19 Nisan 2023

Tarih tekerrür eder mi? (2)

Türkiye seçime son hızla yaklaşıyor. Seçim demek, düşüncemize uygun olana vekalet vermek demektir. “Benim adıma Türkiye’yi yönetebilir, gerekli yasal düzenlemeler yapabilir, toplumun yararına veya zararına isteğiniz işlemleri yürütebilir; gerektiğinde toplumsal barışın sağlanabilmesi veya bozulması için önlemler alma ve etkinlikler yapma konusunda size dört yıla kadar geri alınamaz tam yetki veriyorum. Benim adıma ülkeyi kalkındıracak veya geriye götürecek, kargaşa yaratacak yönetim sergileyebilirsiniz...” demektir.

 

Türkiye’nin bugünkü politik arenasında iki kutup oluşmuş. İlginç olan bu kutupları oluşturan bileşenler ayrı ayrı düşünce ve akımların temsilcileridir. Aralarında düşünce birliği olmadığı halde aynı kutbu oluşturuyorlar. Bunun başlıca nedeni ortak hedefe karşı ortak hareket etmektir. Bir yanda yirmi bir yıldır ülkeyi yöneten dindar kesimin lokomotifliğini yaptığı, vagonları sağ ve sol gruplardan oluşan kutup; diğeri ise Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte yüz yıldır varlığını sürdüren; ilk yıllarda ülkeyi yöneten; ancak sergilediği yönetim anlayışlarıyla daha sonra toplumun tepkisini çekmiş ve cezalandırılarak kesintili, kısıntılı zaman dilimleri dışında uzun süredir yönetime gelememenin verdiği susamışlıkla heyecana kapılmış lokomotifi sol; vagonları ise sağ, muhafazakar olan kutup...

 

Şimdiye kadar çeşitli koalisyon hükumetleri dışında Türkiye’de zıt kutupların birlikte siyaset sahnesinde yer aldıkları görülmemiş. Kaldı ki koalisyonlarda her kesim kendi öz düşüncesinden taviz vermeden veya sadece iktidar olabilmek için bir araya gelmişler. Şimdiki birliktelikte ise zıt kutupların aynı partinin listesinden seçime girmeleri tuhaflığı vardır.

 

Türkiye’de temelde dinsel bir yaşam biçimini benimseyen/saygı duyan kesim ile dinsel yaşam tarzını benimsemeyen laik yaşam tarzından yana olan iki düşünce kutbu bulunmaktadır.

 

Lokomotifi dindar olan politik kutup seçmeni şimdi başını iki elinin arasına koyup düşünüyor ve  geçmişte tek partinin yaptığı icraatlar aklına geliyor. Lokomotifi Tek Parti’nin uzantısı olan kutbun geçmişte yaptıklarını düşünüyor:

 

1. Türkiye’de Kur’an-ı Kerim’in okunması ve öğrenilmesi yasaklanırken hangi parti yönetimdeydi?

2.  Anadolu’da birçok cami ve mescit satılırken veya kiraya verilirken; yıktırılarak  kapatılıp semer, kaşağı, gübre deposu; köpek yuvası ve hela (tuvalet); içkili lokanta ve pavyon, fabrika, at harası, barınak, meyhane, kumarhane, CHP’nin Parti il binası, halkevi, Zafer Anıtı yapılırken hangi parti yönetimdeydi?

3. Çukurçeşme Sokaktaki cami -bugün bile faaliyetine devam etmekte olan- meyhane yapılırken ve Ayasofya Camisi müzeye çevrilirken hangi parti yönetimdeydi?

4. Türkiye’de tam 17 yıl ezanın orijinal olarak okunması yasaklanırken hangi parti yönetimdeydi?

5. Tek Parti dönemde ülkedeki camilerin %50'si satılırken; hatta İstanbul Küçüksu Camii üzerine "altı ok" işareti konularak parti teşkilatı haline getirilirken hangi parti yönetimdeydi?

 

Diğer yandan Tek Parti’nin uzantısı olan lokomotifi sol olan politik kutup seçmeni de şunu düşünüyor ve bir sinema şeridi gibi gözünün önünden geçirip şu soruları kendine soruyor:

 

1. Dersim Olayları, (13.160 kişi öldürüldü.) 1937-1938 yılında yapılırken hangi parti yönetimdeydi?

2. Van Özalp’ta Mustafa Muğlalı Olayları, (33 kişi kurşuna dizildi.) 1943’te yapılırken hangi parti yönetimdeydi?

3. Zini Gediği Olayları, ( 97 kişi öldürüldü.) yapılırken hangi parti yönetimdeydi.

4. Zilan Deresi Olayları, (15.000 kadar kişi öldürüldü.) 29 Aralık 1929 tarihinde yapılırken hangi parti yönetimdeydi?

5. Cumhuriyet Gazetesi, 16 Temmuz 1930 tarihinde; “Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur." şeklinde haberi duyururken hangi parti yönetimdeydi.

 

Ey lokomotifi sol olan Tek Parti’nin uzantısı kutba oy vermeyi düşünenler; elinizde mühür varken unutmayın bunları.

 

Şair M. Akif; “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,/Hiç ibret alınsaydı tekerrürü mü ederdi?” der. Ancak ne hikmetse tarihten ders/ibret almıyoruz. Başımıza sevmediğimiz olaylar geliyorsa demek ki biz bu istemediğimiz olaylardan geçmişte ders almamışızdır. Ders almak demek aynı hataları yapmamak, gerekli önlemleri almak demektir. Halk arasında şu sözler bilinir: “Kişi yedisinde ne ise yetmişinde de odur!” İnsanların alışkanlıklarını terk etmesi çok zordur. Hatta rivayete göre; ” Alışkanlıkları değiştirmek atomu parçalamaktan daha zordur.” demiş  Albert Einstein. (Aynştayn)

 

Oy vermek vekalet vermektir. Çok sevdiğimiz mülkümüzün vekaletle elimizden kayıp gitmesi gibi politikacılara da vekalet/oy verirken düşünmezsek geleceğimizi kaptırabilir ve dizlerimizi dövebiliriz.

 

“Görelim Mevlam neyler/Neylerse güzel eyler!” - (İ.Hakkı)  Bizden söylemesi... Sonra kimse demedi, demeyin! Devam edeceğiz inşallah!