek gösterme çabasında girmiş durumda.

Saldırıyı gerçekleştiren şahsın kimliği daha ilginç Suudi Arabistan doğumlu Suriye vatandaşı bir şahıs. Saldırı üzerinden hem Suudi, hem de Suriyelilere karşı bakış açısını değiştirmeye yönelik Türk insanını bir anda “Trump”laştırmak için özel seçilmiş bir isim olarak duruyor. Terörün her türüne alışkın olan Türkiye bu tuzağı da aşacaktır.

Gündem çabuk değişince bir yazıda birkaç konu işleme zorunluluğu da oluyor. Aslında bugün AİHM'nin kararına değinecektim, ama Daiş saldırısı bir yazıda iki konu işleme zorunluluğu getirdi. Malumunuzdur, geçtiğimiz günlerde Sur ve Cizre'de yaşayan 5 vatandaş adına avukatları, AİHM'e bireysel başvuruda bulunmuşlardı. Başvurularda, bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırılması, güvenlik operasyonlarının durdurulması veya uluslararası standartlara uygun yürütülmesi için geçici tedbir talebinde bulunulmuştu.

Adalet Bakanlığı, AİHM'in konuyla ilgili istediği görüşünü 8 Ocak'ta mahkemeye gönderdi. Mahkeme, Adalet Bakanlığının görüşü doğrultusunda, bu aşamada ihtiyati tedbiri verebilmesi için elinde yeterli veri bulunmadığına karar vererek, başvuruları reddetti. İçtüzüğü gereğince ivedi olarak görüştüğü davayı kararda, "Bölgedeki aşikar olan vahim durum dikkate alındığında, mahkeme, vücut bütünlükleri bakımından korumasız durumda olan başvuranların talep etmeleri halinde gerekli bakıma, yardıma erişebilmelerini sağlamak üzere tüm makul adımların hükümet tarafından atılacağına güvendiğini dile getirmektedir" ifadelerini kullanarak reddetti. Kısacası bölgede PKK'nin değil Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanında saf tutacağının işaretini verdi. Özellikle Demirtaş'ın Rusya ziyareti ve PYD yöneticilerinin Rusya ile çalışma şevk ve hevesinin bunda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Zaten operasyonlar süresince Avrupa'dan ciddi ses çıkmamasını da bu çerçevede okumanın doğru olduğunu ifade edebiliriz.

ABD ve Avrupa daha önceki yazımlarımda da değindiğim gibi Avrupa sınırında bir Türkiye'nin en azından böylesi sıkıntı bir durumda yalnızlaşmasının ciddi sıkıntıların çekeceğini gördüğü için Türkiye'yi kaybetme riskini kabul edemeyecektir. Adımların ona göre atacak olası bir ileri çatışma durumunda Türkiye'ye hem destek olacak hem uluslararası kamuoyunun Türkiye'yi zor durumda bırakmasına engel olacaktır. AİHM kararının özeti de budur aslında, soğuk sava ve ya çatışmalı bir savaşın ön hamleleri atılıyor ve Türkiye çok önemli bir kavşakta.

Saflar daha da keskinleşiyor. Sınırlar yeniden çizilecek; esas mesele sınırları kimin çizeceği…