Naif

-Ruzname; Kelime Günlüğü'nden-

Kelimeler köşeye sıkıştırır bazen. Aklınızdan, gönlünüzden geçenlerle yolları bir türlü kesişmez. Öyle olunca ifade edilmeyenler gönlünüze yük olur. Bazen de bir kelimeyi çok sevdiğinizde ya da tersi durumlarda onu ifade edecek başka kelimeleri yoklarsınız. Bu defa da diğer kelimeler o bir kelime için gayretsiz kalıverir. Ya her birinin nutku tutulur ya da isteksiz sıralanmışlıklarının tatsızlıkları yüzünden uzaklaşırsınız. Geriye şöyle bir şey kalır: Bir ifadenin ulaşılan ya da ulaşılamayan ne çok ihtimali var…

Sokağın nabzı da biraz böyle bir ruh haline yakın. Yoksa galatımeşhurlarla bu kadar barışık olabilir miydik? Yalnızca sesini, esnekliğini, söylenişini seviyoruz diye, önündeki ve ardındakilerle çok kere iyi geçinebiliyor diye kelimelere farklı manalar yüklemezdik.

Divan edebiyatının kelimelerle ince ince işlenen bir sanat türü olduğunu anlatan bir üstattan dinlemiştim. Bugünlerde unutup yüzüne bile bakmadığımız nice kelimeler, girift manaları sayesinde koca koca cümlelere bedel bir vakara, duyguları uyandırma gücüne sahipmiş meğer.

Sözlükler en çok ifadeye hayat veren kelimeler biriktirebildiği için değerlidir. Sokakta unutulsalar da kayıt altında tutulmuş oluyorlar. Sözlük okumaktan maharet yalnızca bilmediğiniz kelimelerle tanışmak da değil. Çok iyi bildiğiniz ama sokakta türlü hengâmeyle anılageldiğinden aklınızı kurcalayan kelimelerin tam karşılığını zihninize yazabilmek için. Yüzyıllardan sonra elimizde kalan dil envanterine hem ses hem de mana itibariyle yabancı kalmamak için.

Teknolojik iletişim, kimi zaman ilginç bir şekilde eski ve unutulmuş kelimeleri de hatırlatıyor; kalburüstü dile dolanmış kelimeleri de. Kelime ise hatırlandığı ve kulağa da hoş geldiği anda sokağa iniyor, çoğalıyor. Naif de bunlardan biri.

Sokağa indiğinden bu yana narin, nazenin, latif, hassas ne kadar iş, oluş ve durum varsa naif kelimesiyle karşılandığı üzerine düşünmek, bir kelimeyi kazanırken aynı anda kaybetmek yahut aslından bihaber hâlde başka türlü ve yanlış yerleştirmekle ilgili çağrışımlarla buluşturdu yeniden.

Sokak güçlü bir aktarıcı. Ferdi pişiren ve en azından içinde yaşadığı coğrafyayı en iyi yansıtan mikro manzara. Bir vakitler dinledikçe merakları celbeden ve eski İstanbul sokaklarının özlenen külhanbeyi ağzından yahut ortak bir türküyü tutturmuş gibi karşılıklı atışan esnaf ağzından veya mahallenin büyükannelerinin hicivli, göndermeli, bol atasözlü vakarlı sohbetlerinden geriye fazla bir şey kalmasa da; bol argolu ve küfürlü konuşmaların başını alamaz olmuşsa da; sokak, her halükârda içinde olduğunuz atmosferin en net tasviridir.

Bir kelimenin sokağa inişi bu bakımdan önemli. Bugünle dün arasındaki fark; sokağa inen nitelikli kelimelerin giderek azalıyor olması.

Peki naif kelimesine ne yaptık?

Fransızca kökenli naif, plastik sanatlarla uğraşanların kimileri için kullanılan özel bir sıfat. Bu bakımdan sanat terminolojisinden günlük dile geçiş yapmış, bir nevi teknik kelime.

Günlük dil içerisinde naiflik, narinlik ve hassasiyetle bağdaştırılıyor ama manası bu tanımlamadan çok uzak. Olumlu da değil.

Kendi kendini yetiştirmiş bir sanatçı, doğallıkla yolunu bulan bir sanatçı, acemice sanat icra eden bir sanatçı manalarını karşılıyor. Günlük dile aksedişi ise saf, basit, tecrübesiz manaları ile. Yapmacıksız yahut doğal manası ise kismî bir olumlama sayılabilir. Yine de kelimenin teknik alandaki kullanımı için tam bir olumluluk yansıttığını söyleyemeyiz.

Bu hakikati bilince naif kelimesi eskisinden daha çok kulak tırmalar oldu. Zira felsefi yahut söylediği her kelimenin hakkını veren bir söyleşide geçmiyorsa çoğunlukla yukarıdaki haksızlığa maruz kalıyor.

Geçenlerde taslak bir çalışmada lafügüzaf kelimesinin, “güzel laf” manasına gelirmişçesine arzı endam ettiğini görünce kitap yazmaya kalkışmanın da sözlüksüz mümkün olabildiği trajedisiyle yüzleştim.

Birisinin hatasını tam da konuşma tavını almışken düzeltmeye kalkışmak genelde hoş karşılanmaz. Fakat yazıda böyle bir müdahale olmak zorundadır. Söz uçar yazı kalır, esasını unutmadan en azından yazıp çizenlerin asgarî düzeyde sözlükle haşır neşir olması hepimize iyi gelir.

Sürçülisan etti isek affola…

***

Künye: Naif, Fransızca kökenli bir kelime olup saf, deneyimsiz; güzel sanatların özellikle resim alanında kendi kendini yetiştirmiş sanatçısı veya onun eseri; kendi kendini yetiştirmiş, doğal bir plastik sanat yeteneğine sahip sanatçılar tarafından yaratılan resim sanatı; acemice yapılan anlamlarına gelir.