29 Temmuz 2022

Psikolojik Olarak Rahatlamanın, Huzurun ve Mutluluğun Yolu: İyilikteki Rolümüzü Bilmek

İyilikteki rolümüz, doğru anlamlandırıldığında insanı mutlu eden, aksi durumda ise mutsuz eden önemli bir gerçekliktir. İyilik kavramına baktığımızda TDK Türkçe Sözlük’ünde iyiliğin “karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan ve inayet” şeklinde tanımlandığı görülür. İyilik kavramına yönelik psikoloji alanında pek çok açıklama yapılmıştır.

 

Pozitif psikolojide iyilik kavramı, çeşitli açılardan incelenmektedir. Öncelikle; iyilik ve iyilik yapmak, insan olmanın en önemli özelliği olarak görülmektedir. İkinci olarak; öznel açıdan bakıldığında bireyler, iyiliği hazlarını ve yaşam doyumlarını artırmak amacıyla gerçekleştirmektedirler. İyiliğin bu şekilde ele alınması, kavramın alanını daraltmaktadır. Üçüncüsü; iyilik kavramı, “insaniyet erdemi” altında ve “iyilikseverlik” karakter gücü olarak ele alınarak daha da genişletilmeye çalışılmıştır. Wong’a göre Pozitif Psikoloji 2.0 akımıyla, pek çok kavram manevî ve dinî açıdan yeniden değerlendirilecektir. Bu noktada, yanıtlamamız gereken “İnsanın iyilikteki rolü nedir?” sorusu olacaktır.

 

Genel olarak insanın iyiliğe yönelik bakış açısı incelendiğinde insan, iyiliğin ortaya çıkarıcısı olarak sadece kendisini görmektedir. “Acaba insan, iyiliğin ortaya çıkışında tek etkili faktör müdür?”. İnsan; pek çok durumu, olayı ve deneyimi  “kendisini merkeze alarak” değerlendirir. İyilik konusunda da merkez, kendisidir. Böylece insan, ortaya konan bir iyilikte, iyiliği ortaya çıkaran tek sebep olarak “kendisini” görür. Aslında durum, hiç de böyle değildir. Çünkü 100 trilyon hücreden ibaret olan insanın bir iyiliği gerçekleştirmesi için öncelikle kendi biyolojik yapısı içerisinde 100 trilyonluk olasılığın her an sağlıklı bir şeklide gerçekleşmesi gerekmektedir. Öte yandan insanın varlığının devam etmesi için güneşin, yağmurun, oksijenin, bitkilerin ve hayvanların var olması gibi sonsuz koşul gereklidir. İkinci olarak insan, “var olan bilgileri yanlı işler”. Objektif koşullarda insan, olasılıklar dünyasında bir olasılıkken varlığının devamı için bu koşulları zorunluluk gibi algılar. Üçüncü olarak insan; iyilikler için kendisine, olumsuzluklar için çevreye yükleme yaparak “yükleme hatası” yapar. Dördüncü olarak insan, bir iyilik kendisinde tecelli etmezse kendisini kaybeden olarak algılar. İnsan, “hazza ulaşıp acıdan kaçınmak için” de iyilikteki rolünü abartır ya da başkalarında tecelli eden iyilikleri değersizleştirir. Oysaki olması gereken nedir?

 

İnsanın yaşamında her an her dakika sayısız iyilik tecelli etmektedir. Örneğin; yetişkin bir insan olarak dakikada en az 15-20 kez nefes alarak oksijen nimeti ile karşı karşıya kalırız. Bu nimet neden önemlidir? Bu nimet çok önemlidir; çünkü insan beyni ortalama beş dakika oksijensiz kalsa beyin ölümü gerçekleşmektedir. İnsan, ancak nimeti kaybettiği zaman kıymetini anlar. Örneğin; KOAH’lı hastalara sorsak bize, oksijenin ve nefes almanın en büyük nimetler olduğunu söylerler.

 

Psikoloji bilimi, insanların kendi yaşamlarında var olan iyilikleri görmelerinin onlar için önemli bir mutluluk kaynağı olduğunu belirtmektedir. Pozitif psikoloji; olması gerekeni, minnettarlık kavramı ile ele almaktadır. Minnettarlık konusunda da iki önemli nokta karşımıza çıkmaktadır: Eğer bir yaratıcıya inanıyor ve O’na minnettarlık duymuyorsak “büyük bir gaflet içerisindeyizdir”. İkincisi, eğer bir yaratıcıya inanmıyor ve sebeplere minnettar oluyorsak o halde “kendimizle çelişip bir yaratıcıya inanmayıp sayısız yaratıcıya inanıyoruz” demektir.

 

 Asıl olması gereken ise, öncelikle “iyiliğin tek nedeni olarak kendimizi görmekten vazgeçmektir”. İyiliğin oluşması için sonsuz koşul gereklidir. Bizim irademizle iyiliğe yönelmemiz sadece koşullardan biridir (bu da önemlidir, mertliktir, insanlığın özüdür, küçümsenemez ve insan her iki dünyada da karşılığını görür). İkinci olarak, “bizim benlik aynamızda yansıyan iyilikler” için “şükretmektir”.  Üçüncüsü, başkasının benlik aynasında yansıyan iyilikler için ise, “Maşallah deyip takdir etmektir”.  Dördüncü olarak, iyilik bizim benlik aynamızda tecelli etmiyorsa (kendimizi düzenlemek koşulu ile), “üzülmemektir”. Çünkü nihayetinde bu dünya hayatında her şey ayrılık ve yokluğa mahkûmdur. 100 yıl önce benlik aynalarına nice iyilikler yansıyan insanlar, bugün mezardadırlar. Sonuç olarak,  başta insan olma nimetine şükredip yaşamımızdaki bütün nimetleri hatırlayıp gururlanmadan minnettarlık içinde bir yaşam sürmeliyiz.